Yeni bir Türklük yaratılıyor

Toplum/Yaşam Haberleri —

Dursun Yıldız

Dursun Yıldız

  • Eğitimci yazar Dursun Yıldız, "Kürtlük yok edilerek Türklük kurulmak isteniyor" derken, Kürtlüğü yok etmenin en önemli aracı olarak Kürtçe'ye yönelik yasak ve asimilasyon politikalarının uygulandığına dikkat çekiyor.

Birleşmiş Milletler (BM) Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO), 1999’da 21 Şubat tarihini Dünya Anadil Günü ilan etti. Dünyada binlerce dil asimilasyon politikaları nedeniyle yok olurken, binlerce dil de aynı tehdit altında. Türkiye'de de Kürtçe yüz yıldır asimilasyon politikasının cenderesinde. Kürtçe konuşmak onyıllarca para cezası ve hapisle cezalandırılırken, resmi olarak yasaklandı. Kürtçe şarkılar suç gerekçesi yapılırken, büyük bedellerle Kürtçe üzerindeki bu resmi yasak işlemez hale getirildi. Ancak asimilasyon politikası yeni yöntemlerle devam ediyor. Biz de Dünya Anadil Günü vesilesiyle eğitimci-yazar Dursun Yıldız ile konuştuk.

Kürtler üzerinden Türklük kurulmak isteniyor

Anadillerin yok edilmesiyle ulusların, milletlerin, etnik yapıların yok edilmesinin aynı anlama geldiğini söyleyen Yıldız, şunları söylüyor: "Bugüne kadar dünyada 3 bine yakın etnik dil kaybolmuştur, bu demektir ki 3 bine yakın etnik yapı kaybolmuş. Günümüzde başta Kürtler olmak üzere halkların anadiliyle yok edilmeleri sağlanıyor. Örneğin Türkiye’de Ermenilerin, Rumların anadilde eğitimleri varken bu bölücülük olmuyor ama Kürtçe eğitim olunca bölücülük oluyor. Bunun anlamı Kürt etnisitenin asimilasyona uğraması demektir. Asimile edilen Kürtlükle asimile edilen Çerkeslikle, asimile edilen Lazlıkla yeni bir Türklük yaratılıyor. Buna da Türklük Sözleşmesi diyorlar. Yani Türkiye Cumhuriyeti kuruldu ama bir de Türklerin kurulması lazım, Türklerin kurulması diğer halkların anadillerinin yok edilmesiyle başlamıştır. Ve bugün Türkiye’de birçok Kürt, Türk olduğunu iddia etmektedir. Soyisimleri de genel olarak Öztürk’tür. Anadil yasaklı olduğu için, anadilde eğitim yasak olduğu için etnik yapılar yavaş yavaş asimile edilerek Türklüğe çevrilmekte ve yeni bir Türk yaratılmaktadır. Ve Türkiye Cumhuriyet’inde bu sefer de Türklük kurulmaktadır."

Asimilasyon politikası uygulanıyor

1921 Anayasası'na dikkat çeken Yıldız, "1921 Anayasası'nda Türkiye Kürtlerin ve Türklerin ortak vatanı denir. Türklerin anadillerinde eğitimi ne ise nasıl bir hak ise ve nasıl uygulanıyorsa Kürtlerin de aynı şekilde anadilde eğitim hakkı uygulanmalıdır. Çünkü burası ortak bir vatandır. Türkiye demokratik cumhuriyet sisteminde halklar anadillerinde özgürce eğitim görmelidirler. Sadece anadil değil inançlar sistemi de Sünnilik üzerinden aynı asimilasyon politikası uygulanıyor. Sünniler nasıl camiler üzerinden inançlarını yerine getirebiliyorsa Aleviler de inançlarını kendi kurumlarında özgür inançlarını yerine getirebilmelidir. Yani hiçbir dil diğer bir dil üzerine baskı, hiçbir halk diğer bir halk üzerine baskı yapmamalı" dedi.

Özerk yapılar olmalı

Eşit, özgür, ortak ülkede demokratik cumhuriyet temelinde bütün halkların doğal ihtiyaçlarının giderilmesi gerektiğini söyleyen Yıldız, "Kürtçe anadilde eğitim Kürt halkının doğal ihtiyacıdır. Diller günümüze kadar gelmiş etnik yapıların sesidir. Bunlar zorla yok edilmemeli ve demokratik cumhuriyet temelinde anadilde eğitim özgür olmalı. Veya herkes kendi özerk yapıları içerisinde anadili kuracağı eğitim kurumlarıyla birlikte anadili çocuklarına öğretebilmeli" diye vurguladı.

