Van: Gençlerin giderek artan sessiz çığlığı 

Forum Haberleri —

Gençler

Gençler

  • Van’ın gençleri yalnızca işsizlik veya yoksullukla mücadele etmiyor, varoluşsal bir belirsizlikle de mücadele ediyor. Kimliklerinin inkâr edilmesi, seslerinin kısılması ve geleceğe dair umutlarının ellerinden alınması içten içe artan sessiz bir çığlığa dönüşüyor.

MESUT BOR

Van’ın sokakları derinleşen bir toplumsal krizin izlerini taşıyor. Bu kriz, yalnızca güncel şiddet olaylarıyla sınırlı kalmayıp on yıllardır süren politik baskılar, ekonomik çöküş ve kimlik mücadelesiyle şekillenen bir tarihin ürünü. Kentte yaşanan çözülmenin siyasal ve kültürel yakın geçmişi kadar günlük olarak da yeterli çözüm üretememe ile doğrudan bağı var. Yerel örgütlülüğün zayıflığı, devletin güvenlik odaklı yaklaşımının yarattığı boşluk ve bu boşluğu doldurmaya çalışan feodal yapılar birbirini besleyen bir şiddet sarmalını yarattı.  

Kürt siyasi hareketi 1990’lardan itibaren bölgede yalnızca siyasi bir muhalefet kanalı olarak işlev görmüyordu, toplumsal hayatı dengeleyen bir unsur olarak da işlev görüyordu. Belediyeler aracılığıyla hayata geçirilen kadın kotası, mahalle komünleri ve gençlik merkezleri feodal ilişkilerin ve devletin dışlayıcı politikalarının yarattığı çatlakları kapatmaya çalıştı. Örneğin 2014-2019 yılları arasında HDP’li belediyelerde kadın temsili %40’a çıkarıldı. Bu, kadınların karar mekanizmalarında görünür olmasını sağlarken Diyarbakır ve Van’daki kadın sığınma evleri yılda yüzlerce kadına fiziksel ve psikolojik destek sundu. Mahallelerde örgütlenen dayanışma ağları uyuşturucu satıcılarına karşı kolektif mücadeleyle madde kullanımını %30 azaltmayı başardı. Ancak 2016 sonrasında devreye sokulan "Çöktürme Planı" ve kayyum politikaları bu kırılgan dengeyi altüst etti. Altmış beş HDP’li belediyeye kayyum atanması, binlerce nitelikli, liyakatli aktivistin tutuklanması ve parti kapatma davaları toplumsal örgütlülüğün omurgasını kırdı. Kadın kotası %10’a geriledi, sığınma evleri kapatıldı, mahalle komünleri dağıtıldı. Bu çöküş, yalnızca siyasal örgütlülüğün tasfiyesiyle sınırlı kalmadı, toplumsal bir ahlaki çöküşü de beraberinde getirdi. 

On iki aşiret liderine “danışmanlık” statüsü

Merkezi iktidar, oluşturulan bu boşluktan faydalanarak geleneksel iktidar odaklarıyla, diğer bir ifadeyle işbirlikçileriyle kendi planlamasını devreye koydu. Van’da 2019’da 12 aşiret liderine “danışmanlık” statüsü verilmesi bu stratejinin somut bir örneğiydi. Aşiretler, devletten aldıkları desteği toprak dağıtımı ve kaynak yönetiminde kendi çıkarları için kullanırken gençler bu çıkar çatışmalarında araçsallaştırıldı. Aşiretlerin güçlenmesi genç işsizliği %45’e taşıdı ve ekonomik eşitsizliği derinleştirdi. Kadına yönelik şiddet 2022’de %65 artış gösterdi, polis karakollarına yapılan şikayetlerin %70’i ise “aile birliği” gerekçesiyle takipsizlikle sonuçlandı. Devletin “istikrar” adına uyguladığı güvenlik politikaları ise sorunu kronikleştirdi. 2020-2023 arasında Van’da 2.500’ü aşkın uyuşturucu operasyonu yapılmasına rağmen madde bağımlılığı %40 arttı, uyuşturucu kullanımı 12 yaşa kadar düştü. Cezaevleri, örgütlü suç şebekelerinin yeni üyeler kazandığı birer eğitim kampüsüne dönüştü. Tutuklu sayısı üç kat artarken, gençler arasında suça sürüklenme oranı %55’e yükseldi.  

