Sorumluluk demokrasi güçlerinde

KESK 11. Olağan Genel Kurulu

KESK 11. Olağan Genel Kurulu

  • KESK 11. Olağan Genel Kurulu'nda konuşan Eşbaşkan Mehmet Bozgeyik, "İktidar, sosyal, siyasal ve ekonomik krizi derinleştirirken, yargı baskısını da devam ettirmektedir. Buna karşın tüm demokrasi güçlerine daha fazla sorumluluk düşüyor” dedi. 

KESK Genel Kurulu’nun ilk gününde yapılan konuşmalarda, "ortak mücadele" vurgusu öne çıktı. 

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), 11. Olağan Genel Kurulu'nu Türkiye Barolar Birliği (TBB) Konferans Salonu’nda gerçekleştiriyor. ÜÇ gün devam edecek kurulun ilk gününe, çok sayısa siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcisi katıldı. Ayrıca uluslararası sendika ve konfederasyonlardan da yoğun bir katılım oldu. Kurulun divan başkanlığına DEM Parti Eşbaşkan Yardımcısı Öztürk Türkdoğan seçildi. Saygı duruşunun ardından KESK Eşbaşkanları Şükran Kablan Yeşil ve Mehmet Bozgeyik konuştu. 

Saldırılar devlet politikasıdır

Otoriterleşme, daha fazla yoksulluk ve savaş politikalarının gittikçe güç kazandığını; kapitalizmin artık bir uygarlık krizine dönüştüğünü belirten Şükran Kablan Yeşil, "Güney Kurdistan’a  ve Rojava bölgesine dönük saldırılar, bir yandan gerilimi sürekli kılma haliyle bağlantılı olsa da özünde Kürt sorununun devamlılığına dönük bir devlet politikası olarak karşımıza çıkıyor. Kayyum politikaları, milletvekilleri ve siyasetçilere dönük kumpas davaları iktidarın tek adam rejiminin Kürt sorunundan beslendiğinin açık bir göstergesidir” dedi.

İktidar baskıyı artıracak

Eşbaşkan Bozgeyik ise sınır ötesi saldırılar ve Kürt düşmanlığıyla kendi yandaşlarını konsolide eden iktidarın, Mayıs seçimleri sonrası saldırılarını arttırdığını belirtti. Bozgeyik, şunları söyledi: "Ekonomik krizin derinleşmesi ve Kürt halkının temsilcilerine dönük saldırılar, kadınlara dönük söylemler, tarikatların ve cemaatlerin görünürlüğünün sürdürüleceği açıktır. En ufak bir demokratikleşme adımının iktidarın sonunu getireceği korkusuyla devletin güvenlik güçlerini şirket görevlisi olarak kullanmaktan geri adım atmamaktadır. İktidar, sosyal, siyasal ve ekonomik krizi derinleştirirken, yargı baskısını da devam ettirmektedir. Buna karşın tüm demokrasi güçlerine daha fazla sorumluluk düşüyor.”

Fincancı: Mücadeleyi sürdüreceğiz

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı, “TTB susmadı, susmayacak” sloganları eşliğine konuşmasına başladı. Fincancı, “Bizler faşizme karşı tüm baskılara direnen ve haklarımız için mücadele eden insanlarız. Bizi görevden alabilecek bir devlet söz konusu olamaz. Ancak meslektaşlarımız olabilir. Bu mücadeleyi de birlikte sürdüreceğiz” dedi. Fincancı, şair Bertolt Brecht’e atıf yaparak, “Bizim onurumuz hiçbir zaman susmamak olmuştur” diye ekledi.

Koramaz: Ülke harebeye dönmüş

KESK’in demokratik mücadelenin “en önemli mevzilerinden” biri olduğunu ifade eden TMMOB Genel Başkanı Emin Koramaz, şöyle konuştu: “Biz siyasi iktidarın kapıkulu değil, halkın kamu çalışanlarıyız. Bu ülkenin namuslu, direngen ve mücadeleci insanlarıyız. Bu coğrafyanın hiç de hak etmediği bir tabloyla karşı karşıyayız. Halk egemenliğinin yerine kişi egemenliğinin tesis edildiği, bilimsel aklın yerine hurafelerin hâkim olduğu bir Türkiye. Hukuktan, demokrasiye kadar her alanda harabeye dönmüş bir ülke var. Bu ülkenin devrimcileri, emekçileri olarak bu ülkeyi karanlığa teslim etmeyeceğiz.”

Uğur: Toplumsal ittifak 

Sosyalist Yeniden Kurtuluş Partisi (SYKP) Eşbaşkanı Cavit Uğur, "Milyonlarca insanın hakları ve Türkiye’nin demokrasisi için mücadele ettiniz. Bir toplumsal ittifakı inşa ederek, hep birlikte mücadele edeceğimizin inancıyla hepinize başarılar diliyorum" dedi.  

Yeşil Sol Parti Eşsözcüsü Ahmet Hasena, emek mücadelesinin toplumsal ve siyasal açıdan tarihi bir önemi olduğunu belirtti. 

Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eşbaşkanı Özlem Gümüştaş, "Örgütlü varlığımıza meydan okuyanlara karşı direnmek, bu yürüyüşü örgütlü, birleşik ve tasfiye kuşatmasına izin vermeden başarmayı emrediyor. Bu kürsüyü ve toplanma iradesini selamlıyorum. Bu örgütlü direnişin kıymetini bilmek ve onun mücadelesini daha ileriye taşımakla yükümlüyüz” diye konuştu

Öneren: Mücadele bizi bekliyor

Devrimci Parti Genel Başkanı Elif Torun Öneren ise şunları dile getirdi: “Faşizmin yok edilmesi için birlikte bir mücadele bizi bekliyor. Bu mücadeleyi vermeden özgür bir gelecek bizim olmayacak. Bu mücadeleyi Rojava’da ölümsüzleşen, zindanlardaki siyasi tutsaklar için vermeliyiz. Katliama dönüştürülen depremde kaybettiğimiz bütün insanlar için faşizmi yenmek zorundayız. Kargoyla gönderilen anaların evlatları var gözümüzün önünde. Taybet Ana var sokakta bırakılan. Kızımı yıkarken elimde kalan derileri var. Hepsine borcumuzu ödeyene kadar mücadele edeceğiz."

Kurum temsilcilerinin konuşmaların ardından kurulun ilk günü sona erdi.

 

* * *

Bakırhan: Kürt meselesi orta yerde duruyor

KESK Genel Kurulu'nda konuşan DEM Parti Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan, "İktidarlar, Kürtler hak sahibi olmasın diye denemedikleri vahşet, katliam yöntem bırakmadı. Bu vahşet ve zulüm politikalarına rağmen koskoca bir Kürt sorunu orta yerde duruyor" dedi.

Konuşmasına Kürtçe başlayan Bakırhan, KESK mücadelesinde emek ve bedel ödeyenleri selamladı ve 10 Ekim Gar Katliamı’nda yaşamını yitirenleri andı. KESK’in sendikal mücadelenin yüz akı olduğunu söyleyen Bakırhan,  “AKP döneminde sermayedarlar büyüdü, güçlendi. Emekçiler yoksullaştı. 21 yıllık bu iktidarı, dayanışma ve ortak mücadelemizle göndereceğimize, bir gün halkların emekçilerin, Alevilerin, ötekilerin eşit ve adil yaşadıkları Demokratik Cumhuriyet yaratacağımıza olan inancımızı koruyorum” dedi.

Devam eden savaşın kamu emekçilerini ve yoksulları yakinen ilgilendirdiğini belirten Bakırhan, şöyle devam etti: "Türkiye yanlış dış politikasıyla, yanlış Kürt politikasıyla maalesef ülkeyi gittikçe yoksullaştırdı. Bu savaş ve çatışma politikalarının sonucunda daha fazla yoksullaştık, soframızdaki ekmeğimiz küçüldü. Geçinemez bir duruma geldik ama bu savaşı devam ettiren ve savaşı isteyenler rahat bir şekilde yaşamlarına devam ediyorlar.

İnkarla çözülemez

Kürtler, haklarını istedi. İktidarlar, Kürtler hak sahibi olmasın diye denemedikleri vahşet, katliam yöntem bırakmadı. Siz de takip ediyorsunuz; bu vahşet ve zulüm politikalarına rağmen koskoca bir Kürt sorunu orta yerde duruyor. Bir kez daha bu değerli kongrenizde siz değerli emekçilerin, yoldaşların huzurunda hükümete ve devlet aklına çağrı yapıyoruz; Kürt meselesi vahşetle, çatışmalarla, faili meçhul cinayetlerle işkencelerle, Kürtleri cezaevlerine göndermekle bitmedi. Bu soruna artık bir çözüm bulunması gerektiğini yeniliyoruz. Çözüm ne İngiltere’de ne de Amerika’da; çözüm Amed ve Ankara’dadır. Çözüm emekçilerin mücadelesindedir. 

Son günlerde savaş ve ölümler ciddi bir şekilde kutsanıyor. Bu savaşı kutsayanlar; 40 yıldır Kürt, dilini konuşmasın diye ülkenin ekonomisini, doğasını, sosyolojisin çürümeye terk eden politikaları devam ettiriyor. Bu savaş emekçilerin değil, bir avuç sermayeye rant kazandıran iktidarın ve yandaşlarının savaşıdır. Kamu emekçilerinin de bu savaşa karşı barışı, demokrasiyi, Kürtlerin eşit ve özgür yurttaşlar olarak yaşamlarını savunduklarını biliyorum. Daha güçlü bir şekilde dile getireceklerine inanıyorum. DEM Parti olarak bu ülkede daha demokratik, daha özgür, hakkımızı hukukumuzu aldığımız günlerin uzak olmadığını, bu günlere mücadeleyle, ittifakla birlikte ulaşabileceğimize inanıyorum.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.