Yarım bütünden fazla

Arif ALTAN yazdı —

  • Hesiodos’tan beri yarım bütünden hep fazlaydı, üstelik fikir zikir ile doğrulanmıştır, ama bu yalnızca her bozukluğa tav alık hayranlar yığınını peşinden cehenneme sürükleyen gülünç aforizmalar mucidi cüceler ülkesinde.

Derinliğin ve genişliğin dengesiydi; söz ve eylemin, içerik ve biçimin mükemmel uyumu. Çağlardan süzüle gelen bir deneyim. Bilgelik ve erdemle dünyayı düşüncelerine sararak yoğuran ve içine sızdığı hayatı bütün yönleriyle algılayan bir direniş geleneğinin yaratıcısı. Fikri ve zikri çarpıtılalı, sömürgede gelenek de gelecek de mezar soyguncularına, tüm şöhreti liberal övgüyle lehimli kenar mahalle soytarılarına emanet. Hepsi de yoldaş, hepsi de nezaket abidesi yeni nesil intihal delisi sırdaş. 

Hayatın özünü kavrayan derin ruhlar, evreni çevreleyen yaratıcı beyinler görmezden gelinebilir, büyük eşsiz fikirler de gülünç duruma düşebilir; onu başkalarına açıklamak her şeyi bildiğine, açılan geniş alanı cüssesiyle dolduracağına inanmış küçücük insanlara düştüyse. Büyük hayallerle yola koyulur, küçüle küçüle ilerler, yolun sonuna vardığında büyük düşler, evrene sığmaz o büyük düşünceler uçmuş, geriye her rüzgârda savrulacak dayanıksız ufacık taşıyıcılar kalmış. Bu ufacık varlıklar kendini büyük fikir diye öne sürdüğünde asıl komedi o vakit başlar. Varlığı, onu görünür kılanın yokluğuna bağlı sonradan görme, erdemin bile kolundan tutarsa tez elden onu düşüreceği yer iffet yoksunu salonlar olur. Azametle parlayan yüksek fikirler şık giysilerdir de onu asalet ve incelikle taşımak, doğuştan bir yatkınlık ister. 

Bağı bahçesi, yeri yurdu elinden alınanlar şehir varoşlarının tefecileri, politikacısı, tanınmışları, efendileri olma hayali peşinde. Özgürlük ve kurtuluş gibi kısıtlı özlemlerden, görüntünün sınırsız amaçsızlığına genişleyen, dayanaksız ve olmayan bir düşsel evrene yol alma hülyası. Arka plan yoksunu imajlarla güçlendirilmiş, kentsel yığıntının zengin simgeleriyle birleşme dürtülerine topluca boyun eğenlerin tepişmesini, özgürlüğün ileri bir aşamasına, devrimin yeni evresine, isyan kitlesinin taze heyecanına yoran safdil hezeyan iyi tetikleyici. Kolonide kırsal çözülüş, içsiz geç evre modernizm serüveni, devrimden sinizme, isyancı öfkesinden bezirgân ahlakına geçiş şöleni pek gürültülü. Dijital çılgınlık çağında, çıldırma biçimleri fazlasıyla renkli. Birbirine yamanmış kopyaların sonsuzca yeniden üretimi, hiçliğin durmadan yinelenmesi süreci. Sanal dünya düsturu, görünür olmanın bedeli olarak içi boş varlığı, kişiliksiz insan siluetleri ister. Daha üstün bir hayat, anlamlı konumlar, çok büyük şeyler pahasına daha karmaşık, daha üretken toplum biçimlerine yönelerek yükselen insan; daha sefil bir hayat, anlamsız ve daha küçük düşürücü çıkarlar peşinde yalnızca tüketmekten ibaret daha aşağı bir varlığa dönüşerek ödeşme eğiliminde. Ne kadar küçük o kadar büyük, ne kadar sığ o kadar derin, ne kadar hileli o kadar erdemli görünümünde.

Bütün denge ve ölçüsünü yitirmesine sebep aşırı tutku korkusu bulunmadığı için kökü kendinde bulunmayan güç taliplisinin haksız yükselişi, doğuşunu izleyen o kadim tragedya suçluluğuna baskın çıkacağına olan inanç, ilkel benliğini dürtüyor. Eylem değil en fazla bölüp pörçük bir söz, duygu değil en fazla sığ bir istek, düş değil en fazla kısır bir içtepi, düşünce değil en fazla boğucu bir ihtiras ve nihayetinde bir varlık değil en fazla içi boş bir görüntü. Sömürge varoşlarında besleme pozisyonları direniş geleneği yerine tahkim edileli, uzayan dramada üzüntü ve dehşetin gerçekte kimin payına düşeceği ilk günden belli.

Organik, maddi yakınlıklar yitirildiğinde soyut sıcaklıklar arınır. İç ısı artışları, insani dokunuşlarla kendini dışa vuran bir yoğuşma değilse sis ve buğular ötesinde, tüm çizgileri yutan dumanlar ardında somut duyumların yerini tutacak farazi titreşimler, gerçek hazlar mertebesine yükselir. Aşırı olgun yürekler çekilir, buradan vakitsiz ve kontrolsüz büyüme hastası benlikler fışkırır. Zayıf varlıkları yüreklendirecek doymuş vurgular, zaaflarını doyuracak güçlü nitelemeler gerekli belki, ama iyileştirici bir etki, ancak beşerî gelenekten geleceği süzen ve zayıf yaradılışlı kimselerin ruhuna güçlü kişilerin istem gücünü aşılayan kadim bilgelikten geldiği sürece. 

Şüphe yok, Hesiodos’tan beri yarım bütünden hep fazlaydı, üstelik fikir zikir ile doğrulanmıştır, ama bu yalnızca her bozukluğa tav alık hayranlar yığınını peşinden cehenneme sürükleyen gülünç aforizmalar mucidi cüceler ülkesinde.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.