Yoldaşça çağrıya yoldaşça cevap vermek

Forum Haberleri —

Gerilla / foto: Erkan GÜLBAHÇE

Gerilla / foto: Erkan GÜLBAHÇE

  • 19 Haziran çağrısı, bir dönemin sonu değil, özgürlükçü bir toplumun başlangıcıdır. Bu çağrı, tarihsel kazanımların ideolojik olgunlukla taçlandığı bir noktada ortaya çıkmış, halklara ve yoldaşlara, yolun nereye evrileceğini göstermiştir. Artık mesele bir devlet kurmak değil, yaşamı özgürleştirmektir.

RIZGAR ZAG

Önder Apo’nun 19 Haziran 2025 tarihli görüntülü çağrısı, yalnızca bir değerlendirme ya da stratejik yorum değil; Kürt özgürlük mücadelesinin tarihinde yeni bir dönemin kapısını aralayan tarihsel bir devrimsel deklarasyondur. Bu çağrıda dile getirilen düşünceler, elli yıla yayılan bir mücadelenin hem muhasebesi hem de yeniden kuruluş çabasıdır. Her cümlesinde bir dönemin kapanışı, bir başka evrenin başlangıcı duyurulmaktadır.

Çağrı, klasik anlamda bir bildiri değil; bütünlüklü bir ideolojik kopuş, teorik netlik ve pratik yönelim içeren yeni bir yol haritasıdır. Bu nedenle yalnızca bir kesime değil; tüm toplumsal kesimlere, tüm Kürt halkına, bölge halklarına ve küresel düzeyde özgürlük arayışında olan herkese yöneliktir.

Ulus-devletçi strajinin tarihsel olarak aşıldığı ilan ediliyor

Önder Apo’nun şu cümlesi çağrının ruhunu açıkça ortaya koymaktadır:

“Varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketi ve dayandığı ulusal kurtuluş savaş stratejisine son verilmiştir.”

Bu cümle ile birlikte, Kürt Özgürlük Hareketi’nin tarihinde derin bir kırılma yaşanmıştır. Bu bir inkâr ya da tasfiye değil, devrimsel evrimin zorunlu sonucu olarak görülmektedir. Önder Apo’nun bu yaklaşımı, klasik devlet paradigmasının halkçı bir demokratik modele dönüşümünü temsil eder. Artık ulus-devlet hedefi değil, demokratik toplumun inşası mücadelenin temel yönelimi haline gelmiştir.

Bu, bir yenilgi değil; devrimci başarının başka bir mücadele biçimine dönüşmesidir. Varlık tanınmış, halk artık silah değil söz, devlet değil toplum temelinde yürümek zorundadır.

Toplumun inşa belgesi

Önder Apo’nun hazırladığını açıkladığı “Demokratik Toplum Manifestosu”, 1978’te kaleme alınan “Kürdistan Devriminin Yolu” manifestosunun devamı olmakla birlikte, içerik ve kapsam bakımından tarihsel bir sıçramayı temsil etmektedir. Artık mücadele yalnızca Kürt halkı için değil, bölge ve dünya halklarının tamamı için örnek teşkil edecek yeni bir toplum modeli eksenindedir.

Manifesto; demokratik konfederalizm, kadın özgürlüğü, ekolojik yaşam, öz yönetim, ademi merkeziyetçilik ve komünal ekonomi gibi temel başlıkları içererek, kapitalist moderniteye karşı demokratik modernite programının somut ifadesi haline gelmiştir.

Bu belge, sadece mücadele edenler için değil; yönetenler, sorgulayanlar, düşünenler ve üretenler için de tarihsel nitelikte bir cevaptır. Manifesto, Özgürlük Hareketi’nin artık klasik siyasal hedeflerin ötesine geçerek bir yaşam felsefesi önerdiğini göstermektedir.

Demokratik siyaset ve hukuk

Önder Apo’nun çağrısında silahların gönüllü bırakılması konusu, klasik anlamda bir silahsızlanma çağrısı değildir. Aksine bu çağrı, devrimci birikimin demokratik siyaset sahasında kendini yeniden inşa etme çağrısıdır.

