Silahı bırakan ne yapacak?

Besê Hozat

Besê Hozat

  • 'Silahı bırakan savaşçılar gelip ne yapacak?' diye soran KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, silahlı mücadele yöntemine son verenlerin gelip demokratik siyaset yapacağını ve demokratik toplum çalışmasında yer alacağını söyledi. 
  • Hozat, "Herhalde bu insanlar gelip kurbanlık koyun gibi kendilerini imhaya yatırmayacak. Zindanlara doldurulmayacak. İktidar, kongre sonrası hemen ciddi adımlar atılması gerekirken çok gereksiz bir silah tartışması yürütüyor" dedi.

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, kongrenin fesih ve silahlı mücadele dönemine son verme kararının net olduğunu belirterek, "Uygulanması, Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü, demokratik siyaset hakkının tanınması, yasal ve hukuki düzenlemelerin yapılmasıyla mümkün olur" dedi.  

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, Medya Haber TV'de yayınlanan 'Özel Program'da gazeteci Berîtan Semsûr'un sorularını yanıtladı. Söyleşinin bazı bölümleri özetle şöyle:

Kürdistan ve Türkiye yurtseveridir

Kürtler üzerinde birçok hesap, birçok plan var. Herkes kendi çıkarı temelinde bir politika, bir strateji yürütüyor. Önderlik ise elbette Kürtlerin yarattığı bunca değerin bu güçler tarafından, halkların ve bölge halklarının, Türkiye halklarının aleyhine kullanılmasını istemiyor. Önder Apo, büyük bir Kürdistan ve Türkiye yurtseveridir. Bu anlamda halkların çıkarları, özgürlük temeli, bölgenin ve Türkiye’nin demokrasisi temelinde hareket eden, bu konuda yüksek bir duyarlılığı ve hassasiyeti olan bir liderdir. Bu süreci Önder Apo değerlendirdi ve bir inisiyatif geliştirdi. Hareket’e çağrı yaptı. Hareket de bu çağrıya olumlu cevap verdi. Önder Apo, Hareket’i çok köklü bir değişim ve dönüşüm süreci içerisine koymak istedi. Hareket’in bu sürece yaklaşımı da olumlu oldu. Bu temel üzerinden kongre toplandı; 5-7 Mayıs tarihleri arasında PKK’nin 12. Kongresi gerçekleştirildi. 

Önder Apo'nun katılımı sağlandı

Bu kongreye Önder Apo’nun önemli perspektifleri damgasını vurdu. Kongreyi bir bakıma Önder Apo’nun perspektifleri yönetti ve yürüttü diyebiliriz.  Bizim de zaten kongre öncesinde temel talebimiz buydu. “Önder Apo olmadan bu kongreyi toplayamayız. Bu kongreyi ancak Önder Apo toplayabilir, yürütebilir ve yönlendirebilir” demiştik. Bu çağrı karşılık buldu. Önder Apo'nun kapsamlı perspektifleri kongreye ulaştı. Çeşitli tarzlarda Önder Apo'nun katılımı da sağlandı. Bu anlamda Önder Apo yeterli düzeyde kongreye katıldı, kongreyi yürüttü ve yönlendirdi, diyebiliriz. Kongre bu perspektifler temelinde çok kapsamlı tartışmalar yürüttü. Zaten kongrenin en temel kararı, PKK’nin feshi, silahlı mücadele döneminin sonlandırılması oldu. Bu konuda da kapsamlı tartışmalar yürütüldü. 

Kongre kararlarının uygulanması

Bu sürecin yürütülmesi; PKK’nin feshi, silahlı mücadeleyi durdurma kararının uygulanması, pratikleşmesi de ancak Önder Apo’nun fiziki özgürlüğüne bağlı. Önder Apo’nun özgür çalışır ve yaşar koşullarının sağlanmasına ve bu süreci yürütmesine bağlı. Böylece o kararların pratikleşmesi, uygulanması mümkün olabilir. Bir de tabii ki bu da bu sürecin bir parçasıdır, gereğidir. Bu olmazsa olmaz bir koşuldur. Elbette demokratik siyaset hakkının tanınması; bu temelde de yasal ve hukuki düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Demokratik siyaset hakkı tanınmadan, yasal ve hukuki düzenlemeler olmadan, Önder Apo’nun özgür çalışır ve yaşar koşulları oluşturulmadan, bu süreci Önder Apo özgürce yürütmeden, yönlendirmeden PKK’nin feshi, silahlı mücadeleyi durdurma kararının pratikleşmesi ve uygulanması mümkün değil. Tekrar önemle altını çiziyorum; bu kararların uygulanması, Önder Apo’nun fiziki özgürlüğüne, özgür çalışır ve yaşar koşullarının sağlanmasına, demokratik siyaset hakkının tanınmasına, yasal ve hukuki düzenlemelerin sağlanmasına bağlı. 

Bunu da elbette demokratik, özgürlükçü, halkların eşitliğini garanti altına, güvence altına alan bir anayasa mümkün kılar. Kimliğini, Kürt halkının da, Türkiye’de yaşayan tüm kesimlerin de… Belki bu hemen bugün-yarın olmaz ama bu da adım adım gelişmelidir. Demokratik, özgürlükçü bir anayasayla bu da mümkün olur. Onun garantisi de budur. Temelde kongrenin kararıyla bütünlüklü. Önderliğimiz de 'toplumsal sözleşme' olarak dile getiriyor. 

