Niteliksiz suçlular çağı

Arif ALTAN yazdı —

  • Kan damlayan ellerini gizleme çabasını bile göstermeden en ağır günahtan sıyrılıp en iyinin tahtına göz diken ucuz ve niteliksiz suçlular çağı işte bizimki de!

Eski suçlular toplum içinde başka bir biçimde yeniden yaşamaya başlayıp kendisi kadar tehlikeli tutkularını gerçekleştirmeyi istediklerinde ihtiyaç duydukları ilk şey yeni bir kimlikti. Bu gerekli koşulları sağlamaya yetmediğinden yeni kimliğe bir de yeni bir kişilik uydurmak gerekirdi. Bir suçlu, bir hırsız, bir katil, bir kaçak ölesiye can attığı bu yeni kimlik ve yeni kişiliğe tam da istediği koşullar altında kavuşma fırsatını bulunca şanına uygun davranmak gözünü korkutacağına cüretini artırırdı. Suçunu belgeleyen kanıtlardan kurtulmak için yüzündeki nişanı kazıyan katiller, vücudundaki doğum lekesini derisiyle birlikte söken korsanlar, ayağındaki pranga ve zincir çürüğünü gizlemek için etini kemiğine dek yakan caniler, ömrü boyunca tehditkâr bir mühür gibi parlayacak belalı damgayı silmek için omuzunda yaralar açan forsalar ve daha nice hırsız ve uğursuzlar için bu cesaret isteyen işte tereddüt ve endişe düşünülür şey değildi.  

Yeni bir kimlik için yeni bir kişiliği benimsemek zamanın ruhuna, çağın ahlakına, devrin imkanlarına da uygundu. Uyum arzulu birlikçi toplumsal havayla uyuşan görünüm ve ruh halleri yatıştırıcı, hatta bulaşıcıydı. Temel düstur, göz ardı edilemeyecek başat kaideye halel getirmemek. Benimsediği yeni kimliği ve kişiliği tehlikeye düşürecek hiçbir şey yapmadıktan sonra köy sakinleri eski katil ve yeni saygın pederden günah çıkartmayı isteyebilir; yenilenmiş halini unutup arada eski yıkıcı huyları depreşmezse zengin kasaba tabakası eski korsan ve yeni belediye başkanından sofralarını onurlandırmasını umut edebilir; yeterli zarafet ve nezaketi elden bırakmadığı müddetçe, eski cani ve yeni derebeyi, göz alıcı malikanesinde konuklarını ağırlayabilir; aklın inceliğine, duyuların keskinliğine, duyguların derinliğine hassas biçimler veren yüksek kültüre, inatçı bir leke gibi yapışacak bir aksan bozukluğuna yol vermediği sürece, eski forsa ve yeni gözde elçi, sarayda boy gösterebilir. Tümüyle bir kılık ve kişilik değiştirme ve bu yeni görünüşü tamamlayan ruhun içine sırıtmadan yerleşme ve onu benimseme becerisi.

Bir konum, bir kimlik, bir kişilik gaspı. Ama konum da kimlik de kişilik de belirli bir eylem ve görünüm bütünlüğü içinde. Yani forsa eylemi ve konumuyla forsayken görünümüyle kudret saçan bir asilzade, bir soylu da eylemi ve konumuyla bir soyluyken görünümüyle, dokunduğu her şeye kötülüğü ve çirkinliği bulaştıran bir haydut gibi davranamaz. Hırsız, hırsız gibi; haydut, haydut gibi; katil, katil gibi; soylu da soylu gibi yaşar. Suçluyken erdemli görünme, erdemliyken suçlu gibi davranma hakkı kimseye tanınmamıştır. Deneyenler hep vardı ama görüntü ile gerçek uyuşmazlığı belirdiği an, tutarsızlığın karşılığı konum iptali. İlk kimlik ve kişiliğe dönüş mecburiyeti. Konum ve görünüme uygun kimlik ve kişilik değişimi gibi fedakârlık ve azim gerektiren zorlu bir çaba eski devirlerin esnetilemeyen tek kuralı. Ara tonlara yer vermeyen şimdikilerin fazla karanlık dedikleri geçmiş çağların pek de küçümsenen zorunlulukları işte.

Zamanın uğursuzlarıyla eski muadillerine ilişkin herhangi bir kıyaslama akla hakaret. Sömürgenin sömürgesinde Kürtlüğünün geç dönem ateşli kaşiflerinin söz keskinliğiyle uyuşmaz çabasızlığı, sadece bir acıma ve küçümseme meselesi. Dünün seri katilleri, hırsızı, canisi, ahlaksızı, dolandırıcısı, hafiyesi, bugünün ağdalı söylemlerin efendisi. İsyancı ve özgürlükçünün direnişine değil sadece ve sadece sözüne talip. Canına ipi dolayan, sözünü de bağlayan. Yalnızca bir söz gaspı, geçici bir konum işgali hayali, ama yine de ne kimlik ne de kişilik değişimi gibi özverinin zerresini gereksinmeyen. Yarım asrını vuruşarak geçirenden daha Kürtçü, daha özgürlükçü. Dil sevdalısı, daha bağımsızlık düşkünü! Tamam, hepsi kabul, ama nerede yeni kimliği ve kişiliği için etini kemiğine dek yakan o eski haydutların kan donduran emeği ve cesareti; rahip cübbesinin altında damgalı azılı katilin, avını kollayan o eski yıkıcı ve yırtıcı vaşak ruhlu forsaların, gözünü tehlikeden sakınmayan o atılgan gözü karalığı!

Her şeyin en ucuzunun kıymetlendirildiği bir yoksunluklar çağı. Halbuki melek haline gelip de yine iblislere yaraşır hayatını sürdürmek öyle bir durumdur ki, bu iki hal arasındaki zıtlık kesinlikle belirli durumlarda kaçınılmaz şekilde iblisin aleyhine kötü bir sonuca varırdı. Çünkü kimlik ve kişilik değiştiren iblis ruhlu azılı suçlu nerede olursa olsun, erdemden yana eksiği değil fazlası bulunan insanların yanına yerleşmekle kendini ele verme ihtimalini misliyle artırdığını bilirdi.

O yüzden de kuşkulu bakışlardan kurtulmak ve her türlü araştırmanın uzağında kalabilmek için mesela dindar kılığında ortaya çıkan cani bile, hayatını her günkü ilgi konularından çok daha yükseğe çıkarmak ve yeni kılığını herkesten uzak, eylemsiz, örnek bir hayatla tamamlamak için insan üstü bir çaba gösterirdi. Kimliğini ve kişiliğini bile değiştirmeden sadece direnenin söylemine konan günümüz seri katili ise sadece efendisinin güvenilir korunağında ne olduğunu ilan ettiği ürkütücü bir sırtlan sırıtışı içinde. Ne olacaktı? Kan damlayan ellerini gizleme çabasını bile göstermeden en ağır günahtan sıyrılıp en iyinin tahtına göz diken ucuz ve niteliksiz suçlular çağı işte bizimki de!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.