Sağlık, sağlamcılık, sakatlık ve diğer şeyler

Hatice ERGÜN yazdı —

  • Türkiye’de artık ulus-devletin tanımlayageldiği ‘sağlamlık’ kriterlerine pek uymayanlar sağlık sektörünü kendi sağlık koşullarına göre yeniden şekillendiriyor.

Fatma sabah kalkıyor; kalkarken zorlanıyor. Kilolar zorluyor; bedeni zorlanıyor. Fatma özellikle neoliberal dönemlerde yaygın, toplum sağlığı sorunu addedilen obeziteyle yaşıyor. Saniye bazı sabahlar kalkamıyor. Ne kadar istese de önce bacaklarına, takiben ayaklarına verdiği komutlar işlemiyor; bedenin isteği dinlemesi zaman alıyor. Saniye, bağışıklık sisteminin sakatlandığı bir hayata devam ediyor. Cemile, diyabet tanısına giden süreçte gündelik hayatındaki eski temposunu zamanla ya da aniden yitirdiğinde hissediyor. Oysa bedensel ve zihinsel olarak üretken bir kadın(dı). Artık günlerini diyabetle yaşamaya bağlı olarak düzenliyor; sabahları yataktan fırlamıyor; hızla kahvaltı edip işe koşmuyor; akşamları eve döndüğünde çalışmaya devam etmiyor. Bedeni ona dur diyor. Duruyor. Fatma, Saniye, Cemile, ulus-devletlerin arzuladığı aktif vatandaş tiplemesinde bedenden sınıfta kalanlardan.

Kapitalizm gün boyunca üreten, yeniden üreten, tüketen, satın alan, satan, belirli aralıklara tasarruf eden, süreğen yatırım (planları) yapan insanlar ister. Beden gücü, zihinsel yeterlik, akıl kapasitesi, toplumsal beceriler belirli standartlarla tanımlanır. Girişimciler için de işçiler için de arzulanan özellikler bu standartlarla çizilir. Kapitalizmin farklı versiyonları için aynı standartlar geçerlidir. Bireyler, kapitalist üretim ve tüketimdeki işlevlerine göre standartlar menziline yerleşirler. Menzildeki konumumuz modernliğin kendine dertli belirsizliğiyle paralel bir şekilde değişebilir; sabit değildir.

Kapitalizmin ortasına doğan ulus-devletlerde vatandaşlık ayrımcılık üzerinden işler – devletle ilişkilenme ağırlıklı olarak baskın etnik kimlikle tanımlanır. Bu kimlikle tanımlanmayanlar, dışlanır ya da özdeşleşmeye çağrılır. Çağrı yapılanlar -mış gibi yapabildikçe hukuken vatandaş addedilir; siyasal ve toplumsal olarak bu kabul etme pek gerçekleşmez; ayrımcılık baskın etnik kimlik politikalarının şiddetine göre düzeylenir.

Nasıl her ‘Türk asker doğar’ derken, askerlik yapmayan cinsiyetlerin Türklükle ilişkileri şüpheli kılınıyorsa, ‘sağlam kafa sağlam bedende bulunur’ derken doğuştan ya da yaşamanın cilvesiyle bedenin sağlamlığına gölge düşürecek zihinsel/bedensel koşullarda hayatlarına devam edenler eksik kılınır. Üretim onlara göre ayarlanmaz; mekân onlara göre düzenlenmez; ulaşımda es geçilirler; politik katılım, yurttaşlık onlarla tanımlanmaz. Hak savunuculuğunda hesaba katılmak için uğraşmaları gerekir: Son dönemlerin zıplamalı sloganları ve protestoları aklımızda dursun, değil mi?

Bugün Fatma, artık sokakta yürürken, ulaşım araçlarında, resmî kurumların merdivenlerini inerken ve çıkarken, bir toplantıya gittiğinde, bir eyleme katıldığında estetiğe uymayan beden ağırlığı nedeniyle salt toplumun bakışından yılmayacak, Sağlık Bakanlığının yeni uygulamasıyla kamusal alanlarda durdurulacak ve hesap nesnesi kılınacak. Kemal Memişoğlu’nun 13 Mayıs’ta gazetelerde yer alan açıklamasına göre “81 ilde ... halkın yoğun olarak bulunduğu meydanlarda boy, kilo ve vücut endeks ölçümleri gerçekleştirilecek.” Ölçümler 10 Mayıs-10 Temmuz arasında planlanıyor; hedef kitle 10 milyon. Bedensel bütünlüğü hiçe sayan bu ve benzeri uygulamaların bir diğer örneği kürtaj karşıtı uygulamalar – hem devlet hem tıp doktorlarının bir kısmının kadınların bedensel haklarını hiçe sayan doğurtma gayreti. Yanı sıra, kanunlar sezaryen karşısında ‘normal’ addedilen doğurma biçimini önceleyecek şekilde yapılıyor. Oysa ne Fatma ne Cemile ne Saniye normal doğurabilir. Bedensel yükleri normal doğum sürecine uymaz.

Bedenler devletin tanımladığı ölçütleri, ritmi yakalamadığında arazlı, yanlış, sakıncalı olarak etiketlenir. Norm-dışı yaşayan nice insanın ihtiyaçları baskın toplumsal ve siyasal dağıtımın dışında tutulur. Bedenlerimizin baskın sağlamlık kodlarına uyması da yetmez; Ali, Şükran, Filiz, Mehmet içerisine doğdukları bedenlere dayatılan cinsel pratiklere uymadıklarında düzeltimesi gereken, hastalıklı, sapkın varlıklar addedilir. Kanunlar bireyleri düzeltmeye çıkar.

Türkiye’de artık ulus-devletin tanımlayageldiği ‘sağlamlık’ kriterlerine pek uymayanlar sağlık sektörünü kendi sağlık koşullarına göre yeniden şekillendiriyor. Bu şekillendirme sürecinde eril iktidar, Sünni-Müslüman ahlâkçı duruşu merkezine alıyor. Norm-dışı bedenler yelpazesini genişleten bir konumlanma bu.

Bu gidişle bugünün sakatlığı çöküşün sağlamlığına gebe olmasın? Bu da bir feminist distopya konusu olarak geleceğe kalsın.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.