Türkiye'ye değil, kendimize bakıyoruz

Cemil Bayık

Cemil Bayık

  • KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, “Ateşkes ilan ettik ama Türk devleti her gün saldırıyor. Bu durumda kongrenin yapılması mümkün değildir. Kongre ancak savaş hali sona erdikten sonra toplanabilir” dedi. 
  • Eşbaşkan Cemil Bayık, silahsızlanma tartışmalarının ancak Kürt Halk Önderi'nin özgür koşullarda yapacağı yönlendirmeyle mümkün olabileceğini belirterek, tek taraflı dayatmalarını reddettiklerini vurguladı. 
  • Bayık, şunların altını çizdi: "Biz Türkiye’nin bu süreçte ciddi olup olmadığını sorgulamıyoruz; ciddi olan biziz. Kürt sorununu askeri yollarla değil, siyasi ve hukuki yollarla çözmek; Türkiye’yi bu yönde adım atmaya zorlamak istiyoruz."

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın, silahlı mücadelenin sonlandırılması ve demokratik bir toplumun inşası için yaptığı çağrıyı sahiplendiklerini tekrarladı. Bayık, bunun hayata geçmesi için Türkiye’nin saldırılara son vermesi; Kürt Halk Önderi'nin İmralı’daki koşullarının iyileştirilmesi ve özgürce çalışabileceği bir ortamın sağlanmasını gerektiğini söyledi. Bayık, “Silahsızlanmak, ölüme hazırlanmak anlamına gelir. Biz henüz ölmedik. Türk devleti Kürtleri yok etmek istiyor. Biz bu politikaya karşı duracağız. Kayıtsız şartsız silah bırakmak, Türk devletine gelip bizi yok etmesi için bir davet olur. Kendimizi savunmaya ve mücadelemize devam edeceğiz” dedi. 

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, BBC Farsça'dan Jiyar Gol'un sorularını yanıtladı. Söyleşinin bazı bölümleri şöyle:

Öcalan'ın PKK’yi silahsızlandırma ve feshetme çağrısı sizin için ne ifade ediyor?

Önder Apo, 27 Şubat 2025’te 'Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı' başlığıyla bir manifesto paylaştı. Askeri faaliyetlerin durdurulması ve PKK’nin feshedilmesi çağrısında bulundu. Hareketimiz ateşkes kararı aldı ve savunma güçleri buna uyuyor. Bize saldırılmadığı sürece, hiçbir şartta saldırmayacağız, denildi. Buna rağmen Türk devleti saldırılarını durdurmuyor; her gün bizi SİHA’larla, uçaklarla, tanklarla, toplarla bombalıyor. Bu kararların hayata geçirilebilmesi için Önder Apo’nun yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve faaliyetlerine elverişli bir ortam sağlanması gerekiyor. Önderliğimiz kongreye katılamıyor. Bu durumda kongrenin yapılması mümkün değildir. Kongre ancak savaş hali sona erdikten sonra toplanabilir. O zaman geleceğe yönelik gerekli kararları alabiliriz.

Öcalan 26 yıldır cezaevinde. Bu çağrıyı normal ve baskıdan uzak bir ortamda yaptığına dair garantiniz nedir, bu çağrıyı neden şimdi yaptı?

Önder Apo, Kürt sorununun şiddetten uzak, siyasi, demokratik ve hukuki yollarla çözülmesini istediğini her zaman net bir şekilde dile getirmiştir. Hatırlatmak isterim ki; bu karar bugüne ait değildir. Önder Apo geçmişte de büyük bir çaba gösterdi. O dönemde Türkiye Cumhurbaşkanı Turgut Özal’dı. Özal, Kürt sorununa hukuki ve demokratik bir çözüm istiyordu, ancak Türk devletinin politikası, Kürt kimliğini inkâr etmek ve bir tür soykırımı dayatmaktı. 1993'te başlayan bu süreç, silahlı mücadeleyi siyasi mücadeleye dönüştürmeye yönelik yeni bir yaklaşımın doğmasına yol açtı. Önder Apo’nun amacı, demokratik bir toplum yaratmaktı. Demokratik toplum paradigması, tüm halkların ve inanç gruplarının eşitlik, özgürlük ve demokrasi temelinde bir arada yaşamasını kapsamaktadır. Önder Apo, 2025'e kadar Kürt sorununda siyasi çözüm için ortamı uygun göremedi, bugün böyle bir çağrı yaptıysa mutlaka sebebi vardır.

Türkiye'deki siyasi liderlerin tutumlarında bir değişiklik oldu mu?

