Savaşa karşı barikat kuranlar

Kadın Haberleri —

Hélène Brion

Hélène Brion

  • Feminist Pasifizm, savaşın ve militarizmin en büyük mağdurunun kadınlar olduğunu, gerçek anlamda bir barışın sağlanabilmesinin ancak kadınların barış görüşmelerine etkin katılımıyla mümkün olabileceğini savunur. Akımın öncüsü Hélène Brion, “Barış bizi onursuzlaştırmaz!” der.

ELİF AKGÜL ATEŞ

1915'te savaşa karşı mücadele eden Feminist Pasifist kadınlar bir araya gelerek Louise Saumoneau Grubu’nu kurar. Bu grup, savaş arifesindeki kadınlara hitaben yazdığı protesto mektubunda “kanlı ve tehditkâr barbarlığa karşı yaşayan bir barikat” kurma çağrı yapar. Gerçekleştirdikleri konferansta siyasi hakları olmayan, dolayısıyla savaşın yaratılmasında hiçbir rolü olmayan kadınların barış talep edebilmek için biricik bir konuma sahip olduklarını dile getirirler. Kadınların “gerçek görevinin” savaşı desteklemek değil, savaşı bitirmek olduğunu söylerler. “Kadınlar barış ve haklarını istiyor, ölümler yetti, artık barış” sloganıyla savaşa karşı mücadele ederler.

Feminist Pasifizm akımının öncüsü kadınların yarattığı farkındalık ve bilinç, kadın örgütlülüğünün önünü açar. Kadınların savaşa karşı mücadeleleri belirginleşmeye başlar. Savaş Karşıtı Kadın Hareketleri’nin 1915’te düzenlenen Uluslararası Kadın Barış Kongresi, feminizm ve anti militarizm arasındaki savaş öncesi ve savaş dönemi ilişkiler üzerine kurulu uluslararası hareketin temellerini atar.

Demokratik sistem eşitlikle sağlanır

Kongrede, kadınların savaşa karşı protestoyu temsil ettiği ve bu protestonun savaşın imkânsız hale gelmesini sağlayacağı ifade edilir. Kadınların savaşlarda karşı karşıya kaldıkları şiddete vurgu yapılarak, barışın tesisi için hükümetlerin savaşa son vermeleri çağrısı yapılır. Barışın kalıcı ilkeleri belirlenir. Savaşın önüne geçilmesi ve barışın sağlanmasında kadınların önemli güç olduğu ve kadınların oy hakkı talep edilir. Demokratik bir sistemin ancak kadın ve erkeğin eşit temsiliyle mümkün olabileceğini dile getirilir.

Annie Pimlottun ve Hélène Brion’nun aralarında bulunduğu bir grup sosyalist feminist kadın, yayınladıkları bildiriyle savaşa karşı mücadeleyi bırakmanın, “hak ve adalet davasına ihanet” olduğunu ve Avrupa’nın silahsızlandırılması için kadınların desteğine ihtiyaç olduğunu vurgular. Savaşın, militarizmin en büyük mağdurunun kadınlar olduğunu, gerçek anlamda bir barışın sağlanabilmesinin ancak kadınların barış görüşmelerine etkin katılımıyla mümkün olabileceğini savunurlar.

Ancak bu süreçte vatansever milliyetçi feministler, barış taleplerine mesafeli davranır. Feminist Pasivistleri vatansever olmamakla eleştiriyor, onların kadın hareketine zarar verdiğini öne sürerek savaş koşullarının kadın hareketini güçlendirecek bir zemin hazırladığı üzerinde dururlar.

