Yasalar var uygulama yok

Kadın Haberleri —

Kadın eylemleri/ foto:Wikimedia

Kadın eylemleri/ foto:Wikimedia

  • Almanya’daki yasal çerçevenin aslında şiddet gören kadınları korumak için yeterli olduğunu ancak pratikte uygulanmadığını ifade eden avukat Christina Clemm, “Cinsel ve cinsiyete dayalı şiddet hala basitleştiriliyor. Daha ağır cezalardan ziyade daha iyi önlemeye ve korumaya ihtiyacımız var” dedi.

GÖZDE GÜLER

Almanya’da kadına yönelik şiddet verileri son yıllarda alarm veriyor. İstanbul Sözleşmesi, 1 Şubat 2018’de yürürlüğe girmiş olmasına rağmen Almanya sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmiyor. Federal Kriminal Polis Teşkilatı (BKA), sözleşmenin gereğinin yapıldığını öne sürse de rakamlar farklı sonuçlar gösteriyor.

4 yılda 16 bin kadın daha şiddet gördü

Resmi verilere göre, partneri tarafından şiddet gören kadınların sayısı 2020’de 119 bin 764 iken 2024’te bu sayı 135 bin 713’e yükseldi. Yani yalnızca dört yılda yaklaşık 16 bin kadının daha şiddet gördüğü kaydedildi. Buna rağmen ülkede hala 14 bin kadın sığınma evi eksik.

Hükümetin Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetle Mücadele Uzman Grubu’na (GREVIO) sunduğu devlet raporu da yasaların gerektiği gibi uygulanmadığını açık biçimde ortaya koydu. İstanbul Sözleşmesi İttifakı (BIK) ise sözleşmenin uygulanmasında “büyük eksiklikler” bulunduğunu belirterek, federal hükümet ve eyaletlere raporlarında yer alan on temel talebi derhal hayata geçirme uyarısı yaptı.

25 yılı aşkın süredir kadına yönelik şiddet ve cinsel suçlarla mücadele eden avukat, yazar ve feminist aktivist Christina Clemm ile 25 Kasım vesilesiyle Almanya’daki durumu ve hukuk sistemindeki sorunları konuştuk.

Christina Clemm kimdir?

Berlin ve Freiburg’da hukuk eğitimi almış, 25 yılı aşkın süredir Berlin’de aile ve ceza hukuku alanında uzman avukat olarak çalışan bir hukukçudur. Kariyerinin tamamına yakınını, cinsiyete dayalı şiddet, cinselleştirilmiş şiddet, ırkçı şiddet, LGBTQ+ karşıtı şiddet ve aşırı sağ şiddet mağdurlarını temsil etmeye adamıştır. Almanya Federal Adalet Bakanlığı’nın (BMJV) cinsel ceza hukukunun reformu için kurduğu uzman komisyonda görev almış, bu alanda çok sayıda uzman makale ve kitap bölümü kaleme almıştır. Almanya Federal Meclisi’nde (Bundestag) kadın cinayetleri, cinsiyete dayalı şiddet ve koruma mekanizmaları üzerine düzenlenen çok sayıda kamuya açık uzman duruşmasına davet edilmiş ve tanıklık yapmıştır. Kesişimsel feminist ve antifaşist bir çizgide duran Christina Clemm, mahkeme salonunun ötesinde de politik olarak aktiftir.

Tecavüz mitlerine göre karar veriliyor

Hukuk kariyeri boyunca sayısız şiddet ve cinsel suç dosyasıyla çalışan Christina Clemm, mesleki deneyiminde en çok kadın cinayeti davalarının ağırlığını hissettiğini söyledi: “Kadın cinayetinin görüldüğü davalarda, katledilen kadının yakınlarını temsil ettiğim davalar özellikle dokunaklı. Ayrıca soruşturma sürecinde duyarsız sorgulamalar ya da yanlış mahkeme kararları müvekkillerimin travmalarını tetiklediğinde ben de haliyle çok etkileniyorum.”

