‘Teslim olmayız’ diyorlar

Kadın Haberleri —

.

.

  • KDP, Irak devleti, Türk faşist devleti ve dış destekçileri Êzîdî toplumuna köle kadın muamelesi yapıyor. Hem soykırıma ve tecavüze teslim ediyor hem de ‘yine ben seni yöneteceğim’ diyorlar. Êzîdî kadınlar suçluların cezalandırılmasını istiyor ve bir daha kaderlerini onlara teslim etmeme kararlılığını her fırsatta ifade ediyor, mücadeleyi yükseltiyor. 

ASUMAN OZAN

Êzîdîler denince ilk akla gelen, 2014 yılında DAİŞ saldırılarında binlerce Êzîdî kadının köle olarak satılması ve sınırsız tecavüz aracı haline getirilmesinin dehşet verici manzaralarıydı. Kara çarşafların altında cinsel hazlara sunulması için derdest edilmiş, zincirlenmiş, pazara sürülen kadınların görüntüsü insanlığın hafızasında derin bir iz bıraktı. 
Dünya halkları, Êzîdîleri ve Êzîdî kadınları maalesef bu vahşi gerçeğin mağduriyetiyle tanıdı. Êzîdîlerin acılarına kayıtsız kalınmadı, Êzîdî halkı ve Êzîdî kadınlara yönelik önemli bir hassasiyet oluştu, fakat bu hassasiyetin Êzîdî kadınlara ve toplumuna ne faydası olduğu tartışmalı bir durum.

‘Batıya git, hayatını kurtar’

Êzîdî kadınlara sunulan en temel çözümlerden biri Avrupa’ya çıkmalarıdır. Kurtarılan esir kadınlar aileleriyle birlikte kabul ediliyor. ‘Batıya git, hayatını kurtar’ yönlendirmesi bir pazar alanı yaratmış durumda. Ağır sorunlar yaşayan bu kadınlar üzerinden Avrupa’ya çıkış yapma, onlar üzerinden siyasi rant elde etme gerçeği var. Sorun doğru çözümlenmezse acıların ağırlaştırılmasından başka bir sonuç getirmez. Her bir Êzîdî kadının acısı bireysel olduğu kadar toplumsaldı ve kadın kimliklerinden kaynaklıydı. Toplumsal ve cins kimliklerinden dolayı esir alındılar, hakarete uğradılar. Dolayısıyla her bir kadının özgücünü açığa çıkarması ve yaşama yeniden tutunmasını sağlamak için sorunu cinsiyetçilik, dincilik ve milliyetçilik çözümlemesi üzerinden ele almak gerekir. Dincilik, cinsiyetçilik ve milliyetçilik aşılmadan, demokratik, kadın özgürlükçü bir yaşam alanı oluşturulmadan sorunlar çözülemez. Liberalizmin yarattığı özgürlük yanılsaması, uzun vadede kültürel, toplumsal değerleri yok olmakla karşı karşıya getiriyor. Bu yolla hem doğal toplumdan beri varlığını koruyan bir kültürün direnişi bitirilmek, sisteme entegre edilmek isteniyor hem de soykırımdaki sorumlulukları gizlenerek, kurtarıcı rolüne giriliyor.  

Amaç Êzîdîleri korumak değil

Diğer bir sorun ulus-devletlerin fiili iktidar politikaları. Yaşanan korkular, acılar yetmiyormuş gibi biyo iktidar politikalarıyla ekonomik baskı altında tutma ve katliam tehdidinde bulunarak korkuyu derinleştirme yaklaşımları var. Şengal, bir süredir Türk faşist devleti ve KDP üzerinden yoğun olarak gündemleştiriliyor ve baskı altında tutuluyor. Son dönemlerde daha da ileri gidilerek ya teslim olursunuz ya da askeri operasyonlar yaparız tehdidini savurmaya başladılar.

Geçtiğimiz Kasım ayında Türk devletinin de yönlendirmesiyle Bağdat-Hewlêr arasında yapılan anlaşmanın tek amacı, Êzîdîlerin toplumsal, siyasi iradelerini özgürce inşa etmelerini engellemek ve teslim almaktır. Êzîdî kadınların cariyeleştirilmesini unutturmak ve köle yaşama mahkum etmek isteyen bir anlaşma yapıldı. Amaç Êzîdîleri korumak değil, kutsallaştırılmış devlet iktidarını korumaktır.

