Tecritle mücadele bir haktır

Yurt Dışı Haberleri —

Kıbrıs AKEL Milletvekili Giorgos Koukoumas

Kıbrıs AKEL Milletvekili Giorgos Koukoumas

  • Kıbrıs AKEL Milletvekili Giorgos Koukoumas, Batı’nın Kürt hareketine yönelik tavrının ikiyüzlü olduğuna dikkat çekerek,  “Kürtler, katil DAİŞ ile savaştığında kahraman, Türk devletine karşı özgürlükleri için savaştıklarında 'terörist' olarak nitelendiriliyorlar” dedi.
  • AKEL olarak Kürt halkı ile dayanışmalarının parti politikası olduğunu vurgulayan Koukoumas: “Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’ndeki müdahalelerimiz AKEL’in Kürtlerle geliştirmekte olduğu genel dayanışma tutumunun bir parçasıdır.”
  • “Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edilmesi ve hapiste tutulmaya devam edilmesi modern dünya için bir utanç kaynağıdır… Öcalan’ın ve tüm Kürt siyasi tutukluların serbest bırakılmasını talep etmek aynı zamanda Kürt sorununa diyalog ve adil bir çözümün için mücadele etmek meşru ve acildir.”

BARAN HEBÛN/LEFKOŞA

Kürt sorununun adil bir çözüme ulaşması için Kurdistan İşçi Partisi (PKK) ile doğru bir diyalogun şart ve vaz geçilmez olduğunu söyleyen, AKEL MYK'sının Avrupa İşleri ve Uluslararası İlişkiler Bürosu'nda görevli AKEL Milletvekili Giorgos Koukoumas, Kürt Halkını, Almanya’nın yeni zulüm ve kriminalizasyon dalgasından korumak için gerekeni yapmanın da görevleri olduğunu söyledi.

Kıbrıs’ın Türk işgali altındaki Larnaka iline bağlı Angastina köyü doğumlu Kıbrıs Milletvekili Giorgos Koukoumas ile Kürt sorununu, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik tecrit politikalarını, “Abdullah Öcalan’a özgürlük Kürt sorununa siyasi çözüm” kampanyasını konuştuk. AKEL’in İdeolojik İşler ve Göç Politikası Bürosu çalışmalarında da yer alan Milletvekili Koukoumas, Almanya’nın talebiyle Kıbrıs’tan iadesi gerçekleştirilen Kürt siyasetçi Kenan Ayas’ın davası özgülünde Avrupa’nın Kürtlere yönelik kriminalizasyon politikaları, Türkiye’nin savaş suçları karşısında Avrupa’nın sessizliği konularında AKEL’in görüşlerini gazetemize değerlendirdi.

Kürt dostu bir Kıbrıslı siyasetçi olarak Kurdistan’daki gelişmeleri ve Kürt sorununu takip ediyorsunuz. Bir AKEL milletvekili olarak Kürt sorununu nasıl görüyorsunuz?

Uzun yıllar boyunca acımasız baskı ve şiddete maruz kalmış, hak ve özgürlüklerinden mahrum bırakılmış bir halkın haklılığını ortaya koymak için Kürt sorununa siyasi bir çözüm bulunması şarttır. AKEL, Kürtlerin ulusal onurları, özgürlükleri ve hakları için verdikleri mücadeleyle dayanışma içerisinde olmuştur ve olmaya devam edecektir. Ayrıca toplumsal eşitlik, ekoloji, kadın özgürlüğü ve toplumsal cinsiyet eşitliği ilke ve değerlerini ön plana çıkaran Rojava’daki demokratik toplumsal özyönetim örneğini de ilgiyle takip ettiğimizi belirtmeliyim.

AKEL, Kürt sorununa adil bir siyasi çözüm bulunabilmesi için Kurdistan İşçi Partisi’nin (PKK) AB’nin ve Avrupa devletlerinin ‘terör örgütleri listesi’nden çıkarılması talebini her fırsatta dile getirmektedir. Ayrıca, Kürt siyasetçilerini, Almanya gibi AB ülkelerinin, tabii ki Türkiye’nin talebi üzerine başlattığı yeni zulüm ve kriminalizasyon dalgasından korumak için elimizden gelen her şeyi yapmanın görevimiz olduğunu düşünüyoruz.

Son olarak, binlerce siyasi ve politik iltica talebinde bulunan Kürt mültecinin Kıbrıs’ta yaşadığı ve çalıştığı göz önünde bulundurulduğunda, Kıbrıs solu onların insan olarak, siyasi mülteci olarak ve elbette ülkemizde çalışan işçiler olarak haklarını savunmaktadır.

