Rojava'ya yönelik gizli pazarlıklar

Forum Haberleri —

.

.

  • Türk Dışişleri bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ‘QSD ye karşı mücadelede Suriye rejimini destekleyeceklerini’ ifade etmişti. Türkiye, güdümündeki Suriye muhalefetinin işine gelmeyen bu açıklamayı yapmış olmasının arkasında, Tahran toplantısının gizli mutabakatı olduğu muhakkaktır.

RAUF KARAKOÇAN


Astana üçlüsünün Tahran’daki toplantısında, Türk devletinin Rojava’ya işgal saldırısına vize çıkmamıştı. İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, açıkça operasyona karşı olduklarını ifade etmişti. Rusya, aynı tonda olmasa da operasyonun doğuracağı sorunlardan dem vurmuş ve isteksizliğini beyan etmişti. ABD’den de benzer bir açıklama gelmiş ve askeri operasyona aranan dış destek bulunmamıştı. T.C. Kürt düşmanlığı ve saldırgan dış politikada yaşadığı ‘değerli yalnızlık’, ‘okunamama veya okunaksız’ hali bir fiyaskoya tekabül ettiğini söylemek mümkündür. Fakat bundan, Rojava için bir başarı ve Türkiye için de başarısızlık öyküsü çıkarmak bu aşamada pek mümkün değildir. 
 
Diplomasi, nihayetinde al-ver meselesi üzerinden yürüyen ilişkiler yumağıdır. Taviz koparmak için taviz vermek gerekecektir. Kiminle nereye kadar birlikte yol yürüneceğine, nerede ayrılacağına ve karşıtlaşacağına, yaşanılan anın çıkarlarına göre belirlenir olmuştur. Aynı anda hem dost hem de düşman maskesi takarak yürüyen diplomasinin görünürdeki ince, zarif, kibar maskenin altından buz gibi bir suratın fışkırması olağan bir durumdur. Rojava, gizli veya açık yapılan pazarlıkların, ikiyüzlü, sahtekâr politikaların, tam da bu kıvamda ki ilişkilerin kuşatması altındadır. 
 
Türk devletinin Rojava’ya saldırısına, bildik devletler şerh koymuş olsa da tehlike tümüyle bertaraf edildiği anlamına gelmiyor. Türkiye’yi memnun edecek ve hatta kazançlı çıkaracak başka alternatiflerin sunulduğu üzerinde durmak belki daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Tahran’da, Rojava konusunda gizli pazarlıklar yapıldığının ip uçlarını şimdiden görmek mümkündür. Rojava konusunda anlaşma sağlayamazlarsa üçlü oturumlarda bir araya gelmenin anlamı ortadan kalkacaktır.   
 
İlk akla gelen muhtemel gizli anlaşma, istihbarat paylaşımı konusundaki iş birliğidir. Bu da daha fazla saldırı yapılacağı anlamını taşımaktadır. SİHA saldırılarının yoğunlaşması ve buna İran-Rusya’nın ses çıkarmamaları, Türkiye için daha az masrafsız ve sonuç alıcı olacağından bu iş birliğine razı olacaktır. Rusya askeri güçlerinin yakınlarında, çevresinde gerçekleşen SİHA saldırılarında, koordinat tespiti ve paylaşımına dair güçlü kuşkular bulunmaktadır.  
 
Bir başka ihtimal ise, Türkiye’nin Suriye rejimine göz kırpması şeklinde yorumlanabilecek yeni bir dili kullanmasıdır. Türk Dışişleri bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ‘QSD ye karşı mücadelede Suriye rejimini destekleyeceklerini’ ifade etmişti. Türkiye, güdümündeki Suriye muhalefetinin işine gelmeyen bu açıklamayı yapmış olmasının arkasında, Tahran toplantısının gizli mutabakatı olduğu muhakkaktır. QSD’nin bölgeden çıkarılması konusunda ‘İran’la görüştüklerini’ resmen dile getirmişlerdi. Bu çıkarsamayı okursak, Türkiye’nin işgal saldırısının yerine, Rejim üzerinden bir saldırının devreye sokulmasıdır. Buna Rusya ve İran’ın razı olacağını ve Türkiye’nin de her türlü ‘siyasi desteği vermeye hazır olduğunu’ yetkili ağızdan duyurmuş oldu. 
 
Türkiye, kaypak ve saldırgan dış politikasına ‘denge siyaseti’ diyerek, tahıl koridorunda (oynadığı role atıfla) pirim yaparak, Rojava’da karşı hamleye dönüştürmek isteyecektir. 5 Ağustos tarihinde Erdoğan-Putin görüşmesinin ana gündemlerinden biri yine Rojava olacağını şimdiden belirtmekte fayda vardır. Tahran toplantısında İran ile Rojava konusunda pazarlık yapıldığını, Rusya’nın da olurunu alarak farklı bir strateji üzerinde çalıştıkları giderek netleşmektedir. Türkiye, QSD’ye karşı Suriye rejimine destek verecek noktaya gelmişse bu önemli bir değişimi içermektedir. Bundan sonrası, sahaya nasıl yansıyacağını bekleyip görmek gerekecek. Putin-Erdoğan görüşmesi bu nedenle önem arz etmekte ve Rojava’da ki saldırılar açısından da önemli bir eşik olacaktır. 

Söz konusu yapılan gizli pazarlıklarda Rojava’ya yeni bir yaklaşım benimsendiği anlaşılmaktadır. Erken bir değerlendirme de olsa, strateji değişikliği anlamına gelecek bu pazarlıklarda, çatışmayı içerden körükleme de dahil yeni birtakım taktikler gündeme gelebilir, çatışma alanları genişleyebilir. Türkiye’nin Suriye rejimiyle ortak yaklaşım benimseyeceği, QSD’ye karşı olası mücadele yöntemi, çete guruplarında rahatsızlık yaratsa da nasıl bir tepkiye dönüşeceği merak konusudur. Flu bir görüntü üzerinden resmi tanımlamak oldukça zor fakat Soçi görüşmesinde bu konularda bir netleşme sağlanması olasıdır. 
 
Gizli veya açık, Rojava üzerinde yürütülen pazarlıkların hepsi de ihtimal dahilindedir. Bölgesel çatışmalara gebe risk alanları giderek çoğalmaktadır. Irak içi sorunlar ha keza bu alanların başında gelmektedir. Görece daha istikrarlı olan Rojava ise günü birlik top atışları ve SİHA saldırılarıyla yerleşim alanları bombalanıyor, seyir halindeki araçlar vuruluyor, halk bezdirilerek göçertilmek isteniyor. 
 
İran, Rusya ve Türkiye’nin ajandalarında taşıdıkları gizli Rojava dosyası her ne içeriyorsa, Rojava halklarının duvarına çarpacaktır. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.