Sokaklar evleri değil
Dünya Haberleri —

Almanya evsizler/ foto:AFP
- Almanya’da CDU/CSU ve SPD koalisyon hükümeti 2030 yılına kadar herkesin bir “ev” sahibi olacağını vaat etti. Ancak evsizlerin sayısı bir milyonu aştı. En vahim tablo Berlin’de; 2025’in başında 53 bin 600 kişi evsiz kalırken, bu sayının 2029’a kadar 85 binin üzerine çıkacağı öngörülüyor.
- BAGW Başkanı Susanne Hahmann, “Konut krizi görünürde değil ve politikacılar buna karşı kesin önlem almıyor” derken, Psikiyatrist Sezer Lammers ise, “Eğer politika ve toplum kararlı şekilde müdahale etmezse, daha fazla insan evini kaybedecek” uyarısını yapıyor.
TİJDA YAĞMUR
CDU/CSU ve SPD arasındaki koalisyon anlaşmasında güzel bir cümle var: “Evsizliğe karşı eylem planı uygulanacak.” Asıl sorulması gereken soru şu: “Plan ne zaman uygulanmaya başlayacak?” Koalisyon hükümetinin koyduğu hedef, Almanya’daki herkesin 2030 yılına kadar bir “ev” sahibi olmasıydı. O zamandan beri zorluklar azalmadı, aksine arttı.
Federal Evsizlere Yardım Derneği’nin (BAGW) verilerine göre, 2024 yılının tamamında ülke genelinde 1 milyondan fazla insanın kalıcı ikametgâhı yoktu. Bu, 2023’e kıyasla yüzde 11’lik bir artış denk geliyor ve 2021’den bu yana bu sayı neredeyse üç katına çıktı. Evsizler arasında çeyrek milyondan fazla çocuk ve genç bulunması dikkat çekiyor.
Ev yok, rekabet çok
Evsizliğin temel nedenleri arasında tahliyeler, kira ve enerji borçları ile ayrılık ve boşanma yer alıyor. Artan kira fiyatları, sosyal güvenlikteki kesintiler ve uygun fiyatlı konut sayısının azalması durumu giderek daha kritik hâle getiriyor. BAGW Başkanı Susanne Hahmann, “Yetersiz uygun fiyatlı konutlar, yoksulluk ve sosyal güvenlikteki kesintiler evsizliği artırıyor. Özellikle sosyal konutların azalması büyük bir sorun” uyarısında bulunuyor.
Sınırlı sayıdaki uygun fiyatlı konut için çok sayıda insan rekabet ediyor. Yoksulluk içinde yaşayan yaşlılar, eğitim gören gençler, az gelirli mülteciler ve hâlihazırda evsiz olanlar bu rekabet grubunun içinde. Evsizlik çoğu zaman psikolojik sorunlarla bağlantılı. Psikiyatrist Sezer Lammers, “Evsizlerin çok yüksek oranda psikiyatrik hastalığı var. Toplumla bağ kuramayan, sistem tarafından yeterince desteklenmeyen erkekler sıklıkla evsiz kalıyor” diyor. Lammers, bu döngüyü kırmak amacıyla “Sistem Bozanlar” projesini başlattı. Kritik hastalar taburcu edilmeden önce sağlık personeli, sosyal hizmet birimleri ve yerel yönetim temsilcileri bir araya gelerek hızlı bir bakım planı hazırlıyor. Bu projeye “Katolik Hastaneler Sosyal Ödülü” verildi. Bazı şehirlerde hasta evsizler için iyileşme odaları kurulmuş durumda.
‘Sorumsuz bir politika’
Hükümet, 2030 yılına kadar evsizliği ve barınma yoksulluğunu tamamen ortadan kaldırmak için bir eylem planı üzerinde çalıştığını savunuyor. Uzmanlar ise şüpheli. Uzmanlardan, “Politik bir irade var, ancak somut adımlar henüz bir iyileşme göstermiyor. Aksine durumun daha da kötüleşebileceğini görüyoruz” şeklinde eleştiriler geliyor. Endişe yaratan bir diğer konu ise Bürgergeld yasasında yapılması planlanan değişiklikler. Yardımlarda yapılacak kesintilerin ve daha sert yaptırımların, özellikle kırılgan durumda olan kişileri daha hızlı evsizlik riskine sürükleyebileceği belirtiliyor. Sosyal aktivist Sabine Bösing, “Bu yaptırımlar insanların onurunu tehdit ediyor ve barınma kaybı riskini artırıyor. Bu sosyal açıdan sorumsuz bir politika” diyor.