Suçlular cezalandırılsın

KDP, Irak devleti, Türk faşist devleti ve dış destekçileri Êzîdî toplumuna köle kadın muamelesi yapıyor. Hem soykırıma ve tecavüze teslim ediyor hem de ‘yine ben seni yöneteceğim’ diyorlar. Bu tam da tecavüze uğrayan kadınların kendilerine tecavüz edenlerle evlendirilmeleri durumudur. Bütün Êzîdî toplumu tecavüzcülerle evlendirilmeye çalışılıyor. Halbuki bu suçluların önce hesap vermesi lazım. Êzîdî kadınlar suçluların cezalandırılmasını istiyor ve bir daha kaderlerini onlara teslim etmeme kararlılığını her fırsatta ifade ediyor, mücadeleyi yükseltiyor. Uluslararası hukuk kurumlarını da bu hakikati görmeye ve suçluların cezalandırılması için harekete geçmeye çağırıyorlar. 

KDP’nin rant kapısı

Şengal’de iktidar olmak isteyen peşmerge ve Irak ordusu, alanda PKK olmadığı halde PKK’nin varlığını gerekçe yapıyor. Êzîdîleri soykırımından kurtaran, Êzîdî kadınların intikamını; DAİŞ’in egemenliğini yıkarak alan ve binlerce kadını kurtararak ailelerine teslim eden PKK’yi terörist yaftasıyla suçlayarak, kendilerini temize çekme ve iktidar amaçlarına malzeme yapmaya çalışıyorlar. Bu soykırımcıların ortaya sürdüğü gerekçe; Şengal halkının özsavunma gücü olan YBŞ’nin güvenlik sorunu yarattığı ve Güney Kürdistan kamplarında yaşayan halkın korktuğu için Şengal’e geri dönemediği yalanıdır. Bu halkı soykırımdan geçireceksin, sonra da onları kurtaranlardan koktuklarını söyleyerek yeniden iktidarını kurmaya çalışacaksın. Bu Kürtler adına da, insanlık adına da utanç verici bir politikadır. Doğrusu KDP, kamplardaki Êzîdîlerin dönmelerine izin vermiyor. Êzîdîlerin kamplardan Şengal’e dönmesini istemeyen KDP tutuklama, hatta faili meçhullerle korkutarak onları kamplara geri dönmeye zorluyor. Êzîdî kampları KDP için bir rant kapısıdır. Fermanda soykırımdan geçirdi, yedi yıl boyunca sığınmacılar üzerinden dışarıdan mali destek aldı, şimdi ise Şengal’in tüm imkânlarını sömürmek ve iktidarını oturtmak için geri gelmeyi dayatıyor. Bu zulme en fazla destek veren ise BM’nin Irak temsilciliğidir. Êzîdî kadın kırımında sorumluluğu olan peşmerge ve Irak ordusunun lehine politikalarda ısrar eden BM Irak temsilciliğinin başında da maalesef bir kadın var. 

Bağdat-Hewlêr Anlaşması’nın perde arkasındaki ortağı

Bağdat-Hewlêr Anlaşması’nın perde arkasındaki ortağı, DAİŞ’in lojistik, barınma ve cephane teminatçısı AKP-MHP faşist rejimidir. Türk devletinin Êzîdî politikası yeni değil. Êzîdîler, Türk faşizmini iyi tanıyor; Êzîdîlerin ezeli düşmanı olarak biliyor, DAİŞ saldırılarını da Türk devletinin yönlendirmesi olarak görüyor. DAİŞ-TC samimiyeti dikkate alındığında ne kadar haklı oldukları ortada. Dolayısıyla Türk faşist devletinin PKK’yi bahane yaptığını, onların asıl hedefinin tarih boyunca yaptıkları gibi Êzîdîleri yok etmek olduğunu söylüyor ve bu ezeli düşmana karşı bütün gücümüzle direniriz diyorlar. Özellikle Êzîdî anaların kararlılığı görülmeye değer.

Analar öncülüğünde direniş

Şengal’de direniş, Êzîdî anaların öncülüğünde gelişiyor. Yürüyüşlerde en ön saflarda yer alarak, Şengal’in özsavunma güçlerine ve iç güvenliği sağlayan asayiş güçlerine sahip çıkıyor ve özgür yaşam iradelerini ortaya koyuyorlar. Bağdat-Hewlêr anlaşmasına karşı demokratik özerkliğin savunusu için kadınlar gece gündüz demeden ayaktalar. Bazen gece yarısı gelen bir haber üzerine yüzlerce kadın sokaklara dökülüyor. Türk devletinin hava saldırıları geliştiğinde önce analar yaralılara ulaşmak için koştu. Asayişi savunmak için açılan çadır eyleminde, eylemin organizesinde, canlılığını sürdürmesinde ve asayişin moral motivasyonunu güçlendirmede kadınların rolü belirleyici düzeyde. 

