Rojava ile görüşün, merkezilikten vazgeçin

Hakan Fidan
- Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki görüşmelere katılan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'a Suriye politikasından dolayı eleştiriler yöneltildi, QSD ve Özerk Yönetim ile görüşmesi salık verildi.
AKP Samsun Milletvekili Mehmet Muş’un başkanlığında toplanan Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, Dışişleri Bakanlığı, Avrupa Birliği (AB) Başkanlığı, Türk Akreditasyon Kurumu ve AB Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı’nın (Türkiye Ulusal Ajansı) 2026 bütçesi, kesin hesabı ve Sayıştay raporları görüşüldü.
Sınırları anlamsızlaştırın
Yeniyol Grubu Gelecek Partisi Bursa Milletvekili Kani Torun, Şam ile QSD arasında net bir siyasi uzlaşma olmadan Suriye’de taşların yerine oturmayacağını belirterek, Türkiye'nin QSD'ye bakışını değiştirmedikçe de bu uzlaşının sağlanamayacağını söyledi. Türkiye’nin stratejisinin askeri baskıyı tek yöntem olarak görmek yerine Suriye içindeki aktörlerin birbirleriyle konuşmasını kolaylaştıran, kapsayıcı bir geçiş sürecini destekleyen diplomasiye ağırlık veren bir çizgi olmasını isteyen Torun, "Çünkü bölgesel barışın yolu, sınırları askeri araçlarla değiştirmek değil, toplumlar arası temasla, diplomasiyle, müzakereyle sınırları anlamsızlaştırmaktan geçer" dedi.
İç ve dış barışı birlikte düşünelim
İç barış ile Suriye politikası arasındaki kopmaz bağa dikkat çeken Torun, "Türkiye’de Kürt meselesi çözüme kavuşmadan Suriye’de Kürtlerle ilgili hiçbir dosya sağlıklı bir şekilde yönetilemez. Aynı şekilde Suriye’nin kuzeyindeki siyasi yapı çözüme kavuşmadan Türkiye’nin içindeki tartışmalar normalleşemez. Dolayısıyla iç ve dış politikada barışı aynı anda düşünmek zorundayız. Bu ülke kendi vatandaşlarıyla çözmekten kaçındığı meseleleri, başka ülkelerin topraklarında çözemez. Çözemediği her sorun ise dış politikada bir kırılganlık, içeride bir huzursuzluk olarak geri döner" şeklinde konuştu.
QSD yetkilileri Türkiye'ye gelsin
MİT Başkanlığı, İmralı ile görüşmeler yaparken, Kandil’de silah bırakma faaliyetlerini takip ederken QSD’nin yetkili isimlerinin Türkiye’ye getirilerek burada görüşülmesinin, çözüme daha çok katkı sağlayacağını söyleyen Torun, şöyle devam etti: "Sayın Bakan’ın hem müzakere tecrübesi hem de sahadaki etkinliği bunu yapabilecek ve bu sorunu çözebilecek yeterliliktedir. SDG yetkilileri Şam ile görüşürken, ABD ile temas kurarken, çeşitli ülkelerin temsilcileri buraya gelerek onları dinlerken bizim sorunun ve çözümün doğal ortakları olarak görüşmemiz değil, görüşmüyor olmamız abes karşılanmalıdır.
Ademi merkeziyetçilikten korkmayın
Türkiye, ademi merkeziyetçilikten korkmamalıdır. Tecrübe ile söylüyorum; iç savaş yaşamış toplumlarda tekçi bir merkezi yönetim kurmak hemen hemen imkansızdır. Modalitesi taraflar arasında konuşularak ademi merkeziyetçi bir çözüm bulunmalıdır. Bu konuda Birleşik Krallık modeli denenebilir. İsmi özerklik veya federalizm olmadan, bölgesel değil iller bazında yerel yatırımların, yerel polisin, eğitimin ve sağlığın seçilmiş yerel yönetimlerce yönetildiği bir model herkesi tatmin edebilir. Suriye’deki Arap, Kürt ve Türkmenler bizim vatandaşlarımızın soydaşlarıdır. Orada tüm taraflara eşit durmalıyız. Türkiye tüm yumurtalarını HTŞ’e ve Şara sepetine koymamalıdır.”
Mazlum Ebdî'ye neden sarılmıyorsun?
DEM Parti Erzirom Milletvekili Meral Danış Beştaş ise Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Ahmet El-Şara’ya sarılmasını hatırlatarak, "İtirazım yok ama keşke aynı sarılmayı gerçekten kardeşiz dediğimiz halkın temsilcilerine de yapsanız. Mazlum Ebdî'ye neden sarılmıyorsunuz? Îlham Ehmed ile neden bir araya gelmiyorsunuz? Kürtlerin dostuysanız orada 5 milyon Kürt yaşıyor” dedi.
Sopa göstermekle yol alamazsınız
DEM Parti Amed Milletvekili Berdan Öztürk de Fidan'a şöyle seslendi: "Suriye'de değişmeyen bir şeyi size hatırlatmak istiyorum; sizin öncülüğünüzde Dışişleri Bakanlığının izlediği siyaset, Kuzey ve Doğu Suriye'ye istikrarlı bir şekilde sopa gösterme siyasetidir. Bu siyasete devam ederek bölgesel ve küresel güçlerin hem Suriye'ye hem de Kürt sorununa müdahil olmasına yol açıyorsunuz. Barışa açılan bir kapı varken, imkânlar oluşmuşken halkların iradesini yok sayan bir çizgi sürdürülmemelidir. Bakanlığınız bir kez olsun Alevi'yi, Kürt'ü, Hristiyan'ı gözeten bir diplomasi yürüttüğüne şahit olmadık. Türkiye Dışişleri Bakanlığı, Şam'ın, Tahran'ın değil; Ankara'nın, İstanbul'un, Diyarbakır'ın çıkarları ve kazanımları için sahada diplomasi yürütmeli. Suriye'de hem Esat öncesi hem de sonrasında yürütülen diplomasinin gelecekte sonuçlarını görmek istiyorsanız Kıbrıs'a bakmanızı öneririz. Türkiye'nin uzun yıllardır Kıbrıs'ta merkeze aldığı militarist, güvenlikçi dış politikanın yarattığı tahribat ortadadır. Bugün güvenlikçi politikalar sonucunda yalnızlaştırılmış ve çözümsüz bırakılmıştır.”















