Seçimde oy kullanmayan seçmen faşizme karşı sokakta direnemez

Haberleri —

Veysi SARISÖZEN

 

Diktatörlüğün seçimleri kaybetmekte olduğu kesin. “En sondan önceki” tek “çareleri” kaldı. HDP’yi baraj altında bırakmak.

Bunu da başaramazlarsa “seçim sonucunu” tanımamaktan başka yapacakları hiçbir şey kalmıyor. Bunu yaptıkları zaman da, ülkeyi “iç savaşa” sürükleyeceklerini biliyorlar.

Bildiklerini ben nereden biliyorum. Sizin de bildiğiniz yerden. Nagehan Alçı “CHP’li laikler iç savaş çıkarsa kaçarlar” dedi. Biz bu da nereden çıktı diye düşünürken, nereden çıktığını Erdoğan’ın İçişleri Bakanı Soylu açıklayıverdi. Meğer ondan çıkmışmış. Soylu “CHP’lilerin tuzu kurudur, mantar tabancası patlasa evlerinden beş gün çıkamazlar” deyiverdi.

Bu laflar durduk yerde edilmez. Seçim kampanyasını Suruç katliamı ile kana bulayan Saray rejimi, “iç savaş” laflarını piyasaya sürerek ve “mantar tabancası patlatma” “teşbihi” ile CHP’lileri terörize ederek “en son çarenin” ne olduğunu ortaya koydu.

Elbette Saray doğrudan doğruya “seçimi kaybedersem iç savaş çıkarırım” diyecek değil. Bu maksadını ve tehdidini işte böyle açığa vurmakta.

Şu anda, örneğin Adıyaman’da HDP Sandık Kurulu üyelerini gözaltına aldı. Bu gözaltı, Erdoğan’ın “gizli toplantıda” verdiği emrin uygulanmasıdır. “HDP’li seçmenin üstünde farklı çalışın, onları markaja alın” laflarının ne olduğu üç “Suruçlu seçmeni” öldürtmesiyle, Büyükada’da iki CHP’li seçmeni bıçaklatmasıyla ortaya çıktı. Gözaltılar, yaralamalar, öldürmeler “sandıkta hakimiyet kurmanın” adımları.

Ve daha şimdiden “seçimi kaybedersek seçilen Meclisi fesheder, yeniden seçime gideriz” demeye de başladılar. Mecliste azınlıkta kalacaklarına artık kesin gözüyle bakıyorlar ve Başkanlığı kazanırlar ve Meclis’te azınlıkta kalırlarsa, bu sonucu tanımayacaklarını anlatıyorlar. Tehdidin amacı, “Erdoğan’a versek bile AKP’ye vermeyiz” diyenleri korkutmak.

Demek ki, Erdoğan’ın başkanlıktan düşürülmesi, en az Meclis çoğunluğunu kazanmak kadar önemli.

Şimdi bütün bu olan bitenler, alanların fotoğrafı, TV’lerdeki reiting ölçümleri, Demirtaş’ın konuştuğu gün TRT’nin ilk defa reiting rekoru alması, güvenilir şirketlerin kamuoyu araştırmaları, gösteriyor ki, “Erdoğan’ın başkan olması” ve HDP’nin baraj altında bıraktırılarak AKP’nin “Mecliste çoğunluğu alması” seçimlerin “gayrı meşruluğunu” ilan etmekten başka bir anlam taşımayacak.

Ben şahsen “seçim sonuçlarını” zerre kadar merak etmiyorum. Sonuç ortada: Erdoğan düşüyor, AKP azınlıkta kalıyor. Tersi, HDP’nin hileyle, oy hırsızlığı ile baraj altında kalması, Erdoğan’ın YSK tarafından seçilmediği halde “başkan” ilan edilmesi ve Mecliste AKP’nin HDP’den çalınan vekilliklerle çoğunluğu alması, asla halk iradesini yansıtmayacak; Sarayın ve devletin iradesini ortaya koyacak.

Halk bu “hukuk dışı iradeye” şimdiden nasıl karşı koyacağını düşünmeli.

Karşı koymak mümkündür. Hem uluslararası koşullar, hem de ülkede muhalefetin fiili birliği, ekonomik kriz karşı koyuş için elverişli ortamı yarattı.

Bu defa HDP yalnız değil. Sandık başında da yalnız kalmayacak. Bir HDP’liye “vebalı” muamelesi yapmak başka, CHP’li, Saadet’li, İyi Partili sandık kurulu üyesi ve müşahitlerine, sivil toplumun “gönüllü müşahitlerine” aynı numarayı yapmak o kadar basit değil. Hele hepsine karşı uygulanacak olan terör bilin ki seçim sonrası mücadelede “iç savaştan, mantar tabancasından korkacak” denilen milyonları birleştirir.

Ve uluslararası gözlemciler “HDP oylarının yağma edilmesine” defalarca göz yumdukları halde bu defa “gözlerini açacaktır.”

Buradan hareketle “ne yapsak Erdoğan iktidarı bırakmaz diyerek oy vermeyecek olanlara” şunu söyleyebiliriz: Verilmemiş oy çalınamaz. Verilmiş oy çalınabilir. Verilmemiş oyların çalınmasını önlemek beyhude bir iştir. Ama verilmiş oyların çalınmasını önlemek ise mümkündür.

Şu da gerçek: Oy kullanmayan, oylar çalınıp iktidar gasp edilince sokakta da direnemez. Vermediği oyun çalındığını nasıl söyleyecek? Sandıkta oy, sokakta direniş anti faşist mücadelenin ikiz kardeşleridir.

Şimdilik yapılması gereken acil iş, HDP’ye, hileyle baş edilemeyecek yükseklikte oy vermektir.

Bir Kürt esnaf, çok güzel ve temiz bir “ticari” zekayla, “siz bize bir milyon oy verin, biz size altı milyon oyla borcumuzu öderiz” demişti ya. Bu esnafın zekasını asla küçümsemeyin.

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.