Uluslararası Komplo'da Roma günleri

Forum Haberleri —

  • Dünya basınının, devletlerin gözü İtalya'daydı.Herkes susmuştu ve bekliyordu. Bir tek susmayan Kürt halkıydı. Meydan bir kampa dönüşmüştü ve kitle gece gündüz Öcalan'a özgürlüğü haykırıyordu.

ALİ ÖZŞERİK 

1996-1998 yılları arasında yüzlerce Kürt‘ün cesetleri Akdeniz kıyılarına vurdu. Binlerce insan Türk zulmünden kurtulmak için İtalya üzerinden Avrupa'ya göç ediyordu. Akdeniz üzerinden göç nedeniyle İtalya, Kürt sorunuyla tanıştı. Cesetlerin kıyılara vurması bile göçü engellemiyordu. İtalya kamuoyu Kürtleri merak etmeye başlamıştı. Başını gazeteci Dino Frisullo'nun çektiği bir grup eski komünist ve sivil toplum örgütü, sendikalar, Kürt halkı ve mücadelesiyle tanışmaya başlamıştı. Dilleri, kültürleri, varlıkları inkar edilen ve dört parçaya bölünen Kürtlerin tarihi deşildikçe, bu halkın neden ölümüne özgürlük mücadelesi verdiği anlaşılıyordu. 

Resmi Kürt heyeti İtalya'da
İtalya göçün nedenlerini araştırmak için Kürtlerden yardım istedi, Kürt Parlamentosundan resmi bir heyeti hükümet kabul etti. Heyete bizler de gazeteci olarak dahil edildik. Ağırlıklı olarak cesetlerin kıyılarına vurduğu Calabria bölgesinde incelemelerde bulunduk. Akdeniz’den canlarını kurtaranlar bize ve İtalyan gazetecilere neden ölümü göze aldıklarını anlatıyorlardı. Üç kelime ile özetlenebilinirdi: İnkar, imha, işkence.
 Kürt Parlamentosu, iki genel kongresini Roma belediyesinin desteğiyle İtalya’da yapmıştı. Katıldığımız bu kongrelerde göç ve Kürt sorununun çözümü önemli bir gündem oluşturuyordu.
 
ERNK Kürt elçiliği gibiydi
Resmi olarak tanınan ERNK Roma Bürosu da Kürt sorununa ilginin çekim merkeziydi. Parlamento ve Senato'ya sık sık davet edilen ERNK, adeta Kürt elçiliği düzeyinde kabul ediliyordu. Türkiye o dönemler ERNK bürosunun kapatılması için sayısız girişimde bulunmuş ama sonuç alamamıştı. 
1990’lı yıllarda İtalya’da geniş yetkilerle donatılan temiz eller operasyonu savcısı Antonio Di Pietro ile aynı dönemde yaptığımız bir görüşmede dönemin Çiller hükümetini Kürt halkına karşı savaş ve yolsuzlukları nedeniyle "mafya devletinin başı" olarak nitelendirmişti. Kamuoyuna yansıyan tüm bu gelişmeler, İtalya halkını ve siyasi çevrelerini Kürtler konusunda oldukça bilinçlendirmiş ve duyarlı kılmıştı. Kısaca özetlediğimiz bu durum Öcalan gelmeden önceki İtalya'nın Kürt yüzüydü. 

Roma Senatosu toplandı
1998 Kasım başlarıydı, ERNK bürosunun çağrısıyla Roma'ya hareket ettik. Önemli gelişmelerin yaşanabileceği bildirilmişti. Bir gün sonra Roma Senatosu’na gittik. İtalya senatosunda bütün parti başkanvekilleri, sendikaların katıldığı bir basın toplantısı düzenleniyordu. Toplantı bir gün öncesinden İtalyan basınına da yansımıştı ve Türkiye İtalya'dan basın toplantısının iptal edilmesini istiyor, tehditler savuruyordu fakat Senato basın toplantısını düzenlemekten vazgeçmeyeceğini açıkladı. Parti temsilcileri yayınladıkları ortak deklarasyonda Kürt halkının temel haklarını elde etmek için yürütülen mücadeleden bahsederek Öcalan’ı İtalya’ya davet etti.

Kürt lideri ortada bırakamayız
Senato'daki basın toplantısı ve sonuçları, Öcalan'ın İtalya’yı tercih etmesine neden oldu. Karar alındıktan sonra Roma yeniden hareketlendi. Bir Kürt heyeti önce İtalya Dışışleri Bakan Yardımcısı Umberto Ranieri ile görüşme talebinde bulundu. Yurt dışında olduğu için hükümetteki Sosyal Demokrat Parti Ortadoğu sorumlusu Gian Franco Brusasco ile bir görüşme yapıldı. Brusasco durumun aciliyeti nedeniyle Dışişleri Bakanlığıyla görüşeceğini söyledi. Bu arada hükümet ortağı İtalya Komünist Partisi Dışilişkiler Sorumlusu Ramon Mantovani ile görüşme yapıldı. Kürt tarafını temsilen Ahmet Yaman ve A. Hasan'ın katıldığı görüşmede Mantovani, durumun ciddiyeti nedeniyle parti başkanıyla görüşmesi gerektiğini söyledi.   
Başkan Fausto Bertinotti, heyeti evine davet etti. Evindeki görüşmeden sonra Başbakan Massimo D’Alema'yı aradı. Kürt önderin zor durumda olduğunu, bir ülkeye sığınmazsa hayati tehlikesinin bulunabileceğini belirterek, İtalya’ya sığınmasının sağlanmasını istedi. Bertinotti daha sonra Başbakan ile görüşmesini anlattı ve D’Alema'nın "Bu durum bizi çok zorlar, kolay bir şey değil ama Kürt halkının liderini de ortada bırakamayız" dediğini aktardı. 
Bu görüşmeden sonra süreci organize etmek için Mantovani, Ranieri, Ahmet Yaman görevli kılındı. Bu üçlü sonra yan yana gelerek süreci nasıl sürdüreceklerini tartıştılar. İlk karara göre Öcalan‘ın normal bir vatandaş gibi İtalya’ya gelmesi sağlanacak ve Komünist Parti’den bir milletvekilinin evinde misafir edilecek ve korunacaktı.