Ardı arkası kesilmeyen suçlamalar

Feminist Pasifistler, 1917’de özellikle Fransa ve İngiltere’de savaş karşıtlığı ihanet olarak tanımlanır. Bu dönemde savaşa karşı duran, barış görüşmelerini savunan ve bu fikirleri benimsediği tespit edilen herkes Malthusçuluk, mağlubiyetçilik ve vatan ihanetle ilişkilendirilir. Çünkü kadınları cendereye alan cinsiyetçi ideolojinin kadına biçtiği rol gereği, kadınların en yüce görevlerinden biri çocuk doğurmak ve yetiştirmekti. Bu rol reddedilemezdi. Dolayısıyla kadınların en önemli ve doğal vatanperver rolünü, yani anneliği reddetmekle suçlanırlar. Bu da savaş döneminde yıkıcı ve sadakatsiz bir edim olarak yorumlanır. Feminist Pasifizm öncülerinden İngiliz sosyalist feminist Annie Pimlott, Bağımsız İşçi Partisi’nin (ILP) bir toplantısında söz alarak İngiliz askerlerinin de Alman askerler gibi, tecavüz suçu işlediğini ancak bu haberlerin sansürlenerek basına yansımadığını söyleyince, militarist erkek zihniyetinin hedefi olur. Pimlott, konuşmasının ardından tutuklanır. 

Savaş, ahlaksızlık ve akılsızlıktır

Hélène Brion, savaşa karşı çıkmasının öncelikli sebebini açıklarken, “Savaş kaba kuvvetin zaferidir; feminizm ise sadece ahlaki güç ve entelektüel değerlerle kazanabilir. Bu ikisi arasında mutlak bir tezat vardır” der. Ona göre savaş ahlaksızlık ve akılsızlıktı. Çünkü savaş eril egemenliği pekiştirirken, işgal altındaki topraklardaki kadınlar her türlü kötü muameleye maruz kalıyor.

Brion, “Barış bizi onursuzlaştırmaz! Bizi asıl onursuzlaştıran, eril insanlık için yüz karası olan şey, tek bir mantıklı açıklama vermeye tenezzül edilmeksizin bu katliamın imansızca devam etmesidir“ derken yaygın olarak kadınlara atfedilen mantıksızlık iddiasını tersine çevirerek, kendi fikirlerinin “her şeyden önce şiddet yerine akılla bir çağrı” olduğunu dile getirir.

1917 anti militarizme savaşa karşı büyük direniş gösteren Hélène Brion, Fransız hükümeti tarafından yoğun baskıya maruz kalır ve tutuklanır. Brion’un davası tıpkı “Dreyfus Davası” gibi ülkenin gündemine girer. Brion’un Malthusçuluk, mağlubiyetçilik, antimilitarizm ve anarşi gibi fikirlerin izinden gittiği iddia edilir. Hélène Brion’un duruşmaları, feminizmin, kadın haklarının ve kadınların özgürleştiği bir dünyada savaşların olmayacağı görüşünün tartışıldığı bir arenaya dönüşür. Bu dava aynı zamanda erkek egemen zihniyete, militarizme, emeğin sömürüsüne ve savaşa karşı kadınların bilinçlenmesi, farkındalık yaratması açısından bir dönüm noktası olur. Bu direnişten güç alan feminist kadınlar savaşa karşı daha gür seslerini duyurmaya başlar.

19’uncu yüzyılın sonlarında Feminist Pasifist düşünür kadınların savaşa, militarizme karşı barışa yönelik geliştirdikleri teoriler kadınların barış mücadelesinin temellerin atar. Bu temel üzerinde yükselen kadın barış hareketi, verdiği mücadele meyvelerini almaya devam ediyor. 1970'li yıllardan itibaren Jo Vellacott (1977), Anne Wiltsher (1985), Jill Liddington (1989), Sybil Oldfield (1989), Harriet Hyman Alonso (1993) ve Leila Rupp (1997) gibi feminist düşünürlerin çalışmalarıyla kadınların barış hareketi tarihi olarak tarih anlatısında yer edindi.

Kadınlar yüz yıllık barış mücadelesinde pratiği ve deneyimleriyle yol aldı. Dünya çapında örgütlenmeye başlayan kadınlar erkek egemenliğine, savaşa ve militarizme karşı büyük kazanımlar elde ettiler. Bunun sonucunda ise uluslararası sözleşmelerde savaşın, militarizmin, cinsiyetçiliğin ve ırkçılığın kadınları hedef alan uygulamalarına karşı önlemlerin alınması, savaş suçu işleyen devletlerin mahkûm edilmesi kararlaştırıldı.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.