Roboskî’ye özeleştiri

Forum Haberleri —

Roboskî heqê xwe helal nake

Roboskî heqê xwe helal nake

  • Sözler eğer acıyı dile getirmekle yetinecekse, acılarımızı paylaşmaktan öte bir şeye neden olmayacaksa neye yarar? Başka bir şeyler söylemek ve yapmak gerekiyor. Sözler tüketildiyse, şimdiye kadar söylenmişten öte sözler gerekiyor.

SERHAT MASİS

Roboskî’nin ardından ne söylenir? Ağıtlar yakılıyor halen. Yıllardır o çığlıklar kulaklarımızdan hiç gitmedi. Traktörlere yüklenen cesetlerin görüntüsü hiç hafızalarımızdan silinmedi ki!

Herkes acı yüklü. O gün bu gündür daha pek çok can düştü toprağa. Roboskî gibi onların da katilleri faili meçhul değil.

Evet! 28 Aralık 2011 tarihinde Türk devletinin savaş uçaklarının bombardımanı sonucu 34 Kürt genci yaşamını yitirdi. Bu olayın üzerinden yaklaşık on iki yıl geçmişken Roboskî’ye ilişkin ne söylenebilir?

Sözler eğer acıyı dile getirmekle yetinecekse, acılarımızı paylaşmaktan öte bir şeye neden olmayacaksa neye yarar? Başka bir şeyler söylemek ve yapmak gerekiyor. Sözler tüketildiyse, şimdiye kadar söylenmişten öte sözler gerekiyor. Bir de sözden öte eylemler! Söyleneceklerin özeleştiriden başka bir şey olmasının bizim açımızdan kabul edilemeyeceğini de belirtmek şart.

Öncelikle şunun özeleştirisini vermek gerekiyor: Yeterince başarılı, yaratıcı eylemliliklerle işin sorumlularından, devletten hesap soramadık. Bunda örgütlülük düzeyimizin, örgütlülüğümüzün işlevselliğinin eleştirisini-özeleştirisini yapmakla birlikte Roboskî Katliamı’nı ele alış tarzımızın da eleştirilmesi gereken yanlarının olduğunu düşünüyorum.

Fail devlettir

Kurdistan’daki pek çok olayda olduğu gibi Roboskî Katliamı’nın mücadelesini de ağırlıklı olarak hukuksal mücadeleyle sınırlı tutan bir yaklaşım ortaya çıktı. Bunun sonucudur ki, devlet de birkaç kuruş parayla bu işin üzerini kapatma çabasını halen sürdürüyor. Dönüp bakalım, yapılan tüm protesto ve eylemlerde adaletin beklendiği söylenmekte, sorunun çözüm yeri olarak devlet gösterilmektedir. “Devlet sorumluları bulsun” denmektedir. Şu gerçek unutulmaktadır: Bu bombardımanı yapan devletin uçaklarıdır.

Bu bakışın egemen olmasında devlet mekanizmasının, devletin tarihsel misyonunun farkında olmamanın, bilmemenin payı büyüktür. Aslında devletin adaletli, toplum yaşamını kolaylaştırıcı olduğuna inanılmaktadır ki ondan vazgeçilmemektedir. Yerine ne konulacağı konusunda düşünmek bir iş olarak bile görülmez. Çünkü bu tür konular devletin, siyasetin, bilim adamlarının işidir. “Basit insanların” ne haddine ki! Bu konularda ne düşünme ne de konuşma düşer payına. Ona düşen söyleneni, belirleneni uygulamak ve boyun eğmektir.

Boyun eğmeyi ve bize okullarda, kışlalarda öğretilenleri bir tarafa bırakarak farklı bir pencereden bakmayı deneyelim. Devrimci olmak farklı pencerelerden bakmayı başarmakla mümkündür. Yeni, farklı bir bakışla başlar. Dikkat edin! İbrahimi dinlerin hiçbir peygamberi eskiyi kabul etmemiş, yeni bir pencereden bakarak yola çıkmışlardır.