 

 

AKP'nin yaklaşımı ciddiyetsiz

Elbette iktidar bunu kendine göre yontmaya çalışıyor. Bu konuda AKP’nin yaklaşımı son derece ciddiyetsiz, oyalayan yaklaşımlar. Ayak direten… İpe un seren denilir ya, adeta arabayı atın önüne koyan. Aslında bu deyimlerin hepsi aynı anlama geliyor fakat işin vahametini, AKP’nin yaklaşımlarını ortaya koymak açısından aynı şeyleri ifade etmek istedim. Kongre sonrası tartışmalarda bu sürece ne kadar gayri ciddi yaklaştığını, zamana oynadığını, oyalama içerisinde olduğunu da ortaya koyuyor. 

Kongrenin kararı son derece nettir. Fesih ve silahlı mücadele yöntemi sonlandırılmıştır. Silahlı mücadele dönemine son vermiştir fakat bunun uygulanması, Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü, demokratik siyaset hakkının tanınması, yasal ve hukuki düzenlemelerin yapılmasıyla mümkün olur. Kongre sonrası iktidar tarafından bu konuda hemen ciddi adımlar atılması gerekirken çok gereksiz bir silah tartışmasıdır almış başını gidiyor. 

Kurbanlık koyun gibi olmayacaklar

Şu çok nettir; savaşçıların elinden silahı ancak Önder Apo alır. Bu da ancak Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünün sağlanması, özgür çalışır koşullarının sağlanmasıyla mümkün olur. Bu insanlar gelip ne yapacak? Bu insanlar silahlı mücadele yöntemine son verdi, silahlı mücadele yürütmeyecek ama gelip demokratik siyaset yapacak, demokratik toplumu örgütleyecek. Demokratik toplum çalışmasında yer alacak. Herhalde bu insanlar gelip kurbanlık koyun gibi kendilerini imhaya yatırmayacak. Zindanlara doldurulmayacak. Yani iktidar tarafının bu konuda yaklaşımı son derece gayri ciddidir. Bundan kurtulmak lazım.

Toplumu zehirleyen bir dil var

Bu kadar ciddi bir sürecin içindeyiz. Siyasetin ve medyanın dili de dil değil. Sürekli savaşı kışkırtan, toplumu zehirleyen, ırkçılığı harlatan bir dildir. Kürt düşmanlığı geliştiren bir dildir. Bu dilin, eşit ve özgür temeldeki Türk ve Kürt kardeşliğiyle ne alakası var? Bu dille Türkiye’nin demokratikleşmesi sağlanamaz. Toplum, barış ve demokratik toplum sürecine hazırlanamaz. 24 saat toplumu zehirliyorlar. Bu konuda bile bir düzenleme yoktur. Bu gayri ciddi yaklaşımın da hızla giderilmesi gerekiyor. BEHDÎNAN

 

* * *

Muhalefet, iktidarın tuzağına düşmemeli

 

Önder Apo’nun verdiği mücadele, geliştirdiği inisiyatif, barış ve demokratik toplum çağrısı, bir bütünen Türkiye’nin demokratikleşmesini hedefliyor. Demokratik cumhuriyetin inşasını hedefliyor. Kürtler ve Türklerin eşit ve özgür temelde bir arada kardeşçe yaşamasını hedefliyor. Halkların ortak yaşamını, demokratik ortak yaşamını hedefliyor. CHP ve diğer muhalefetin de özgürce muhalefet yapacakları, mücadele edecekleri hatta gerçekten bu iktidar mücadelesinde büyük başarılar kaydedecekleri zeminini, köşe taşlarını döşüyor. Bunun zeminini, atmosferini, iklimini oluşturuyor. Aslında en büyük katkı, özgürlük, demokrasi, adalet, hukuk mücadelesi verenlere oluyor bu süreç. Demokratikleşen Türkiye, işte CHP’nin de çokça ifade ettiği ve savunduğu demokratik hukuk üstünlüğünü, güçler ayrılığını, adaleti, özgürlüğü, eşitliği getirir. Eğer içten ve samimice bu değerleri savunuyorlarsa, bu süreç bütün bunları sonuçlarıyla ortaya çıkarır. Muhalefetin son derece bilinçli, politik ve ufku geniş yaklaşması; iktidarın tuzağına/oyunlarına düşmemesi gerekiyor.

 

 

* * *

Saldırılar devam ettikçe meşru savunma da olur

 

 

Medya Savunma Alanları’nda iç içe olunan yerlerde çatışmalar devam ediyor. Saldırılar da sürüyor. Bu da ısrarla bir savaş durumu olduğunu gösteriyor. Tabii bunu yapmamak lazım. Bu saldırılar sürdükçe elbette buna karşı da meşru savunma geliştiriliyor. Bu da giderek savaşı, çatışmayı yoğunlaştırır. Zaten biz baştan itibaren bu sürece ateşkesle cevap verdik. Bu konuda da o duyarlılık gösteriliyor, gösterilmeye de devam edilecek. PKK’nin feshi ve silahlı mücadeleyi durdurma kararından sonra savaşta, saldırılarda ısrarı biz kamuoyuna, halkımıza bırakıyoruz. Herkes bu durumu değerlendirmelidir. Kim ne istiyor; kim savaş istiyor, kim barış istiyor? Kim demokratik Türkiye’yi istiyor? Kim savaştan, kaostan ranttan beslenen, rantçı bir Türkiye, rantçı bir cumhuriyet istiyor? Bunu herkes de değerlendirmelidir. Gözler önündedir; saldırılar oldukça da elbette buna karşı da meşru savunma geliştiriliyor. Eskisi gibi böyle yoğun bir saldırı, bir savaş durumu yok. Bu konuda önemli oranda bir düşüş söz konusudur fakat halen böyle iç içe olunan yerlerde, ön cephelerde oluyor. Keşif de tüm alanlar üzerinde oluyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.