Tutsakların tüm haklarını gasp

- Sürekli inşa edilen ve tecrit sisteminin hakim olduğu S ve Y tipi cezaevlerinin, insan haklarına aykırı olduğunu söyleyen CİSST Hukuk Sorumlusu Ruken Altun, “Hapishanenin güneşe ters bir şekilde dizayn edilmiş olması mahpusların yaşamsal ihtiyaçlarına dahi müdahale edildiğinin göstergesidir. Hapsedilen insanın özgürlüğü dışındaki temel haklarının tamamı, diğer tüm insanlar gibi vardır. Onlar korunmalıdır” dedi.
JINNEWS'ten Melek Avcı'ya konuşan Ceza İnfaz Sistemi’nde Sivil Toplum Derneği (CİSST) Hukuk Sorumlusu Av. Ruken Altun, F, S ,Y ve yüksek güvenlikli cezaevlerinin mimari yapısının bile tecrit ve hak ihlallerine göre oluşturulduğunu söyledi. Yüksek güvenlikli cezaevleri sistemlerine geçişin temel nedeninin tecrit olduğunu söyleyen Ruken Altun, “Biz tecridi hapishanelerde mahpusların çeşitli sebeplerle bir diğer mahpustan ayrı tutulması ve bu anlamda sosyal süreçlerden, çevresel uyaranlardan mahrum bırakılması olarak tanımlıyoruz. Bu anlamda mahpusların tecrit altında katı bir denetim sisteminde tutulduğunu söyleyebilirim. Tecridin ceza sistemi içerisinde yeni bir ceza olduğunu düşünüyoruz ve tecridin mahpuslar üzerinde psikolojik tahribatlar yarattığını biliyoruz. Türkiye’de F Tipi dediğimiz bu sistemler inşa edilirken hücre tipi hapishane olarak kabul edildi. Mahpusların buna karşı dirençleri ortaya çıktı, bu olaylar neticesinde birçok mahpus da yaşamını yitirdi. Tüm bunların sonucunda şu an geldiğimiz nokta Türkiye’de 14 tane F Tipi var ve tamamı da tutsakların yoğun tecrit altında tutulduğu mekanlar olarak dizayn edilmiş, kurgulanmış ve işleyiş bu olmuştur” dedi.
Yoğun tecrit için tasarlandı
F Tipi cezaevlerinin tek ve üç kişilik hücre tipi olarak inşa edildiğini söyleyen Ruken Altun, bu cezaevlerinde mutlak tecridin uygulandığını vurguladı. Altun, şöyle devam etti: “Mahpusların bu hapishanelerde günde bir saat havalandırmaya çıkarıldığını geri kalan 23 saatte hücrelerde tutulduklarını, temiz havaya erişemediklerini, tek kişi veya sabit olarak üç kişiyle tutuldukları için sosyal rehabilitasyondan da uzak kaldıklarını biliyoruz. Bu anlamda CİSST olarak mahpusların spor, sohbet, atölye gibi haklara da erişim sağlayamadığına dair aktarımlar alıyoruz. Bu sebeple F tuplerindeki uygulamaların yoğun tecrit altında tutulmaya yönelik tasarlandığını söylemek mümkün.”
Havalandırması dahi yok
Ceza ve Tevkif Evleri’nin (CTE) son verilerine görep 7 adet S Tipi, 11 adet Y Tipi cezaevi bulunduğunu hatırlatan Ruken Altun, CİSST olarak S ve Y tiplerine göre özel araştırmalar yürüttüklerini söyledi. Altun, şunları ifade etti: “S ve Y olarak adlandırılmasa da sadece yüksek güvenlikli cezaevi olarak geçen ama S ve Y tipleriyle birebir uyuşan yeni tip hapishaneler de bulunmaktadır. S ve Y tipleri, bir ve üç kişilik olarak tasarlanmış ve bunların ortak özelliklerinden bir tanesi çok katlı olmaları. S Tipi hapishanelerin iki katlı, Y Tipi hapishanelerin ise üç katlı olarak inşa edildiğini biliyoruz. Bu hapishanelerde birçok hücrenin havalandırması dahi yok. Burada tutulan mahpuslara baktığımız zaman ise ‘terörle mücadele’ kapsamında hapse girenler, ağırlaştırılmış müebbetliler ve bunun yanında İnfaz Kanunu'na göre güvenlik sorunu çıkaran, yani kendilerince makul olmayan mahpuslar. S ve Y tiplerinde tutulan ağırlaştırılmış müebbet olmayanların da ağırlaştırılmış müebbet koşulları altında tutulduğu bilgisini alıyoruz.”
