Sanat: Ulusal bilincin estetik biçimlenişi

Şemsettin ÖZER yazdı —

  • Celladın gözlerinin içine gülümseyen bir halkın sanatıdır bu. Ölümün eşiğinde bile üretmeyi, yaratmayı, şarkı söylemeyi sürdüren bir halkın tarihidir. Bu anlamda Kürt sanatı sadece acıyı anlatmaz; acıyı dönüştürür, anlam üretir ve yaşamı yeniden kurar.

Sanat, insanın hem varoluşunu hem de özgürlüğünü kurduğu diyalektik bir süreçtir. Kürt sanat tarihi, diğer halkların sanat tarihinden farklı olarak; direnişin, zindanların, sürgünlerin ve kolektif belleğin estetiğiyle şekillenmiştir. Bu bağlamda sanat, yalnızca bir estetik faaliyet değil; aynı zamanda politik, etik ve varoluşsal bir eylemdir.

Kant’a göre beğeni yargıları, her ne kadar öznel olan zevk duygusuna dayansalar da evrensellik iddiasındadırlar. Bunun nedeni, söz konusu zevkin tüm rasyonel insanlarda ortak olan imgelemle anlama yetisinin uyumlu oyunu sonucu ortaya çıkan “çıkarsız” bir zevk olmasıdır. İşte Kant bu nedenle güzel olanı hoş olandan, yararlı olandan ayırmak istemiştir. Sanatçının görevi bu detayı görmesidir, buna göre bir etik sorumluluk üstlenmesidir. Bu nedenle sanatçı, ulus inşasında en etkili ideolojik-politik öncü güçtür. Almanya, Goethe çıkmadan önce Alman dili barbar bir dil olarak görülüyordu Avrupalılarca. Bu nedenle sanatçı sadece bir ulusun var olanı değil, onun inşası ve ortak benliğin öznesidir.

1. Sanat ve tarih arasındaki diyalektik

İnsanlık tarihi, sanat tarihinin bir parçasıdır; çünkü insan, kendini önce sanat yoluyla ifade etmiştir. Sanat tarihi, düşünce tarihinin içinde yer alır; zira her sanat eseri, bir çağın bilincinin estetik biçimidir. Sanat, hem maddi hem de manevi yönleriyle genel tarihin dokusuna işlenmiştir: Toplumsal kimliği, estetiği, bilimi ve duyguyu bir araya getirir.

Sanatçı ile sanat arasındaki ilişki, özgürlüğün yaratıcı diyalektiğidir. Sanatçı düşünür; ancak onun düşüncesi soyut değil, yaşamın kendisine dokunan bir düşüncedir. Felsefe düşünür, sanat da düşünür. Ancak sanatın düşünme biçimi sezgisel, estetik ve bedenseldir. Adorno’nun belirttiği gibi, “Sanat, dünyayı değiştirmeden önce onu anlamanın başka bir biçimidir.”

2. Sanatın özgürleştirici gücü ve sömürge bilinci

Sanat yalnızca haz vermez; aynı zamanda düşündürür, sarsar ve dönüştürür. Marcuse’ye göre sanat, “mevcut gerçekliğin ötesinde bir özgürlük imgesi” yaratır. Bu bağlamda Kürt sanatı, yalnızca bir estetik ifade değil, Kürt ulusal bilincinin estetik biçimlenişidir.

Sanat bir direniştir: Acıyı toplumsal özgürlük bilincine dönüştürme eylemidir. Kürt halkı yüzyıllar boyunca inkâr, yasak ve asimilasyon politikalarına maruz kalmış, fakat buna rağmen sanatını bir direniş alanı olarak korumuştur. Bu durum, Fanon’un “sömürgeleştirilmiş bilinç” kavramını tersine çevirir: Bu yüzden Kürt sanatı, sömürgecinin dilini değil, özgür insanın sesini üretir. Her türlü baskı karşısında sanat, kendi iç özgürlüğünü yaratır; işte bu, estetik direnişin özüdür.

3. Kürt sanatının tarihsel karakteri: Zindan, sürgün ve direniş

Kürt sanat tarihi, hiçbir halkın tarihine benzemez. Bu tarih, zulmün içinde doğmuş, ancak özgürlükle beslenmiştir. Direniş, zindan ve sürgün, Kürt sanatının yalnız teması değil, aynı zamanda yaratma biçimidir.

Celladın gözlerinin içine gülümseyen bir halkın sanatıdır bu. Ölümün eşiğinde bile üretmeyi, yaratmayı, şarkı söylemeyi sürdüren bir halkın tarihidir. Bu anlamda Kürt sanatı sadece acıyı anlatmaz; acıyı dönüştürür, anlam üretir ve yaşamı yeniden kurar.

Ernst Fischer’in dediği gibi, “Sanat insanı insana geri verir.” Kürt sanatında bu ifade kelimenin tam anlamıyla gerçekleşir: Sanat, Kürt halkını kendi varlığına döndürür, ona ruh ve bilinç kazandırır.

4. Koma Amed ve modern Kürt sanatının estetik duruşu

Koma Amed, bu tarihsel diyalektiğin en somut örneklerinden biridir. Otuz yılı aşan sürgün yaşamından sonra Kürdistan’a dönüşleri, yalnızca bir müzik grubunun değil; bir sanat anlayışının, bir halkın ruhunun dönüşüdür.

“Kom”, yani “komün” kavramından esinlenen grup, sanatı bireysel bir ifade olmaktan çıkarıp kolektif bir bilince dönüştürmüştür. Modern kapitalizmin gösteri kültürüne teslim olmadan, dağların direniş ruhunu melodilere dönüştürmüşlerdir.

Koma Amed’in müziği, estetik bir isyan biçimidir: Sessizliğe karşı ses, unutuşa karşı hatırlayış, tutsaklığa karşı özgürlük, sürgüne karşı öze dönüştür. Bu yönüyle Koma Amed, hem sanatsal hem de etik bir duruşun sembolüdür.

5. Sanatın ruhunda direniş

Kürt sanatı, yalnızca bir estetik üretim değil; varoluşun, özgürlüğün ve belleğin yeniden inşasıdır. Her ezgi, “Ben varım” diyen bir halkın tarihsel yankısıdır.

Sanatın özü budur. Köleliğe karşı özgürlüğü, sessizliğe karşı sesi, ölüme karşı yaşamı yaratmak.

Sanat, tarih boyunca insanlığın en sessiz ama en derin direniş biçimi olmuştur. Kürt sanatı ise bu direnişin en özgün ve en onurlu biçimlerinden biridir.

Koma Amed, kapitalizmin bencil duvarlarını aşarak, liberalizmin pazarına satılmak istenen sanatı yeniden halkın sesine dönüştürmüştür.

Bireysel yetenek, onların ellerinde toplumsal hakikate karışmıştır.

Kapitalist sanat, Sisifos’un taşı gibidir, yuvarlanır, yuvarlanır sonunda nefesi tükenir. Nefesi tükenmiş bir şey hiçbir zaman zirveye ulaşamaz.

Maddeye kilitlenmiş bir estetik, ruhunu yitirmiş bir mekanik saat gibi işler; zamanı hep geriden gösterir.

Koma Amed ise doğru zamanı okuyarak, hakikatin yolunda, iki ırmak arasında şafağı öpmüştür.

Liberalizm, sanatı ve sanatçıyı salonlara hapsederek onu bir tüketim ve pazarlama nesnesine dönüştürmüştür.

Oysa sanatın özü, meydanlarda ve halkla buluştuğu yerlerdedir.

Koma Amed, bu anlamda kendine ve halkına yakışanı yapmıştır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.