Kadınların hukuki süreçlerde çeşitli engellerle karşılaştığına dikkat çeken Christina Clemm, süreci şöyle anlattı: “Davalar genellikle yıllarca sürüyor. Sorgulamalarda hassas yaklaşılmıyor; kadınlar utandırılıyor. Soruşturma makamları ve mahkemeler kararlarını hala bilindik tecavüz mitlerine veya faillerin anlatımlarına göre veriyor.”

‘Hayır, hayır demektir’ yasası uygulanmıyor

Christina Clemm, Almanya’daki yasal çerçevenin aslında şiddet gören kadınları korumak için yeterli olduğunu ancak pratikte uygulanmadığını söyleyerek, cezaların daha da ağırlaştırılmasını doğru bulmadığını dile getirdi: “Kadınları koruyan yasalarımız var; sorun bu yasaların uygulanmaması. Cinsel ve cinsiyete dayalı şiddet hala basitleştiriliyor. Daha ağır cezalardan ziyade daha iyi önlemeye ve korumaya ihtiyacımız var.”

2015–2017 yılları arasında cinsel ceza hukuku reformu komisyonunda yer alan Christina Clemm, o dönemin önemli kazanımını şöyle anlattı: “O dönem ‘hayır, hayır demektir’ yasasını kabul ettirmiştik. Bu çok önemliydi çünkü öncesinde ağır cinsel suçlar bile cezalandırılmıyordu. Reform gerekliydi fakat maalesef yargıçlar bu yasayı gereği gibi uygulamamak için çeşitli sebepler öne sürüyor.”

Medya yalnızca uç örnekleri haberleştiriyor

Medya ve kamuoyunun kadına yönelik şiddet davalarını yansıtma biçiminin doğru olmadığını kaydeden Christina Clemm, şöyle devam etti: “Cinsiyete dayalı şiddet haber oluyor ama ancak acımasız vahşet içerdiğinde, ölümle sonuçlandığında veya hedefte ünlü bir kişi olduğunda. Onun dışında çok az yer buluyor. Kadına yönelik şiddeti genellikle önemsizleştiriliyor ve normalleştiriliyor çünkü büyük medya kuruluşları bu konuyla yeterince ilgilenmiyor. Bu yüzden şiddetin gerçek boyutu görünmezleşiyor ve önemsizleştiriliyor.”

Almanya isterse çözer

Almanya’nın ekonomik gücüne rağmen hala 14 bin sığınma evi eksik. Christina Clemm, asıl eksik olanın siyasi irade olduğuna dikkat çekti: “Almanya sığınma evlerini açabilir ancak cinsiyete dayalı şiddeti gerçekten önlemek, mağdurları uygun şekilde korumak ve ağır suçları önlemek için bariz bir siyasi irade eksikliği var.” Yalnızca sığınma evlerinin arttırmanın yetmediğini söyleyen Christina Clemm, “İyi donanımlı danışma merkezleri, eğitim, yoksulluktan korunma, barınma, suçlularla ilgili uygun çalışmalar ve çok daha fazlası da aynı oranda gerekli” diye konuştu.

Asıl sorun erkekler

Christina Clemm, “Kadın Düşmanlığına Karşı” adlı kitabında kadın düşmanlığının ne kadar sıradanlaştığını ve çoğu zaman görünmezleştiğini vurguladığını söyleyerek, şunları söyledi: “Kadın düşmanlığının görülmesi ve bununla mücadele edilmesi gerekiyor. Kadına yönelik şiddetin kadınlar üzerindeki etkileri hakkında daha fazla konuşmalıyız.” Şiddet gören kadınların ifadelerine her zaman şüpheyle yaklaşmak yerine, yardım ve destek sunulması gerektiğine dikkat çeken Christina Clemm, “Erkekleri cinsiyete dayalı şiddetle mücadeleye örgütlemeliyiz, çünkü her ne kadar kadınlar bu şiddetin bedelini ödeseler de asıl sorun onlar” dedi.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.