Tutuklu annesinden çağrı: Sessiz kalmayalım
- Düzce T Tipi Cezaevi’nde açlık grevinde olan Mehmet Erbey’in annesi Meryem Erbey, ağırlaşan durum karşısında süren sessizliği eleştirerek, kamuoyunun harekete geçmesini istedi.
ÖMER AKIN - MA/MERSİN
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik tecrit ve hak ihlallerine karşı tüm cezaevlerinde 27 Kasım’da başlatılan süresiz dönüşümlü açlık grevi eylemi, 244’üncü günde devam ederken, tutuklular 5’er gün olan açlık grevi eylemini 14 Temmuz’dan itibaren 15 güne çıkardı. Tutsaklardan biri olan Mehmet Erbey, Düzce T Tipi Cezaevi’nde eyleme katıldı.
“Örgüt üyesi olmak”, “örgüt propagandası yapmak” ve “örgüte yardım etmek” iddiasıyla tutuklanarak 25 yıl hapis cezası verilen Erbey, 2010’dan beri tutuklu. Erbey, 25 Temmuz’da haftalık telefon görüşmesinde cezaevinde tabi tutuldukları hak ihlallerini annesi Meryem Erbey’la paylaştı. Anne Erbey, oğlunun kendisine “Gardiyanlar sabahın erken saatlerinde koğuşlarımızı bastı. Eğer açlık grevi eylemimizi bırakmazsak bizleri adli suçluların bulunduğu koğuşlara koyacaklarını söylediler. Adli tutukluların bizlere yapacakları şeylerden sorumlu olmayacaklarını belirttiler” dediğini aktardı.
Halkımız tutsakların sesi olsun
Cezaevinde çocuklarının başına bir şey gelmesi durumunda bunun sorumlusunun cezaevi müdürü ve Adalet Bakanı olduğunu belirten anne Erbey, ”250 güne yaklaşan bir açlık grevi eylemi var. Çocuklarımız cezaevinde eylemdeler. Toplumda da bunun için bir sesin yükselmesi gerekiyor. Özellikle bizim coğrafyamızdan sesin yükselmesi gerekiyor” dedi. “Sessizlik ölümdür” diyen anne Erbey, “Halkımız tutukluların sesi olması gerekiyor. Eğer sessiz kalırsak durum daha kötü olacaktır. Kürt halkı üzerindeki yok etme planları daha da artacaktır. Devletin gözünden Kürt Kürt’tür. Bugün bizim sıramız yarın diğer Kürtlerin sırasıdır.
Vazgeçmiyoruz
Erbey, sözlerini şöyle sürdürdü: “Binlerce çocuğumuz cezaevinde. Tek suçumuz ise Kürt olmamızdır. Hepimizi öldürüp kurtulsunlar! Bu kadar haksızlıkları yapmasınlar. Yeter artık. Annelerimiz çocuklarının cenazesinde ‘kardeşlik’ diye haykırıyor. Daha ne diyelim. Önderliğimizden ve haklarımızdan vazgeçmiyoruz. Öldüreceklerse öldürsünler.”