“Devlet yararlıdır, devlet adalet kaynağıdır, devlet olmazsa olmazdır, kamunun çıkarları için vardır” diye anlatılanların ne kadar gerçek olduğuna bakalım.

Devletin çıkışından bugüne, özeldeyse ulus devletin kuruluşundan bu yana geçen süreci ana hatlarıyla göz önünde bulundurduğumuzda, geçmişte, devletin olmadığı süreci inceleyip, günümüzde devletten uzak toplumlara baktığımızda devletin toplum için yarardan çok zarar getirdiğini görürüz. Devletten ekonomik beklentilerin yoğun olduğu bir toplumun her bireyine şunu çok net ve defalarca söylemek, hatırlatmak gerekir ki, binlerce yıllık devletli sistemin sonucu olarak milyarlarca insan açtır. Türkiye’ye, Güney Kurdistan Federal Yönetimi’ne ve diğer onlarca devlete bakın. Şu gerçeği her seferinde çok net göreceksiniz: Devletin şu ya da bu noktasında olanlar ile geri kalan milyonlar arasında dağlar kadar ekonomik uçurum vardır. Adaletsizlik vardır. Ve bu adaletsizliğin temel nedeni de devlettir.

33 Kurşun’dan 34 cana

İşte bundan yarım asrı aşkın yıl önce Van’da gerçekleşen 33 köylünün katledilmesi olayı ve yıllar sonra gerçekleşen Roboskî olayı. Pek çoğunda devletin ekonomi politikalarıyla yoksullaştırılmış bir toplum ve ölüm-kalım-açlık üçgeninde süregiden yaşamlar görürüz. Ölüme kafa tutarak girilen ekmek kavgasını görürüz.

İşte özeleştiri vermemiz gereken bir diğer nokta, toplumun ekonomik sorunlarını çözecek örgütlenmeleri yaratamamak, toplumu devlete mecbur bırakmaktır. Eğer insanları kooparatiflerle, çeşitli örgütlenmelerle örgütlemezsek diğer bir katliam türü olan ekonomik soykırıma karşı toplumu savunmasız bırakmaz mıyız?

Bir diğer konu devletin ‘güvenlik sağlayıcı’ olduğu yalanıdır. İnsanların güvenlik kaynağı olarak bilinen devletin de aslında hiç de öyle olmadığını, hatta insanlığın güvenliğinin baş tehdidinin devlet olduğunu göreceğiz. Sadece son birkaç yılın panoramasına baktığımızda insanlığı, dünyayı tehdit eden en büyük unsurun devlet olduğu gerçeğiyle defalarca karşılaşacağız. Özünde ‘güvenliği tehdit edici güçlerle mücadele ediyorum’ yalanı altında büyük orduları halkın sırtından beslemekteler. Aynı zamanda bu ordu ve polis her gün onlarca vatandaşı hiç yere katlediyor.

Tüm bu olanlara rağmen dört bir taraftan sistemi meşrulaştırma kurumları olan üniversiteler, çeşitli akademi ve enstitüler ve medya sistemin gerçeğini gizlemektedir. Gözler, beyinler gerçeği görmez ve algılamaz hale getirilirler.

Bu durumu engellemek, tersine çevirmek demokrasi güçlerinin temel çalışmalarındandır. Ancak bu durumu yaşayan bir toplumda demokrasi mücadelesi veren güçlerin mücadelesini zayıflatan, geriye çeken temel noktalardan biri yine hukuk adı altında yürütülen iktidarı meşrulaştırma çalışmasını görememektir. Roboskî Katliamı denilince bizim açımızdan ilk özeleştirinin bu olması gerekir. Diğer bir özeleştiri ve eleştiri konusu, olay ve olgulara bütünsel bakamama, tarihten kopuk olarak değerlendirmedir.

