Rock, hep müzik ötesiydi

Kültür/Sanat Haberleri —

Los Jaivas

Los Jaivas

  • Rock müziği hiçbir zaman yalnızca bir müzik türü olmadı. Varoluşunun başlangıcından itibaren, rockın meydan okuyan tarzı, kültürel bir devrim aracı olarak kullanıldı; toplumsal statükoyu altüst etti, umut, birlik ve isyan mesajları taşıdı. 

Şili’nin efsanevi grubu Los Jaivas, 1981’de Alturas de Macchu Picchu ile diktatörlüğe meydan okudu; Neruda’nın dizeleri ve folk-rock ruhu, Şili halkına umut ve direniş aşıladı.  Los Jaivas’ın çığır açan sesleri, 1960’ların savaş karşıtı marşlarından öfkeli feminizme kadar, siyasi bir başkaldırı biçimi olarak ağırlığını defalarca kanıtlayan rock gerçeğin en çarpıcı örneklerinden biri. Far Out'tan Ben Forrest, bu örneği yazdı. 

Şili’nin Viña del Mar kıyılarından gelen Los Jaivas, 1963'te The High & Bass adıyla bir araya geldi. İlk yıllarında grup, rock müziği etkilerini, Şili halk müziğinin geleneksel sesleriyle harmanlamaya odaklandı. Yerel sahnedeki varlıkları sayesinde kısa sürede bossa nova ve bolero gibi yüksek enerjili tarzları müziğine dahil etti, ancak sınırları aşan folk-rock yaratma tutkusunu her zaman korudu.  

Şili'nin uğursuz siyasi manzarası

Los Jaivas, 1960’lar boyunca yetkinliklerini geliştirdi ve giderek artan bir şekilde progresif rockın deneysel seslerine ve doğaçlama kompozisyonlara ilgi duymaya başladı. Şili folk tarihini kutlayan benzersiz yaklaşımları, ülkenin ana akım kültüründe kök salmaya başlarken, Şili’nin siyasi manzarası hızlı ve uğursuz değişiklikler geçiriyordu. 1970’teki Şili başkanlık seçimlerinin ardından, sosyalist Salvador Allende iktidara seçildi. Allende’nin yönetiminin ilk yıllarında, ekonomi büyüdü, işsizlik azaldı ve Şili’deki işçilerin hakları arttı. Güney Amerika ülkesi, demokratik olarak seçilmiş bu sosyalist hükümet altında hızla ilerliyordu. İşleyen bir sosyalist hükümet fikri, Soğuk Savaş çatışmalarına derinlemesine gömülmüş olan ABD'nin hoşuna gitmedi. Bu nedenle Başkan Nixon’ın talimatlarıyla CIA, Allende’nin yönetimini sabote etmeyi ve çökertmeyi başardı. Şili ekonomisini tahrip eden Amerikan yönetimi, Eylül 1973’te diktatör General Augusto Pinochet’yi iktidara getiren askeri darbeyi destekledi. Beklenildiği üzere askeri diktatörlük, Şili vatandaşlarının sivil özgürlüklerini hızla ellerinden aldı; ilk birkaç yılda binlerce sivili hapse attı, işkence yaptı ve katletti. Katledilenler arasında,  Nobel Ödüllü şair Pablo Neruda da vardı. 

Jaivas ile Neruda'nın şiirinin buluşması

Bu çalkantılı dönemde Los Jaivas, Şili’yi terk ederek önce Arjantin’e, ardından Paris'e taşındı. Grup, Şili’deki köklerini asla unutmadı ve müzikleri aracılığıyla Şili halkına umut, birlik ve direniş mesajı sunmaya çalıştı. Bu çaba, 1981'de kaydedilen Alturas de Macchu Picchu albümüyle doruğa ulaştı. Bu albüm, Pablo Neruda’nın bir şiirine dayanan progresif folk-rock bir konsept albümdü.  

Bu meydan okuyan albümün yayınlanmasından önce Los Jaivas, Peru hükümetinin desteğiyle albümü Eylül 1981’de Machu Picchu’da canlı olarak seslendirdikleri bir performans düzenledi. Bu tarihi performans, filme alındı ve Peru ile grubun anavatanı Şili’de yayınlandı.  

Umut, müzik ve özgürlük

Los Jaivas Şili’de zaten büyük bir hayran kitlesine sahipti ve genellikle ülkenin en popüler grubu olarak anılıyordu. Bu nedenle Canal 13’te yayınlanan Machu Picchu’daki performansları, Şili’de geniş bir izleyici kitlesi buldu, İnsanlar, ülke için umut, müzik ve özgürlük sembolü olan bu tarihi anı izlemek için akın etti. Machu Picchu, Güney Amerika’nın ortak folk tarihinin temel bir unsuru ve kıta genelinde birçok insan için umut ve maneviyat sembolü olduğundan, Şilili bir rock grubunun Neruda’nın eserlerine dayanan bir albümü bu tarihi mekanda seslendirmesi, özgürlüğün kapsayıcı bir görüntüsüydü.  

Üç konser için ülkeye dönüş

Bu dönemde, Şili’deki askeri diktatörlük ülkedeki kontrolünü gevşetmeye başlamış, konuşma ve ifade özgürlüğünü artırmıştı. Bu nedenle Los Jaivas, Santiago’daki Teatro Caopolicán’da üç konser için ülkeye geri döndü; bu konserler, Alturas de Macchu Picchu’nun güzel direnişini ve mirasını daha da güçlendirdi. Sonraki dönemde diktatörlüğe karşı daha fazla direniş görüldü ve 1989’da General Pinochet’nin yönetimini sona erdiren bir referandumun ardından Patricio Aylwin ülkenin lideri olarak seçildi.  

Kültürel direniş göz ardı edilmemeli

General Pinochet’nin yönetimi ve 1980’lerin sonlarında iktidardan uzaklaştırılması tartışılırken, sosyal, ekonomik ve siyasi pek çok faktör hesaba katılmalıdır; ancak Şili’nin diktatörlüğe karşı kültürel direnişi kesinlikle göz ardı edilmemeli. Los Jaivas gibi gruplar ve Alturas de Macchu Picchu gibi önemli albümler, Şili halkına umut hissi vermenin yanı sıra Pinochet’nin diktatörlüğü tarafından sürekli silinmeye çalışılan güçlü mirasını ve folk tarihini hatırlatmada kritik bir rol oynadı. LONDRA

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.