Kuşaklar çatışması oluyor

Kendisinden örnek veren Yıldız, şöyle anlattı: "Biz çocukluktan beri evde Kürtçe konuşuyoruz, şehirlere geldik Kürtçe yasaklandı, nasıl konuşacağımızı anlayamadık. Bu sefer Türkçe konuşmayı öğrendiğimizde zaman zaman baktık ki Kürtçeyi unutuyoruz. Dolayısıyla kuşaklar arası bir anlaşmazlık da doğuyor. Annem babam benimle konuşamıyorlar. Ben Türkçe konuşuyorum anlamıyorlar, anlar gibi yapıyorlar ama anlamıyorlar, onlar Kürtçe konuşuyor ben anlamıyorum. Bu da başka bir sorun ortaya çıkarıyor. Dil, inanç ve kültürler üzerindeki baskının yok edilmesi ancak demokratik cumhuriyet ile mümkün olur. Bunların hayata geçmesi için kadroların ve tüm halkın mücadele etmesi gerekiyor. Başta bu ülke olmak üzeri Kürtlerin yaşadığı her yerde bunun uygulanması gerekiyor."

Özgür topluma giden yoldur

Kürtlerin yaşamın her alanında kendi anadilini konuşması gerektiğine dikkat çeken Yıldız, "Partilerin, vakıfların, derneklerin anadil üzerinde yoğun bir şekilde durmaları gerekiyor. Öncelikle bu insanların anadilleriyle çalışmalarını yürütmeleri çok önemli. Anadil aynı zamanda hafızadır ve özgür topluma giden yoldur" dedi. HABER MERKEZİ

 

*****

99 Soruda Pedagoji

Anadilde eğitimin önemine dair "99 Soruda Pedagoji" isimli kitap ile okurlarla buluşan Dursun Yıldız, "Öğrenciler kendi anadilinde kendini daha iyi ifade edebiliyor. Pedagojinin birinci kuralı da anadilde eğitimdir. Bu kitapta da anadilde eğitimin önemine vurgu yapmaya çalıştım" dedi.

Yine kitapta, aşağıdaki soruların cevaplarını bulacaksınız.

Eğitim ile ideoloji arasındaki ilişki nedir?

Eğitim ile felsefe arasındaki ilişki nedir?

Eğitim ile sosyoloji arasındaki ilişki nedir?

Eğitim ile pedagoji arasındaki ilişki nedir?

Eğitim ile halkların doğal hakları arasındaki ilişki nedir?

Eğitim ile bilim arasındaki ilişki nedir?

 

*****

Eğitimle oynanıyor

Türkiye'deki mevcut eğitim sistemine dair de konuşan Dursun Yıldız, şöyle ifade etti: "Eğitim sistemi eskiden bu yana devam eden egemen resmi ideolojik argümanın altında hiç değişmeden devam ediyor. Okullarda özgür düşünce yok, öğretmenler özgür düşünemezler, eğitim programları siyasal iktidar tarafından belirleniyor. Bu belirlenen çerçeve içerisinde her öğretmen sınıfta sözde öğretmenliğini yapmaya çalışmaktadır. Burada öğretmene verilen görev gerçek anlamda öğretmenlik değil bir ideolojik misyonerliktir. Ve öğretmenler bu resmi ideolojiyi öğrencilerden başlayarak topluma angaje etmeye çalışan birer memur haline getirilmişlerdir. Bunun dışında öğretmen kendi düşüncesini deneyim ve gözlemleri sonucunda elde ettiği düşünceleri öğrencilere veya topluma, ailesine öğretme olanaklarına sahip değildir. Tamamen kıstırılmıştır, şimdi de öğretmenlik üzerine çeşitli oyunlar oynanmakta, yok işte baş öğretmenlik, yok uzman öğretmenlik, yok çırak öğretmenlik, usta öğretmenlik gibi isimlendirmeler yapılmaya çalışılıyor. Böyle bir şey yok, pedagojik formasyon zaten eğitim fakültelerinde verilmektedir. Eğer gerçek anlamda verildiyse ki kısmen veriliyor ona da inanıyorum, öğretmen zaten pedagogdur. Dolayısıyla yeniden bir pedagoji sınırlandırması yapılarak öğretmenleri yukarıdan aşağıya doğru hiyerarşik bir sisteme tabi tutmanın bir anlamı yok. Burada en üsttekilerin iktidar ile işbirliği yapmalarını sağlamak ve bu işbirlikçiler aracığıyla geriye kalan öğretmenleri ve toplumu baskı altına almak için yapılan bir operasyondan başka bir şey değildir. Onun için şu anda eğitimin içi boştur."

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.