Roboski’den Rojava’ya

Bu yazıyı yazdığımız dakikalarda TC güçleri Zap’ta yedikleri darbeleri Rojava’da halka saldırarak unutturmaya çalışıyor. En son saldırıda 8 sivilin yaşamını yitirdiği onlarcasının yaralandığını öğreniyoruz.

Peki, Roboskî Katliamı’nı yapan savaş uçağının pilotunu hatta onun komutanını hapse gönderse bu devlet, bu katliamdan aklanmış mı olacak? Peki katledilen, göçertilen binlerce kişinin hesabı ne olacak? Toplu şekilde katledilmekle, tek tek katletmek arasında ne fark var? Dökülen hangi kanın, katledilen hangi canın bir diğerinden farklı olduğunu söyleyebiliriz ki? Gever’de katledilenlerle Roboskî’de katledilenlerin mücadeleleri neden birleşmez ki?

Bu konuda geriye giderek değerlendirirsek daha sağlıklı olur. Örneğin 1980’li yıllarda başlayan Roboskî Köyü’nün bulunduğu Botan bölgesi çevresindeki yüzlerce köyün devlet tarafından boşaltılıp, binlerce kişinin katledilmesini neden hatırlamak ya da görmek istemeyiz? Roboskîli köylülerin bundan yirmi yıl önce katledilmiş akrabalarının olduğunu neden kimse dile getirmiyor? Ya da Roboskîlilerin binlerce akrabasının da içinde olduğu milyonlarca Kürt’ün topraklarından zorla kopartıldığını.

Her günü işkence olan mültecilik hayatının da toplumu katletmenin bir yolu olduğunu neden kimse dile getirmez?

Mücadeleyi birleştirmek

Roboskî köyü için değil sadece; Dargeçit’ten tutalım Gever’e, Digor’dan Ahlat’a Kurdistan’ın dört bir yanında milyonlarca kişiye uygulanan soykırım politikaları neden görülmez?

Roboskî olayı soykırım rejiminin katliam zincirinin bir halkasıdır. Daha da geriye gidilebilir: Maraş Katliamı, Çorum Katliamı, 6-7 Eylül olayları, Ermeni Katliamı veya Mustafa Suphilerin katledilmesi.

Kurdistan’ın dört bir yanında katliam var. Güney Kurdistan’da Enfal var. İran’da yıllardır süregelen idamlar var. Hatta dünyanın dört bir yanında Kürt denilince işlenen tüm suçlara karşı üç maymunları oynama var. Roboskî Katliamı deyince, buna karşı mücadele deyince Kurdistan üzerinde geliştirilen çok boyutlu soykırım sistemini görmek, bununla mücadeleyi esas almak önemlidir.

Bu sorunlar nasıl çözülecek? Dünyada şimdiye kadar pek çok örneği olan Hakikatleri Araştırma Komisyonları’nın kurulmasıyla başlanabilir. Evet, devlet özünde demokratik olamaz; ama demokrasi güçleri örgütlü ve güçlü olurlarsa devlet demokrasiye duyarlı hale gelir.

İşte, Kurdistan gibi bir yerde, bunca soykırım politikalarının uygulandığı bir coğrafyada Hakikatleri Araştırma Komisyonu’nun kurulması devleti demokrasiye duyarlı hale getirmenin önemli bir aşamasıdır. Roboskî, Gezi, Gever mücadelesi eğer Hakikatleri Araştırma Komisyonu için verilecek mücadeleyle birleştirilmez, mücadele radikalleştirilip büyütülmezse her yıl aynı şeyleri yazmaya devam ederiz.

Mücadeleyi radikalleştirmekten kastımız bu soykırımları yapan devlete muhtaç olunmadan kendi örgütlülüğünü kurmaktır. Asıl mücadele devleti yaşamda işlevsizleştirme olmalıdır.

Tam da şimdi Roboskî’ye özeleştiri verme zamanıdır. Özeleştirimizi pratiğimizle verme zamanı!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.