“Bu bir kayıp değil, tarihî bir kazanım olarak değerlendirilmek durumundadır.”

Bu ifade, geçmişin inkârı değil, geleceğin kuruluşu anlamına gelir. Mücadele biçimi değişmiş, ama mücadele bitmemiştir. Artık el silaha değil, topluma, siyasete, hukuka ve ahlaka uzanmaktadır.

Bu bağlamda TBMM çatısı altında önerilen komisyon, bir diyalog alanı değil; özgürlük, yüzleşme ve adaletin tesis edileceği bir zemin olarak değerlendirilmelidir. DEM Parti başta olmak üzere tüm demokratik aktörlere düşen sorumluluk, bu süreci tarihsel bir kazanıma dönüştürmektir.

Önder Apo’nun özgürlüğü, toplumun özgürlüğü bütündür

Önder Apo’nun çağrısında kendisinin özgürlük meselesine ilişkin yaklaşımı da dikkat çekicidir:

“Ben hiçbir zaman kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim.”

Bu, liderliği klasik anlamda algılayan birey merkezli siyasal düşüncenin aksine, toplumsal kolektiviteye dayalı bir özgürlük anlayışını temsil eder. Önder Apo’nun özgürlüğü; sadece bir fiziksel kurtuluş değil, onun düşüncelerinin toplumsallaşması, hayata geçirilmesi, halklar tarafından sahiplenilmesiyle mümkündür.

Bu bağlamda Önder Apo’nun özgürlüğü, bir talep değil; bir sonuçtur. O sonuç ise ancak komünalist yaşamın kurulmasıyla gerçekleşebilir.

Yeni dönemin sorumlulukları

Önder Apo’nun çağrısı yalnızca mevcut durumu değerlendirmekle kalmıyor; aynı zamanda yeni dönemin görevlerini de açıkça tanımlıyor. Silahlı mücadele dönemi tamamlanmışsa, yerini bir başka mücadele biçimi almalıdır. Bu mücadele biçimi şudur:

• Halk meclislerinin kurulması,

• Kadın özgürlüğü, ekolojik yaşam,

• Gençliğin devrimci dinamizminin örgütlenmesi,

• Ekonomik alanda komünal yaşamın geliştirilmesi,

• Demokratik hukuk mekanizmalarının kurulması,

• Özgür kültür, dil ve kimliğin yaşamsallaştırılması…

Bu görevler yalnızca pratik değil, aynı zamanda etik ve ideolojik sorumluluklardır. Bu, sadece geçmişe borç değil, geleceğe karşı sorumluluktur. Her yoldaş, her kurum, her halk gücü bu çağrının yükünü omuzlamalıdır.

Yoldaşça çağrıya yoldaşça cevap vermek onurdur

Bu çağrı bir “teklif” değil; bir halkın kendi geleceğini kurmak üzere yaptığı davettir. Sessiz kalmak, geri durmak ya da beklemek bu tarihi sorumluluğun dışında kalmaktır. Özgürlük yolunda yürüyen herkes, şimdi bu çağrının parçası olmalı, taşıyıcısı haline gelmelidir.

Önder Apo’nun söyledikleri, bireylere değil, topluma hitap eden devrimsel bir sorumluluktur.

Bugün yoldaşlık, yeni dönemin temel değerleri olan barış, adalet, eşitlik ve özgürlük üzerine kuruludur. Bu değerlere inanan herkes için Önder Apo’nun bu çağrısı, bir yol haritası değil, bir çağın pusulasıdır.

Komünalist devrimin başlangıcındayız

19 Haziran çağrısı, bir dönemin sonu değil, özgürlükçü bir toplumun başlangıcıdır. Bu çağrı, tarihsel kazanımların ideolojik olgunlukla taçlandığı bir noktada ortaya çıkmış, halklara ve yoldaşlara, yolun nereye evrileceğini göstermiştir.

Bugün yapılması gereken, bu çağrıyı büyütmek, her alanda yaşamsallaştırmak, Demokratik Toplum Manifestosu’nu yalnızca okumak değil, yaşamak ve yaşatmak olmalıdır.

Çünkü artık mesele bir devlet kurmak değil, yaşamı özgürleştirmektir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.