  • Êzîdî kadınların ataerkil sistemle hesaplaşması başlamıştır. Fermanların acılarından dersler çıkararak, oturup ağlama ve birilerine sığınma yerine kendi kaderlerine karar verme iradesini büyütüyorlar. Acılarının metalaştırılmasına ya da kendi topraklarında dışardan gelen güçlere boyun eğmeye dur diyorlar. Özgürlük iksiri içilmiştir artık. 

Kapalı toplum yapısı aşılıyor

Evin dışına çıkmayan, yabancılarla konuşayan, susan, dinleyen kadın gerçeği değişiyor. Ordunun ve peşmergelerin karşısına direnişin öncü gücü olarak çıkıyorlar. Kapalı toplum yapısı aşılıyor. Kapalı toplum olması zaten dıştan kadınlara yönelik saldırılara karşı bir savunma refleksiydi. Şimdi biraz özgürlük imkânı yakalayınca kadınlar toplumsal yaşamın her alanına coşkuyla katılıyorlar. Sorun yaşadıkları devletlerle ve örgütlerle toplumlarının sorunlarını çözmek üzere görüşmeler yapıyorlar. Analardan genç kadınlara kadar yüzlerce kadın özsavunma eğitimlerine de katılarak düşman saldırılarına karşı kimseden beklemeden kendilerini savunma ve toplumsal özsavunmayı güçlendirme yaklaşımı içerisine girdiler. Çeşitli dönemlerde KDP güçlerinin, Heşdi Şabi’nin ve Irak ordusunun askeri tehditlerine karşı en önde savunmaya geçtiler. Bundan sonra da özellikle Türk devletinin ve KDP’nin onları köleleştirmesine izin vermeyeceklerini dile getiriyorlar. Her gün eylemlere katılmaları, gece gündüz demeden sokağa çıkabilmeleri, sorunların çözümünde kendilerini sorumlu görmeleri, direnişçi duruşa öncülük etmeleri Êzîdî kadınların korkularını aşmaya, yaralarını sarmaya ve özlerinin açığa çıkmaya başladığını gösteriyor. 

Değişim kendiliğinden olmadı

Bu değişim Şengal’de oluşturulan demokratik özerklik sisteminin yarattığı özgürlük ortamıyla ilgilidir. Demokratik özerklik ve kadının özgün örgütlülüğü, Êzîdî kadınların hem kendilerini savunabileceklerini hem de toplumsal özsavunmaya öncülük edebileceklerini gösterdi. 7 yıldır kadınlar TAJÊ’nin (Tevgera Azadiya Jinên Êzîdî) özgün akademilerinde ve karma akademiler de eğitim görüyorlar. Êzîdî kadınlar; iktidar-şiddet-tecavüz bağını büyük acılarla deneyimlemiş bir alt yapıya sahip. Demokrasi, özgürlük, kadın özü, ahlaki-politik toplumda kadının öncülüğü, güvenlik ve siyasi iradeleşme sorunları ve yaşamın yeniden özgürce inşa edilmesinin boyutları üzerine eğitim çalışmaları yapıyorlar. Meclis ve kurum çalışmalarında sorumluluk üstleniyor, savunma güçlerinde komutanlaşma ve askeri deneyim kazanıyorlar. Kuşkusuz bu düzeyin nicel ve nitel olarak derinleşmesine, bütün kadınlara ulaşarak erkek egemenliğini yaşamın her anında daha derin çözümlemeye ihtiyaç var. 

Özgürlüğe adım atıldı

Açık ki Êzîdî kadınların cinsiyetçilikle, dincilikle, milliyetçilikle yani bir bütün ataerkil sistemle hesaplaşması başlamıştır. Hem bilinç düzeyinde hem ruhsal olarak hem de davranış ve yaşam tarzında kendilerini bulma sürecine girdiler. Özgür yaşama kararlılıkları derinleşiyor. Fermanların acılarından dersler çıkararak, oturup ağlama ve birilerine sığınma yerine kendi kaderlerine karar verme iradesini büyütüyorlar. Acılarının metalaştırılmasına, köklerinden kopartılıp sığıntı olmaya ya da kendi topraklarında dışardan gelen güçlere boyun eğmeye dur diyor, direniyorlar. Bunlar özgürlüğe doğru atılan adımlardır. Özgürlüğü tadan kadınların yürüyüşüdür. Biliyoruz ki; özgürlüğü tadan kadınların köle yaşamı kabul etmesi mümkün değildir. Özgürlük iksiri içilmiştir artık. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.