Uluslararası Komplo’nun üzerinden 26 yıl geçti. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan İmralı’da tecrit altında bu konudaki düşüncelerinizi öğrenmek istiyoruz?

Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edilmesi ve hapiste tutulmaya devam edilmesi modern dünya için bir utanç kaynağıdır. Aradan 25 yıl geçtikten sonra, dönemin Yunan hükümetinin, Yunan halkının duygularına doğrudan ters düşen bir eylemle, Kürt liderin Türkiye’ye teslim edilmesindeki dahli unutulamaz. Bu kitlesel insan hakları ihlaline son vermek, Öcalan’ın ve tüm Kürt siyasi tutukluların serbest bırakılmasını talep etmek aynı zamanda Kürt sorununa diyalog ve adil bir çözümün için mücadele etmek meşru ve acildir.

 

 

Türk devletinin Kürt Halk Önderi Öcalan’a uyguladığı tecrit ve 36 ayına giren haber alınmama durumunu nasıl yorumlarsınız?

Türk devleti, Kürt liderine yönelik bu hukuk ve insanlık dışı muamele ile Kürt hareketinin mücadelesini ezeceğini düşündüğü açıktır. Ancak dünya tarihi vahşetin ve devlet şiddetinin haklı bir davayı, haklı bir mücadeleyi ezemeyeceğini defalarca kanıtlamıştır.

Türk devleti ve Erdoğan rejimi ciddi insan hakları ve savaş suçlarına imza atıyor. Uluslararası alanda bu suçlara neden bir tepki gösterilmiyor?

Türkiye’nin Kıbrıs, Suriye ve Irak’ta işgalci bir güç, Libya ve diğer birçok yerde de istikrarı bozucu bir faktör olduğu bir dönemi yaşıyoruz. AB, NATO ve bir bütün olarak Batı’nın Türkiye’ye “Doğu Akdeniz’de istikrar için kilit ortak” muamelesi yapması ve “önemli bir müttefik” olarak görmesi modern dünyada uluslararası ilişkilerin ikiyüzlülüğünün karakteristik bir göstergesidir.

Benzer şekilde, Batı’nın bu ikiyüzlülüğü Kürt hareketine yönelik muamelesine de yansımaktadır: Kürtler katil DAİŞ ile savaştıklarında kahraman olarak gösterilirken, Türk devletine karşı özgürlükleri ve onurları için savaştıklarında “terörist” olarak nitelendiriliyorlar.

Bu tutumun temelinde, Avrupa-Atlantik kampının Türkiye’yi herhangi bir Rus etkisi altına girmekten uzak tutmaya yönelik jeopolitik-stratejik kaygıları yatıyor. Aynı zamanda Türk devletini diğer NATO devletleriyle birleştiren güçlü bir askeri-politik bağlar ağı ve özellikle de on milyarlarca euro değerindeki devasa silah ticareti bulunmaktadır. NATO odadaki fildir. Gerçekten de NATO, Türkiye’nin sınırları içinde ve dışındaki “terörist faaliyetler” defalarca meşru endişeler adına kabul etmiştir. Ki bu da aslında Türkiye’nin Kürtlere yönelik acımasız saldırılarının meşrulaştırılması ve kabul edimesi demektir.

Bu aynı zamanda Avrupa ve Batı’da Erdoğan rejimini sözlü olarak eleştiren ve hatta sıklıkla İslamofobik söylemlerde bulunan çeşitli aşırı sağcıları da ifşa etmektedir. Bu çevrelerin hepsi de NATO ve silah endüstrilerinden emir geldiğinde bir anda eleştirilerini “unuturlar.”

Geçtiğimiz Eylül ayında Türkiye’nin son İlerleme Raporu’na ilişkin Avrupa Parlamentosu’nda yapılan oylama karakteristikti. Sol Grup adına AKEL olarak, Türkiye’ye silah ambargosu uygulanması yönünde bir değişiklik önergesi sunduk. Ancak sağcı Avrupa Halk Partisi, Sosyal Demokratlar, Liberaller, Muhafazakarlar ve İtalya’dan Meloni’nin partisi, Fransa’dan Le Pen ve Almanya’dan AfD’nin de dahil olduğu aşırı sağcı partiler çoğunluğu oluşturarak önerimizi engellediler. Hepsi de Türkiye ile olan jeopolitik ve ekonomik çıkarların, ilkeler ve hukukun üstünlüğünden daha öncelikli olduğunu bir kez daha teyit etmiş oldular.

