Taliban ilerleyişi ve olası gelişmeler

Forum Haberleri —

Taliban / foto: AFP

Taliban / foto: AFP

  • Taliban’ın Afganistan’ı birkaç günde tamamen kontrol altına almış olmasının yakın tarihteki çağrışımı malumumuz. Asıl soru şu; 2014’de DAİŞ ilerleyişinin bir kopyasına benzeyen bu durumun getirebileceği tehlikeler karşısında demokratik toplumu kim savunacak?

HUNER DORŞÎN

Dünya siyasetinin kaynayan kazanı Ortadoğu yine ve yeni gelişmelere gebe görünüyor. Üstelik bu defa olabilecekler öncekileri çok aşacak nitelikte ve maalesef oldukça tehlikeli görünmekte. 

Bildiğimiz üzere Ortadoğu’daki varlığı sürekli tartışılan ve bunu ciddi bir demokratik programa ve onun gerektirdiği demokratik ilişki ve ittifaklar zeminine oturtamayan ABD yönetimi, kısa süre önce Afganistan’dan çekilme kararı aldı. Burada geçirdiği onca yılın, kaybettiği binlerce askerinin ve bir trilyon dolar olduğu söylenen savaş maliyetinin ardından ABD’nin Afganistan’dan ne için çekildiğine dönük spekülasyonlar sürerken, Taliban ülkeyi tamamen ele geçirmiş vaziyette. 

Taliban kontrolü altında yaşamak istemeyen insanların kitlesel göçlerle, Kürdistan ve Türkiye’ye geldiği bilinen bir gerçek.

Kapalı kapılar ardında yapılan ve hiçbir Türk devlet görevlisinin bile alınmadığı Biden-Erdoğan görüşmesinde Erdoğan’ın, Afganistan’dan gelecek bütün göçmenleri kabul edeceği sözü verdiği konuşulanlar arasında. Bunun karşılığında Erdoğan’ın iktidarının ömrünü uzatma hedefi olduğu ve muhakkak ki Kürt soykırımında yeniden destek arayışının bir parçası olduğu yadsınamaz. Ayrıca Erdoğan’ın bunu Avrupa’yı rehin almada denenmiş ve sonuç alıcı bir yöntem olarak kullanması, Avrupa’yı baskılamada ABD’nin de işine gelir.

ABD açısından hedefin İran’ı çevrelemek ve yanı başında sünni-selefi bir iktidarla sürekli bir baskı altında tutmak mı olduğu, yoksa göç dalgalarıyla Türkiye içinde ileriye dönük bir hesap mı yaptığı muamma ancak İran’ın bunu kendisine dönük tehdit olarak algıladığı aşikar.
İran’ın yeni Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin görevi henüz devralmadan siciline pek uygun, idam kararlarının uygulanmaya başlanması, onu tanıyanlar açısından şaşırtıcı olmadı. Urmiye zindanında tutuklu bulunan 3 Kürt için verilen idam kararının, Reisi görevi devralmadan hemen önce gerçekleşmiş olması tesadüf olmasa gerek.

Yine Reisi’nin görevi devralmasının hemen ertesi gün ve Neçirvan Barzani’nin kendisini ziyaret de “kendilerini İran İslam devriminin bir parçası olarak  gördüklerini, bölgelerinden İran’a dönük hiçbir tehdide izin vermeyeceklerini” söylediği sıralarda KDP-İ merkez komite üyesi Mûsa Babaxanî Hewlêr’de kaçırılarak, bir otel odasında işkence ile katledilmişti.

Bu gelişmeler İran’ın tehlikeleri sezdiği, içerde Kürtlere ve muhalefete dönük ne tür politikalar izleyebileceği ve işbirlikçilikle nasıl tehlikeli bir ortaklığa gidebileceğini göstermesi açısından önemli olmakta.

Ayrıca İran, Afganistan üzerinden gelişebilecek tehlikelere karşı Güney Kürdistan hükümetini yanına çekerek riskleri azaltmak ve ABD’ye de böylece mesaj vermek istiyor görünüyor.

Taliban’ın çok hızlı ilerleyişi ve ülkeyi neredeyse birkaç gün içinde tamamen kontrol altına almış olmasının yakın tarihteki çağrışımı malumumuz. Asıl soru şu; 2014 yılındaki DAİŞ ilerleyişinin bir kopyasına benzeyen bu durumun getirebileceği tehlikeler karşısında demokratik toplumu kim savunacak peki?
 

Meseleyi sadece bir yönetimin el değiştirmesi ve insani göç olarak ele almak gafil avlanmak anlamına gelebilir. Türkiye’nin Ortadoğu’dan asker devşirme ve vekalet savaşı yöntemi ile bölgede Kürt, Arap, Ermeni, Asuri halklara ve çeşitli inanç gruplarına yaşattığı acılar, akla kötü senaryolar getiriyor. Göç edenlerin neredeyse tamamının genç erkeklerden oluşması ve bunların ne kadarının eğitimli militanlardan oluştuğunun bilinmemesi tehlikenin boyutları açısından düşündürücü bir diğer husus. 

Halk desteği gittikçe eriyen AKP-MHP faşist bloğunun seçimleri kaybetmesi durumunda bir iç savaş deneyebileceği çoktandır konuşulanlar arasında ve bunun işaretleri Türkiye şehirlerinde Kürtlere dönük artan soykırım saldırılarında da açıkça görülmekte.

Son günlerde Erdoğan ağzından dökülen ‘Taliban’la bir farklılığımız yok’ sözleri ve Taliban cephesinden yapılan ‘Erdoğan hükümetini müttefik görüyoruz’ açıklamaları bunları doğrular nitelikte. Gelişmeler gösteriyor ki bütün bu tehlikeler karşısında demokrasi güçlerinin, Kürtlerin, Alevilerin, kadınların ve gençliğin, seküler ve laik çevrelerin duyarlı, örgütlü öz savunmaya hazır, tehlikelerden kazanımlarla çıkabilecek bir duruşa sahip olmaları her zamankinden daha fazla yakıcı ve hayati bir konu olmaktadır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.