Türk devletinin temel hedefi, Önder Apo'nun ve PKK'nin etkisini kırmaktır. Öte yandan Ortadoğu’da köklü ve büyük değişimler yaşanıyor. Bu değişimler ve krizler, Türk devletini korkutuyor. Bu tehlikeli durumdan kurtulmak isteyen Türkiye, Önder Apo’yu etkili bir aktör olarak kabul etmek zorunda kaldı. Türkiye ve Ortadoğu’daki mevcut durum, Türkiye’yi Kürtlerle ilişki kurmaya mecbur bıraktı. İran ve Türkiye, Ortadoğu’daki eski nüfuzlarını kaybetti. Türkiye, elde ettiği kazanımların çoğunu yitirdi ve bu nedenle endişelidir. Kürtlerin durumu değişti ve uluslararası alanda rolleri var. Şimdi herkes Kürtleri kendi yanına çekmeye çalışıyor. Bunu başaran taraf, Ortadoğu’da kazanan olacaktır.

PKK,çağrıdan önce Öcalan ile Türk devleti arasındaki görüşmelerden haberdar mıydı?

Önder Apo, PKK’nın silahsızlandırılması ve feshedilmesi konusunda kimseyle pazarlık yapmamış, uzlaşmamıştır, çünkü Kürt meselesini siyasi ve hukuki bir zemine taşıyarak çözmek istemektedir. Bunun için Türk devletinin sorumluluk alması ve gerekli adımları atması gerekir. Biz Türkiye’nin bu süreçte ciddi olup olmadığını sorgulamıyoruz; ciddi olan biziz. Kürt sorununu askeri yollarla değil, siyasi ve hukuki yollarla çözmek istiyoruz. Türkiye’yi bu yönde adım atmaya zorlamak istiyoruz. Bugün yapmaya çalıştığımız şey tam da budur. Türk devletiyle bizim aramızda hiçbir temas, görüşme ya da müzakere olmadı. Önder Apo, İmralı’da onlarla görüşüyor. Onun yazışmalarından ve taleplerinden, İmralı Cezaevi’nde devlet yetkilileriyle bir müzakere süreci yürüttüğü anlaşılmaktadır. Ancak bu müzakerelerin içeriğini ve sonucunu bilmiyoruz. Türk devleti, bizi yok etme politikasında ısrarcı. Ne zaman Önder Apo ateşkes önerse, bunu bozdular ve Kürt sorununun çözümünü istemediler. Neden? Çünkü Kürt sorunu çözülürse kendilerine faydası olmayacak ama savaş devam ederse, bu durumdan çıkar sağlayacaklar.

PKK yönetimi ve üyeleri, silahsızlanmanın ardından Türkiye’ye dönmeye hazır mı?

Bu koşullarda Türkiye’ye nasıl dönebiliriz? Türkiye’ye dönmek, hapse girmek anlamına gelir. Hiç kimse böyle bir esareti kabul etmek istemez. Bu baskı ortamı olmasaydı, yıllarca özgürlük mücadelesi verir miydik? Biz dağa çıkarken savaşı ya da silahı sevdiğimizden değil, tüm demokratik yollar kapalı olduğu için silahlı mücadeleye başladık. Dediğim gibi, tek şartımız İmralı Cezaevi’nde Önder Apo’ya uygulanan kısıtlamaların kaldırılması ve onun özgürce çalışabileceği bir ortamın sağlanmasıdır. Türk devleti bunu kabul ettiği takdirde, diğer meseleler de çözülecektir.

Önder Apo cezaevinden çıkıp özgür bir şekilde çalışabildiği zaman, Kürt meselesi çözüm sürecinde devletin gündemine girmiş demektir. Elbette diğer tutuklu yoldaşlarımızın da serbest bırakılması gerekir. Bunların arasında milletvekilleri, belediye eşbaşkanları, belediye meclisi üyeleri, siyasi aktivistler, gazeteciler ve sanatçılar yer almaktadır. Şu anda cezaevinde bulunanların tamamı, siyasi ve demokratik faaliyetlerde bulunmuş kişilerdir. Neden hapisteler? Çünkü Kürt’tüler, çünkü kendi kimlikleriyle yaşamak istiyorlardı, çünkü Kürt sorununun çözümünü istiyorlardı ve bu uğurda mücadele ediyorlardı.

Silahsızlanmak, ölüme hazırlanmak anlamına gelir. Biz henüz ölmedik. Türk devleti Kürtleri yok etmek istiyor. Biz bu politikaya karşı duracağız. Kayıtsız şartsız silah bırakmak, Türk devletine gelip bizi yok etmesi için bir davet olur. Kendimizi savunmaya ve mücadelemize devam edeceğiz. HABER MERKEZİ

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.