Kürt Halkının dostları “Öcalan’a Özgürlük ve Kürt sorununa barışçıl çözüm” kampanyası başlattı, kampanyanın etkilerini nasıl buluyorsunuz?

Kampanya, İmralı’da tecrit altında ve hücre hapsinde tutulan Öcalan’ın serbest bırakılması için verilen mücadeleyi daha fazla tanıtıp görünürlük kazandırmayı başarmıştır. Bu mücadele büyümekte ve devam etmelidir.

Bu vesileyle, Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’nin Türkiye’ye yaptığı son ziyaret sırasında (13-22 Şubat) Öcalan’ın tutulduğu koşulları tespit etmek üzere İmralı cezaevini ziyaret etmemesinin ciddi bir durum olduğunu belirtmek isterim.

Kıbrıs’ın, Almanya’nın talebi üzerine iade ettiği Kenan Ayas davasının yakın bir takipçisi olarak Ayas davasını ve Kürt siyasetçilere yönelik kriminalizasyon politikalarını nasıl yorumluyorsunuz?

Gerçekten de AKEL, 2023’ten itibaren gelişen Kenan’la dayanışma hareketinde, Kıbrıs’ta gerçekleşen gösterilere kitlesel katılımla, Kıbrıs’ta ve Almanya’daki yargılamadaki varlığımızla, Kenan Ayas davası konusunun Kıbrıs Parlamentosu’nda tescil edilmesi ve çok yönlü faaliyetlere katılımla en aktif siyasi güç olmuştur ve olmaktadır.

Bu duruş, Kıbrıs’taki Kürt toplumu tarafından düzenlenen eylem ve etkinliklere katılımımız ve aynı zamanda Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’ndeki müdahalelerimiz aracılığıyla AKEL’in Kürtlerle geliştirmekte olduğu genel dayanışma tutumunun bir parçasıdır.

Kıbrıs solunun Kenan Ayas ve Kürt hareketiyle dayanışmasının milliyetçi ve Türk karşıtı bir çıkış noktası olmadığı kuşkusuzdur. Bu dayanışma her şeyden önce, fikirleri ve siyasi eylemleri nedeniyle zulme uğrayan bir kişiye karşı her demokratın görevi olan bir dayanışmadır. Haklı bir mücadele ile dayanışmadır. Anti-emperyalist ve enternasyonalist bir dayanışmadır, dolayısıyla köklü ve sarsılmazdır.

Kürtlere yönelik zulüm ve tutuklamaların Avrupa Birliği genelinde yoğunlaşmış olması özellikle endişe vericidir. Mart 2023’e kadar tüm dünya, Kıbrıs’ın, Kıbrıs topraklarının neredeyse yarısını yasadışı olarak işgal eden ülkenin talebi üzerine, Kürtlere yönelik zulümde işbirliği yapacak gezegendeki en son devlet olacağını düşünüyorum. Ancak Hristodulidis hükümeti, Berlin’e bağlılığını göstermek için bu utanç verici eylemle tarihe geçmeyi tercih etti. Elbette Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Kenan Ayas’ı iade etmeyi yasal olarak reddetmek zorunda olduğunu da belirtmek gerekir. Kıbrıs hukuku, aranan kişinin siyasi inançları nedeniyle yargılanıyor olması durumunu, Avrupa tutuklama emrinin zorunlu olarak uygulanmaması için bir gerekçe olarak öngörmektedir. Benzer şekilde, Avrupa genelinde de tutuklama emri çıkarılan bir kişinin, siyasi görüşleri nedeniyle kovuşturmaya uğraması veya bu görüşler nedeniyle durumunun kötüleşmesi olasılığında, teslim etmeyi reddetme hakkı ve/veya yükümlülüğünü vurgulamaktadır.

Kenan Ayas’a yönelik zulüm, Avrupa’da Kürt aktivistlere yönelik yeni zulüm dalgasının bir parçasıdır. Bu zulümler, NATO, AB ve bazı üye devletlerinin PKK’yi ‘terörist bir örgüt’ olarak nitelendirmesi ve bunun da Türkiye’nin Kürt hareketine karşı yürüttüğü sindirme ‘çabalarını’ teşvik etmesine, meşrulaştırılmasına ve kolaylaşırılmasına dayanmaktadır.

Türkiye bunu istismar ederek Avrupa hükümetlerinden -örneğin Almanya, Finlandiya, İsveç- planlarında kendisine yardımcı olmalarını talep etmektedir. Kürt hareketiyle dayanışmanın NATO-ABD-AB stratejik hedeflerinin ve Avrupa hükümetlerinin maskesinin düşürülmesi gerektirdiğini tekrarlamaktan yorulmayacağız.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.