Kademe kademe ağırlaştırıldı
S ve Y Tipi cezaevlerinin, F’lere göre daha sıkı bir infaz rejimine tabi olduğunu kaydeden Altun, şöyle konuştu: “Örneğin F’lerde oda ve hücrelerin kapıları havalandırma avlularına açılıyordu, ancak bu yeni inşa edilen S ve Y’lerde hapishanelerin hücrelerinde havalandırma avluları dahi bulunmamakta. Mahpuslar havalandırma için ayrı bir bölüme ve ikameler eşliğinde götürülüyor. Mahpusların birbiriyle diyalog kuramadıkları o tecride, o kapalı mekana daha da kapatılarak oluşturulmuş bir sistem. S ve Y’lere yine baktığımızda mahpusların spor, sohbet ve atölye gibi sosyal aktivitelerinin de kullandırılmadığını, bundan faydalandırılmadığını görüyoruz. Bu konuda CPT, bir kişiyi tek başına tutmak gerekiyorsa dahi ona sosyal olarak ortak alanlar konusunda diğer mahpuslara oranla inisiyatifli yaklaşılması gerektiğinden bahseder. Ancak S ve Y tiplerinde bu uygulamaların tamamen daha farklı olduğunu görmekteyiz.
Yaşamsal ihtiyaçlara dahi
Yine S ve Y’lerin mimarı olarak en dikkat çekici ve hak ihlali yaratan özelliklerinden bir diğeri, bu tür hapishanelerin güneşe ters bir şekilde dizayn edildiğidir. Hapishaneler güneşe ters dizayn edildiği için mahpuslar gün ışığından faydalanamamakta. Hücrelerde küçük bir pencere olduğu aktarımını alıyoruz, bu konuda mahpusların gün ışığına ve temiz havaya erişemedikleri aktarımlarını sık sık alıyoruz. Temiz hava ve gün ışığının yokluğunda hastalıkların mahpuslar arasında yayılmasına uygun koşullar yaratılmaktadır. Mahpusların yaşamsal ihtiyaçlarına dahi müdahale edildiğinin göstergesidir. F’ye oranla daha izole, tecrit odaklı tipler. Tecrit, sıkı denetim, baskının hakim olduğu mekanlar ve bunlar sonucunda mahpuslar üzerinde psikolojik ve fiziksel tahribata sebep oluyor.”
Temel hakları korunmalı
Tutsakların haklarına insan hakları temelli yaklaşmak gerektiğini belirten Ruken Altun, insan haklarının bütüncül olarak değerlendirilmesi üzerinde durdu. Avukat Ruken Altun, şunları diel getirdi: “Haklar arasında bir hiyerarşi kurulmasını reddediyoruz ve kabul etmiyoruz. Hapis cezasını tecritten bağımsız olarak şöyle değerlendirmemiz gerekiyor; bir insanı özgürlüğünden mahrum bırakma olarak ortaya çıkmıştır ve bu şekilde olması gerekir ancak hapis cezasının hapsedilen insanın özgürlüğü dışındaki temel haklarının tamamı neredeyse diğer tüm insanlar gibi vardır. Onlar korunmalıdır. Bu anlamda Avrupa Cezaevi Kurallarının 1. maddesinde şöyle geçer; özgürlüğünden mahrum bırakılan herkese insan haklarının gerektirdiği gibi saygılı davranılmalıdır. Bu sebeple tecrit, hücre cezası, insan haklarına aykırı ve cezalandırma içinde ceza isteminin bir sonucudur. CPT, Avrupa Konseyi’nin işkence ile mücadele amacıyla kurduğu bir kurumdur, ancak kuruluş amacına göre üzerine düşen sorumluluğa uygun hareket etmemektedir.” ANKARA