Yoksulluk, çaresizlik ve şiddet döngüsü

Ekonomik çöküş bu tabloyu daha da ağırlaştırdı. Siyasal ve toplumsal örgütlülüğün zayıflatılmasıyla birlikte yoksul ailelere gıda yardımı, hukuki destek ve ücretsiz eğitim sağlayan kooperatifler çöktü. 2017’de 35 olan kadın kooperatifi sayısı 2023’te 5’e düştü. Bu, 4 bin ailenin geçim kaynağını kaybetmesi demekti. Kooperatifler, kadınların ekonomik özgürlüğünü sağlamanın yanı sıra toplumsal dayanışmanın bir simgesiydi. Kapanmalarıyla birlikte kadınlar yeniden ev içine hapsoldu. Yoksulluk, çaresizlik ve şiddet döngüsü derinleşti. Gençler için durum daha vahim bir hale geldi. Van’da 18-30 yaş arası işsizlik oranı %58 ile Türkiye ortalamasının üç katına ulaştı. Devletin spor salonları ve meslek kursları gibi sembolik projeleri ise bu sorunlara dokunamadı. Meslek kurslarına katılanların yalnızca %12’si iş bulabildi. Bu, gençleri kayıt dışı ekonomiye veya suç şebekelerine mecbur bıraktı. Uyuşturucu ticareti, şantaj, çete faaliyetleri ve gasp birer geçim kaynağı haline geldi.  

Kimliksizleştirmenin öfkesi

Şiddetin sokaklardaki yansıması bu krizin en çarpıcı göstergesi. Eskiden siyasi hareketin disiplini altında örgütlü olan mahallelerde bugün çeteler ve uyuşturucu ağları hüküm sürüyor. Devlet operasyonlarla sokakları “temizlese” de ardında bıraktığı boşluk yeni çatışmaları besliyor. Gençler, gözaltına alınan akranlarının cezaevlerinde örgütlü suçla tanıştığını görüyor. Bu döngü şiddeti kalıcı kılıyor. Ancak sokaklardaki ve özellikle gençlerdeki bu öfke yalnızca ekonomik yoksunluktan kaynaklanmıyor. Kimliksizleştirme, sessizleştirme ve geleceksiz bırakılma politikaları bu öfkeyi besliyor. Kürtçenin kamusal alandan silinmesi, anadilde eğitim hakkının tanınmaması, kültürel mirasın yok sayılması, gençlerde derin bir aidiyet krizine yol açtı. BM Kalkınma Programı’na göre Van insani gelişmişlik endeksinde 81 il içinde 78. sırada. Bu veri bölgenin nasıl sistematik bir marjinalleştirme politikasına tabi tutulduğunu gösteriyor.  

 

Aidiyet krizini aşmak

Çözüm, merkezi iktidarın “güvenlik” odaklı yaklaşımını terk ederek toplumsal adalet ve siyasi katılımı merkeze almasından geçiyor. Kayyumların kaldırılması, yerel yönetimlerin seçilmiş temsilcilere devredilmesi ve kadın kotasının yeniden %40’a çıkarılması ilk adımlar olabilir. Ekonomik dayanışma ağlarının canlandırılması için kooperatiflere vergi muafiyeti ve hibe desteği şart. Uyuşturucuyla mücadelede Portekiz’in 2001’de uyguladığı rehabilitasyon odaklı model bağımlılık sorununu cezaevleriyle çözmek yerine sosyal politikalarla çözebilir. Anadilde eğitim hakkının tanınması ve kültürel mirasın korunması gençlerdeki aidiyet krizini hafifletebilir. Ancak merkezi iktidar, bu adımları atmak yerine bölgeyi cezalandırmaya ve korku siyasetini derinleştirmeye devam ediyor.  

Umut; sessiz bir çığlık

Van’ın yaşadığı trajedi yalnızca bir kentin değil, tüm bir bölgenin maruz bırakıldığı sistematik dışlanmanın sonucu. Bugün sokakları ele geçiren çeteler, artan kadın cinayetleri ve intihar vakaları, şiddet ve ölümle sonuçlanan olaylar siyasi hareketin dengeleyen pozisyonunun yokluğunda yeşeren karanlığın simgeleri haline geldi. Van’ın gençleri yalnızca işsizlik veya yoksullukla mücadele etmiyor, varoluşsal bir belirsizlikle de mücadele ediyor. Kimliklerinin inkâr edilmesi, seslerinin kısılması ve geleceğe dair umutlarının ellerinden alınması içten içe artan sessiz bir çığlığa dönüşüyor. Bu kriz ancak eşit yurttaşlık, ekonomik adalet ve kültürel tanınma temelinde çözülebilir. Ne var ki merkezi iktidar, bu yolu seçmek yerine korku siyasetini derinleştirerek Van’ı ve tüm bölgeyi bir uçurumun eşiğine sürüklüyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.