“Uzak Şehir” rezaleti (1)
Ahmet KAHRAMAN yazdı —
- “Uzak Şehir” dizisinin sahnelerinde, Kürtleri horlayıp aşağılama adına cehalet fokurduyor. Düşmanlık kaynıyor. Düşmanlık ezberi, aşiret ve ağaların hikayesi diye seyirciye cehaletle cilalı palavra seyrettiriyor.
Tüpçünün televizyon kanalında yayımlanan “Uzak Şehir” dizi, bir Lübnan yapımının “Türk ruhuna adapte” edilmiş halidir.
Özetlersek olay, Alya Albora, vefat eden eşi Boran’ın vasiyetini yerine getirmek için, beş yaşındaki oğlu Deniz’i de yanına alarak cenazesini, Kanada’dan Mardin’deki Albora topraklarına getirmesiyle başlıyor. Ama cenazenin gömülmesiyle dramatik hikaye başlıyor. Çünkü Albora aşiretinin lideri Cihan Albora, Alya’nın dönüşüne izin vermiyor.
Nedeni ise, kan davası kaçkını olan Bora Albora, öldürüleceğini hissetmiş olmalı ki, kardeşi Cihan Albora’ya gönderdiği sesli ve görüntülü vasiyettir. Bora ölmesi halinde eşiyle evlenmesini ve oğluyla birlikte onu korumasını istiyor.
Cihan, Alya’yı bağırta, ağlata vasiyeti anlaşmalı yerine getiriyor. Anlaşma gereği Alya’ya dokunmuyor, aynı çatı altında iki pansiyoner gibi yaşıyorlar. Alya nefretini haykırıp gözyaşı dökerek, adeta Kanada’daki hayatı ve işinin yasını tutuyor.
Bu arada dizi Türk versiyonuna dönüşüyor. Adaptasyon ile yalan dolan dolambacında, Türk izleyicinin ruhuna uygun çekip uzatmalı cehaletle, yalan dolanla dolduruluyor.
Verilen imaj üzere, cahil cühela seyirci, kardeşin kardeş eşiyle evlenmesini yer yüzünde bir ilk ve “yasak elma”ya dokunulmuş gibi görüyor. Oysa, Musa Peygamber’in deyişiyle “güneş altında hiçbir şey yeni değil”dir, kardeşin dul eşiyle evlilik de salt Kürtlere has değildir. Kürtlere komşu Arap ve Acemlerde de geçerlidir, bu olay. Dünü olmayan, köklerine, mensubiyetlerine tükürenlerin haberi yok ama, Almanya ve öteki bazı Avrupa ülkeleri dahil dünyanın, çok ülke sosyalitesinde benzer gelenek sürüyor.
Kürtlerde, barbarların hücumu yıllarında, bu tür evlilikler hep yüksekti. Bu tür evlilikler aslında sahiplenme ve koruma içindir. Dışarıdan gelip aileyle kaynaşarak bütünleşen, bir değer olarak benimsenin kadını, ailede tutmak, alıkoymaktır amaç. Kardeş eşleriyle evlilik zor mesele, bazan amaca giden yoldur.
Bu durum daha çok Kürt eliti arasında yaygındır. Mesela, tanınmış saygın bir Kürt kişiliği olan, “Qenco” Xanedanının oğlu Ahmet Türk de, ağabeyinin öldürülmesinden sonra, onun eşi Mülkiye hanımla evlenmek zorunda kalmıştır.
Her neyse “Uzak Şehir” dizisine gelince, elbette oyunculara söylenecek söz, onlarda kabahat kusur hiç yoktur. Onlar, ellerine verilmiş senaryoya can ve ruh veren saygın sanatçılardır. Senarist ve yönetmen koltuğuna oturanlar, yukarıdaki buyurganların suç ortağıdır. O nedenle, dizinin sahnelerinde, Kürtleri horlayıp aşağılama adına cehalet fokurduyor. Düşmanlık kaynıyor. Düşmanlık ezberi, aşiret ve ağaların hikayesi diye seyirciye cehaletle cilalı palavra seyrettiriyor. Kürt sosyolojisinde ağa ve ağalık kurumu yoktur. Ağa ve ağalık Persler (İran) ve Afganlıların hayatında vardır. Afganlılardan Osmanlıya geçmiştir. Saray hizmetlileri ve Yeniçerilerin alt kesim yöneticilerine ağa deniyordu.
Sonra, kiralık askeri birlikler olan Hamidiye Alayları’yla Kürdistan’a getirdiler, bu deyimi. Okuma ve yazmayı bilmeyen alt kesim Hamidiye yöneticilerine ağa diyorlardı. Kemalistler muhbirleri ve işbirlikçilerini ilan edip beslediler O ağalar, arkalarına aldıkları gücün gölgesinde zulmün adı oldular. Onlar hizmete karşılık beslenme tertibinden iş, kazanç, parlamentoda sandalye kaptılar. Amed’de mukim Ensarioğlu ailesi, ağalıktan geçinen en kıdemli ailedir.
Kürtlerde ağalık yok ama, “Xanedan” aileler vardı. Bunlar da düşmanın değil, halkının hizmetindedir. Yardıma koşan, yediren, içiren, ağırlayan ve dolayısıyla, saygı görendir. Pek çoğu arazi sahibi bile değildir, bunların…
Bunların Reisi, bir süre önce “biz kültürel alanda başarılı olamadık” demişti. Bundan sonra Kürt’ün tüm alanları denetim ve ambargo altına alındı. Kürt kültür ve gelenekleri de payına düşeni fazlasıyla almaya başladı.
Bir zamanlar Ermeni, Rum ve Yahudilere yaptıklarını uyguluyor, özellikle televizyon dizilerinde Kürtleri hedef alıyorlar.
“Uzak Şehir” disizinde “Alya’nın aşığı”ndan yola çıkarak, Kürt kadınının iffetine, “Xanedan”ların onuruna saldırmaya başladılar. Türk devletinin mafyası “yüksek himaye” altında, ama hayali ağaların gölgesinde Kürtleri insan zehirleyen uyuşturucu tacir ve tekelcileri olarak gösteriliyorlar. Çökmüş, dibe düşmüş talancılar, yalancıların yerde sürünen sefaletidir, bu. Devam edeceğiz…