Junge Welt’in haberine göre, federal hükümet, temel gelir “reformu” kapsamında, “tamamen reddedenlere” kira ödemeleri de dahil olmak üzere tüm yardımları kesmeyi planlıyor. BAGW Başkanı Sabine Bösing, “Planlanan yaptırımlar, etkilenen insanların onurunu sorgulatıyor ve evlerini kaybetme riski taşıyor. Bu toplumsal açıdan sorumsuzluktur ve önlemlerin anayasal bir incelemeden geçip geçemeyeceği şüphelidir” uyarısını yaptı.
Mevcut durumda iş ve işçi bulma kurumları tarafından onaylanan kira üst sınırları genellikle gerçek maliyetlerin altında olduğundan, ek acil durumlar ortaya çıkıyor ve bu da sonunda konut kaybına yol açabiliyor. Uygun fiyatlı ve ihtiyaçlara uygun konut eksikliği, yaygın yoksullukla birlikte evsizliğin temel nedeni olarak görülüyor. Yıllardır inşaat faaliyetlerinin azalması ve aynı zamanda talebin artmasıyla birlikte giderek daha fazla insan bu durumdan olumsuz etkileniyor. Ve insanlar en kötü durumda sokağa atılıyor.
BAGW verilerine göre, 2024 yılında yaklaşık 56.000 kişi barınaksızdı ve sokaklarda yaşamak zorunda bırakıldı. Bu durum soğuk kış mevsiminde daha vahim bir tabloyu ortaya çıkarıyor. Geçtiğimiz hafta, Berlin’in Ostbahnhof tren istasyonunda yakın çevrede hayatını kaybeden 30 evsizin fotoğrafları sergilendi. Sokak temelli sosyal hizmet sağlayan bağımsız bir kuruluş olan Gangway, başkentte “kayıtsızlığa karşı bir işaret” olarak bu tür anıtlardan daha fazlasını yerleştirmeyi planlıyor. Kuruluş bir basın açıklamasında, evsizliğin “doğal bir olgu değil, sosyal ve politik kararların bir sonucu olduğunu” belirtti.
En vahim tablo Berlin’de
Berlin, sosyal konut krizinin merkezi konumunda. Senato verilerine göre, 2025’in başında 53 bin 600 evsiz kişi, bölge tarafından işletilen tesislerde barındırılıyordu; üç yıl önce bu sayı bunun yarısı kadar değildi. Eyalet hükümeti, bu sayının 2029 yılına kadar 85 binin üzerine çıkacağını öngörüyor. Kiralardaki kontrolsüz artışa ek olarak, kişisel kullanım için yapılan tahliyelerdeki artış da bu eğilimi tetikliyor. BAGW, “Sosyal konutlardaki düşüş özellikle sorunlu. Bu durum, süresi dolan kira sözleşmeleri ve yetersiz yeni inşaat nedeniyle devam ediyor” diye belirtiyor. 2006’dan bu yana sosyal konutların sayısı neredeyse yarı yarıya azaldı. Şu anda, konut hakkı sertifikasıyla bu tür konutlara hak kazanan on bir milyondan fazla haneye kıyasla, yalnızca yaklaşık 1,1 milyon konut birimi mevcut.
Hessen modeli çıkışı
SPD’li Federal İnşaat Bakanı Verena Hubertz, son zamanlarda, sosyal konutlarda yaşayan yüksek gelirli kişilere Hessen eyaletindeki modelin örnek alındığı bir ek vergi getirmeyi düşünüyor. Federal hükümet ve eyaletlerin 2029 yılına kadar sosyal konut inşaatına gerçekten 50 milyar euro yatırım yapıp yapmayacağı henüz belli değil. Hubertz’in inşaat faaliyetlerini hızlandırmak için çıkardığı “Bauturbo” yasası, uzun vadede sorunu çözmeyecek. Alman Çevre Yardım Derneği’ne göre, yasa tek taraflı olarak yeşil alanlarda yüksek fiyatlı yeni inşaatlara odaklanıyor, arazi spekülasyonunu ve iklim krizini şiddetlendirecek, ancak büyük şehirlerdeki konut açığını gidermeyecek.
BAGW Başkanı Susanne Hahmann da şüpheci: “Konut krizi görünürde değil ve politikacılar tarafından kesin bir karşı önlem alınmadığını görüyoruz. Refah devletine ve insan onurunun korunmasına her zamankinden daha fazla açık bir bağlılık gerekiyor.” Psikiyatrist Sezer Lammers ise genel durumu şöyle özetliyor: “Hayat şartlarını kötüleştiren her şey, sonuçta ruhsal bir yük oluşturuyor. Eğer politika ve toplum kararlı şekilde müdahale etmezse, daha fazla insan evini kaybedecek.”