Almanya’dan arama kararı
Ruslar, Öcalan'ın İtalya’ya gitmesini istemiyordu. Öcalan'ın gelmesi gecikince İtalya bir süre sonra Almanya'nın uluslararası arama kararını öğrendi. Ruslar, İtalya’ya Öcalan'ı ancak İtalya garanti verirse bırakacağını bildirmişti; hükümet ise iki koşulda Öcalan'ı alabileceklerini belirtmişti: Ya Öcalan'ı Strasbourg anlaşması gereği tutuklayacaklardı (çünkü Almanya'nın tutuklama kararı bulunuyordu) ya da Öcalan iltica etmek zorundaydı. Bu şartların Öcalan'a iletilmesi için Ahmet Yaman ve Ramon Mantovani Rusya'ya gitti. Öcalan'ın şartları kabul ettiği belirtildi. 

Öcalan Roma'da 
Öcalan, Ahmet Yaman ve Ramon Mantovani ile birlikte 12 Kasım’da Roma havaalanına indi, iltica başvurusunda bulundu. Yanında Ahmet Yaman vardı. Öcalan görevliye, "Bu pasaport bana ait değil. Ben PKK genel başkanıyım. İtalya’da iltica talebinde bulunuyorum" dedi. Havaalanından escortlar eşliğinde Digos (antiterör merkezi) getirildi. Yol güzergahı sadece Öcalan için bloke edilmişti, her yerde önlemlerler göze çarpıyordu ve Öcalan bu durumu "mükemmel bir organizasyon" olarak nitelendirmişti. 
Digos merkezinde ayrıntılı kayıt işleri yapıldıktan sonra Öcalan, Palestrina Hastanesine kaldırılarak burada tutuklu statüsünde tutuldu. Her şey planlandığı gibi gidiyordu. 
13 Kasım’da dünyada adeta kıyamet koptu. Öcalan Roma’daydı.
Kürt diplomasi temsilcileriyle yaptığımız görüşmede yazılmaması ve yayılmaması koşuluyla şunlar belirtiliyordu: Güvenlik nedeniyle ve yasal prosedür koşullarından kaynaklı olarak Öcalan, Celia Hastanesi’nde kalıyormuş gibi gösterilecekti. Zira güvenlik çok önemliydi ve neler olabileceği kestirilemiyordu. 

Kürt halkı meydan okuyordu
Öcalan, Celia Hastanesindeymiş gibi gösterildi. Bu nedenle Kürtler Celia Meydanı’nda toplandı. Celia'nın adeta bir kutsal mekana dönüşmesi İtalya’yı şaşkına çevirmişti. Binlerce Kürdistanlı, hastane önünde adeta etten duvar örerek başkanlarını koruyor ve ona özgürlük talep ediyordu. Gece gündüz ve kararlılıklarından hiçbir şey kaybetmeden başkanları için dünyaya meyden okuyan Kürt yurtseverlerinin duruşu başlı başına bir yazı ve kitap konusudur.
Dünya basınının, devletlerin gözü İtalya'daydı. Herkes susmuştu ve bekliyordu. Bir tek susmayan Kürt halkıydı. Meydan bir kampa dönüşmüştü ve kitle gece gündüz Öcalan'a özgürlüğü haykırıyordu. İtalya hükümeti de sessiz ama şaşkındı, neler olabileceğini kestiremiyorlardı. İki üç gün hükümetle görüşmeler gerçekleşmedi. Herkes köşesine çekilmiş gelişmeleri seyrediyordu. Dünya basını ise konuyu sürekli gündemde tutuyordu. İtalya sağ basını, hükümeti suçlayan manşetler atmaya başlamışlardı. 

Dünya basını Roma'da 
Bütün Avrupa Kürt diplomasisi kendi arasında tartışıyor ve neler olabileceğini öngörmeye çalışıyordu. Dünya basını Roma’ya akın etmişti. K. Yılmaz bir basın toplantısı yaparak Öcalan’ın hükümet tarafından davet edildiğini belirterek İtalya hükümetiyle bir krizi ateşlemişti. Öcalan ise basına şu açıklamada bulunmuştu: "Hakkımda K. Yılmaz’ın yaptığı açıklamalar doğruyu yansıtmıyor. İtalya'ya hükümetin isteğiyle gelmedim, İtalyan dostların ve milletvekillerinin davetiyle geldim."
Ardından yeni bir gelişme yaşandı ve Almanya tutuklama kararını kaldırdı. Türkiye'nin iade talebi reddedildi. D’Alema bir basın toplantısı düzenledi. Baskılara ve uluslararası değerlendirmelere yanıt vermek istiyordu. Bunun öncesinde Öcalan'dan bir deklarasyon yayınlaması istenmişti ve dolayısıyla D’Alema'nın eli güçlenecekti.

Yarın; D'Alema: Öcalan çözüm istiyor

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.