15 Ağustos bitiriliş tarihine yaşamsal bir başkaldırıdır
Abdullah ÖCALAN yazdı —
- Bu Atılım halkımızla, dostlarımızla, insanlıkla daha fazla birleşmek içindir. Doğruyu daha fazla egemen kılmak, her yönden doğru olan özgürlüğe daha fazla yaklaşmak içindir. Bu atılıma bu temelde sahip çıkacağız. Halkımız da bu temelde gerçeğe sahip çıkacaktır. Bugün bunun gerçeğe dönüştüğünü de kıvançla belirtiyoruz.
Bu öyle bir savaş ki; yalnız bir ulus için, bir bütün olarak parti ve ordu için değil, bunun tanımını yapamayan ve gereklerine göre kendini hazırlamayan kişi için de yaşamın imkânsız olduğu, onun dışında hiçbir seçeneğin olmadığı bir yaşam savaşımıdır. Hemen belirteyim ki, bu işe sıradan başlamak isteyenlerden, yaşamın en basit sorunlarına cevap olmaktan tutalım savaş sorunlarına bütün yönleriyle anlam vermek isteyenlere kadar herkes, eğer bu savaşımın gerçeğini anlamlandıramaz ve gereken sonuçları çıkartamazsa, bu savaşı yaşamaya hiç başlamasa daha iyi olur. Yine bu savaş öyle bir savaş ki; içinde bitmiş bir tarihe cevap olmak kadar, çok zor olan geleceğe ilişkin umuda da yegane bir giriştir.
Böyle bir sistem altında yaşayan biz Kürtlerin buna karşı direnmeye ne hali, ne içeriği, ne de tarzı var. “Sen uygun şekilde yapıyorsun” diyorlar. Tabii bu, onlara göre öyledir. Bunun bilimde ve hiçbir savaş tarihinde yeri yoktur. Peki o zaman bize neden imkansız şeyleri dayatıyorlar? Bu ne halklar tarihinde, ne de kişilerin normal yaşam gerçeğinde vardır. Şimdi sizin en büyük savaşımınız budur ve bunu son süreçlerde çok çarpıcı bir biçimde görüyorum. Kölelerin kolay özgürleşmek istemediğini bilirdim, sömürgeciliğin artıklarının ve uzantılarının çok etkili olduğunu da bilirdim ama bu belirttiğim bundan öteye bir şey. Bu acı ama çok önemli bir gerçektir.
Kimsenin adını bile söyleyemediği bir ülkenin…
Büyük özgürlük adımlarını attık. Düşünün, kadında geliştirilmek istenen özgürleşme düzeyi, en gelişmiş toplumların düzeyinin bile çok ilerisinde bir özgürleşme iddiasıdır. Bu, insanlığa ve özgür insana ne kadar bağlı olduğumu gösterir. Dar milliyetçi kelimeler ağzımızdan hiç çıkmadı ve şöyle büyük ulus, şöyle milli çıkar diye herhangi bir söylemde bulunmadım. Halklar için ana topraklar değerlidir çünkü yaşam onun üstünde gerçekleşir. Halkların ana topraklarına saygısı sonuna kadar gereklidir. Halkların ulusal gerçekliğine büyük saygı gerekir. Ulusal gerçeklik, vazgeçilmez bir toplumsal özelliktir. Ama “bir karış toprağa, hiçbir şeyle değiştirmeyeceğiz” biçiminde yaklaşan bir şovenist değilim. Amansız milli çıkarlar uğruna konuşmalar da yapmıyorum. İşte bu bizim insanseverliğimiz, büyük enternasyonalist değerimizdir.
Biz kimsenin adını bile söyleyemediği bir ülkenin yurtseverliğini yaptık. Biz hiç kimsenin kimliğini bile ağzına almak istemediği bir halkın gerçeğini ortaya çıkardık. Herkesin adeta utanarak, kaçmak istediği ulusal özelliklerin gerçeğini vurguladık. Ama bütün bu konularda nasıl ki aşağılık bir durumun kader olmadığını söylediysek, bunları böyle görkemli bir devrimde yürütmenin de bizim için öyle çokça duygulandırıcı bir şey olmayacağını da söylüyoruz. Çok mütevazıca yapılması gerektiği kadar yaptık, diyoruz. Bu savaşta çoğunuzun belki de pek anlayamadığı bir çok önemli ideolojik, siyasal, evrensel yaklaşımların da sahibi olduk. Bugün bu mücadelemizle dünya insanlığı bile ilgileniyor.
İsterdim ki, bu savaşın on üç yılını yıl yıl, ay ay, hatta gün gün size anlatayım. Bunu birileri ileride mutlaka anlatmalıdır. Eğer bu çizdiğim çerçevede siyasal, askeri, hatta edebi romanlar, hikayeler biçiminde değerlendirerek anlatılırsa inanılmaz bazı gerçekleri tespit edeceklerdir. Orada büyük bir insanın insanlıkta ısrarı, güzellikteki ısrarı inanılmaz ölçüde hem heyecan verici, hem de çok trajik olarak görülecektir. Biz bunun gerçekleşmesini size sunarak diyebiliriz ki, bu biçimde hem büyük bir düşüncenin ideolojik-askeri-siyasi boyutta gelişimine, hem de duyguların büyüklüğüne ulaşabilirsiniz. Çünkü artık zemin var. İstediğiniz kadar yüreklenebilir, istediğiniz kadar düşünebilirsiniz.
Bu zor teorisinin pratikleşmesi için, bütün savaş tarihlerini, bütün askeri kişilikleri göz önüne getirmekle birlikte, özgün yönleriyle gereken dikkati vermek, cesaretli, sabırlı olmak kadar, imkanları da iyi değerlendirmek gerekiyordu. Bir dost imkanı, bir insan ilişkisi büyük bir duyarlılık ve sorumlulukla, cesaretlice değerlendirilip mutlaka doğru karşılanmalıydı. Yani şimdiye kadar belki de savaş tarihinde hiçbir komuta kişiliğinin düşünmek bile istemediği bir askeri tarzı biz bu yıllarda müthiş uyguladık. Bunu teoriyi oldukça dikkate almakla birlikte, daha çok kendi içinde günlük olarak anı anına yenilgiye götüren tarzın önünü karşı tedbirlerle keserek, böylece sürekliliği ve gelişmeyi sağlama alan bir ordulaşma, bir eylemleşmeyle genel yönetimini, sevk ve idaresini üstlenerek biz yürüttük.
Bundan çıkarabileceğiniz en önemli bir ders, “özgürlük çok değerlidir, özgür yaşam çok değerlidir, gerekirse onun için en zorlu bir savaşı da verebiliriz” olmalıdır. İşte biz bunu kanıtladık. Değerli bir komutanın, bu savaşı sürüklemek, başarmak isteyenin kişiliğinde ilk yansıtacağı şey budur ve “ben özgürlük timsaliyim, ben özgürlük fedaisiyim, ben özgürlük tutkunuyum, her şeyimi onun için veriyorum” dediğinde o kişi komutan olur, halk önderi olur, sürükler ve başarır.
Savaşı buraya kadar getirdik, eğer gereklerine en azından bu çerçevede bağlı kalınırsa bu iş dört dörtlük gidecektir ve başarısı da kesin olacaktır. Bu temelde hem inanıyor, hem iddia ediyor, hem de büyük bir inatla vurguluyorum ki; talihsizlikler her zaman olabilir, ancak bu söze bu çerçevede bağlı kalanlar için, bütün savaşma imkanlarını başarıyla vermek kadar onun bütün çözüm yollarına da kapıyı açık bırakıyoruz. Savaşı nereden nereye getirdiğimiz ortadayken, siyaseti de ne derecede uygulayabileceğimiz ortadadır. Siyasi savaşımın en büyük ustası kesilmek, bizim için hiç sorun değil. Hem de bunu herkesin menfaatine ve yararına göre uygulayacağım.
Bütün bunları yine göz önüne getirerek belirtebiliriz ki, biz bu eleştirilerle birlikte 15 Ağustos Atılımı’nın bu amansız yıllarını tarihe yaraşır bir biçimde karşılayarak, inkar edilen tarihi kendimiz için özgürlük tarihi yaparak, talihsizliği büyük talih haline getirerek, karartılmış geleceğimizi büyük bir aydınlığa dönüştürerek büyük bir adımı attık. Aslında zafer çok uzak değil. Bu yolda doğruca, olgunca yürürsek o da gelecektir. Yeter ki bu temelde söylenenlere dikkat edilsin.
Savaşımız anlamlı enternasyonal savaşıdır
Dünyadaki dostlarımızın da her zamankinden daha fazla bu savaşımımızı anladıklarına ve destek olmak istediklerine eminim. Savaşımımızın en anlamlı bir enternasyonal savaş olduğu kesindir. Günümüzde Kürdistan savaşı, devrimin şeref savaşıdır, sosyalizmin onur savaşıdır, demokrasinin savaşıdır. Bu temelde değerlendirdiklerinde ve bundan gurur duyduklarına eminken, bundan sonra kendi desteklerini, dayanışmalarını daha da geliştirmeye, onların da küçümsenemez adımları, daha da sıkça atmalarına ve başarılı olmaya çağırıyoruz.
Bu Atılım halkımızla, dostlarımızla, insanlıkla daha fazla birleşmek içindir. Doğruyu daha fazla egemen kılmak, her yönden doğru olan özgürlüğe daha fazla yaklaşmak içindir. Bu atılıma bu temelde sahip çıkacağız. Halkımız da bu temelde gerçeğe sahip çıkacaktır. Bugün bunun gerçeğe dönüştüğünü de kıvançla belirtiyoruz. Daha güçlü katılımlar için sadece çağrı yapmıyor, bunun biricik yaşam tarzı olduğunu, büyük bir özgürlük seçeneği olduğunu, hem de vazgeçilmez bir zorunluluk olduğunu da vurguluyoruz.
*1997 yılı çözümlemelerinden derlenmiştir.
