24 yıl Türkiye’de, 3 yıl Almanya’da tutsak

Dosya Haberleri —

BEDRETTIN KAVAK

BEDRETTIN KAVAK

  • Bedrettin Kavak, hayatının 24 yılını Türk zindanlarında geçirdi; 18’inde girdiği hapisten 42’sinde çıktı. Diyarbakır 5 Noluya da direndi, tecride de, takibata da. Sonunda Almanya’ya gelmek zorunda kaldı. Ne ki hapislik, peşini bırakmadı: Alman devleti de onu halkının özgürlüğü verdiği mücadeleden dolayı hapse koydu. Kavak, 63 yıllık ömründen 3 yıl daha verdi mapuslara; bu kez bilmediği bir ülkede, sürgünde.

MEHMET ZAHİT EKİNCİ

Bedrettin Kavak, 63 yıllık ömrünün 27 yılını Türkiye ve Almanya hapishanelerinde geçiren bir devrimci. Kalan ömrüne de Fransa’da, sürgünde devam ediyor.
Kavak, 1958 yılında Êlih’e bağlı Arıkaya köyünde yaşama gözlerini açtı. Babasının Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığında (TPAO) işe başlaması ardından ise ailesiyle birlikte Êlih’e taşındı. Türk devletinin Kürdistan’daki sömürgeci zapturaptıyla henüz ilkokul yıllarında tanışan Kavak, ortaokul ve liseye ise Êlih’te devam etti; Kürdistan devrimcileriyle tanışması da ortaokul yıllarında oldu.
O günleri Kavak, şu cümlelerle anlatıyor: “Ortaokula kaydımı yaptırmak için Petrol Lisesine gittiğimde burada okuyanların çoğunun devlet memurlarının çocukları olduğunu gördüm. Köyden geldiğim için beni kaydetmek istemiyorlardı. Etrafı tellerle çevrili siteler refah içindeyken yüz metre ilerideki kentin arka sokakları adeta çamur deryasıydı.”

İlk çelişkiler ve devrimcileşme
Bu, Kavak’ın ayırdına vardığı ilk çelişkilerden biriydi: Neden toplumun bir kesimi, kaynaklardan diğer kesimine göre çok daha fazla nasipleniyor? Bu çelişki hakkında düşünmek, ona giderek devrimci bir kişilik kazandırdı. Daha çok küçük yaşta öğrencilerin kurduğu bir derneğe üye olmak istedi, yaşından dolayı kabul edilmedi ama yaşını doldurur doldurmaz gidip üye oldu. Derneğe Kürt Özgürlük Hareketinin o dönemki öncü kadroları Haki Karer ve Mazlum Doğan başta olmak üzere birçok “kadro” geliyordu; Kavak da onlarla tanışmış, kendisini nerede konumlandırmak istediği sorusuna verdiği cevap giderek daha da netleşmişti.
“Okulda kavga etmediğimiz gün yoktu, tepkimizi ve haksızlıklara karşı isyanımızı böyle dile getiriyorduk” diyen Kavak, devam ediyor: “Bu daha çok gençliğimizin verdiği bir enerjiydi, macera yaşıyorduk. Başka şehirlerden ve üniversitelerden gelen devrimciler ise bize yeni bir yaşamı öğretiyordu. Daha lise yıllarındayken öğrenciler arasındaki politik meseleler nedeniyle üç kez tutuklandığımı hatırlıyorum. Bunun böyle gitmeyeceğini anladıktan sonra ise profesyonel devrimcilik yapmaya karar verdim.”

İlk tutsaklık ve 5 Noluda direniş
12 Eylül 1980’deki askeri darbenin karanlığı da toplumun üzerine çöktükten sonra Kavak’ın mücadelesini Êlih’te sürdürmesi daha da imkansız hâle geldi. Kavak, yönünü Siverek-Hilvan’a çevirdi ve daha 1980 yılı tamama ermeden, yaz aylarında Siverek’te tutuklandı. Şöyle anlatıyor. “6 ay boyunca işkencelere maruz kaldım. Tutuklandığımdan ailemin haberi bile yoktu, gözaltı süremi uzun tutmak için bildirmemişlerdi. İşkence ve sorgulardan sonra Amed’deki Saraykapı Cezaevine gönderildim. Burada bir sene kaldıktan sonra ise ünlü Diyarbakır 5 Nolu E Tipi Cezaevine… Cezaevi, bir askeri okul gibiydi, özel seçilmiş insanlar tarafından yönetiliyordu. İşkence görmediğimiz bir gün bile yoktu. Haftada bir kez yapılan görüşler, bir dakikayı geçmiyordu. Öyle ki birçok aile zaten Türkçe bilmedikleri için çocuklarını göremiyordu.”

18’inde girdi, 42’sinde çıktı
Kavak, cezaevi yönetiminin bu tutumuna yönelik protestolarda da yerini aldı. Toplamda 55 gün açlık grevinde kalan Kavak, Gaziantep Cezaevine sürgüne gönderilenlerin arasındaydı. Bunu Aydın-Nazilli, Ceyhan ve Çankırı’daki cezaevleri takip etti. Cezasının bitmesine kısa süre kala ise Kavak, Silvan Cezaevine gönderildi ve buradan tahliye oldu.
Bedrettin Kavak, 17-18 yaşında yağız bir delikanlı olarak girmişti hapse; çıktığında 42 yaşındaydı. Ömründen çeyrek asra yakın bir zamanı cezaevlerinde tüketmişti. Çıktı, hemen tutup askere göndermek istediler. O ise askeri hastaneden bir şekilde rapor almayı başardı ve mücadelesine geri döndü.
Bugünleri Kavak, şöyle anlatıyor: “Cezaevindeydim, babamı beyin kanaması sonucu kaybettim. Kardeşim Gültekin Kavak, gördüğü işkenceler sonucu felç oldu ve daha sonra yurtdışına çıkmak zorunda kaldı. Başka bir kardeşim, devlet güçleri tarafından katledildi. Ailemin kalanı ise nar taneleri gibi her tarafa dağılmıştı. Tahliyeden sonra demokratik siyasette faaliyetlere katıldım. HADEP ve DEHAP gibi partiler içinde siyaset yürütüyordum. Defalarca polis tarafından takip edildim, tehdit edildim. Daha sonra partili arkadaşlarımın ve ailemin telkinleriyle Avrupa’ya çıkmak zorunda kaldım.”

‘24 sene yetmemiş gibi…’
Kavak, Avrupa’ya ayak bastığı andan itibaren de mücadelesine devam etti. “Bir dakikalık ömrüm olsa bile onu halkımla beraber ve halkıma hizmet ederek geçirmek isterim. Biz bu terbiyeyle, ahlakla büyüdük” diyor. Ne ki, bunu güvenlik içinde yapmasına Türkiye’de olduğu gibi Avrupa’da da müsaade edilmiyor.
Kürtleri PKK yasağıyla baskı altında tutan Alman devleti, Kavak’ı önce üç sene boyunca takibata aldı, telefonlarını dinledi; ardından rehin aldı. Kavak, Türkiye’deki 24 yıllık mapusluğun ardından Almanya’da da yeniden hapishaneye gönderildi. Anlatıyor: “24 sene yattığım yetmemiş gibi burada da üç sene bana her şeyden izole bir yaşamı reva gördüler. Buna rağmen ben, hem cezaevinde hem de mahkemelerde halkımıza yaraşan bir tutum içinde oldum. Ben ve arkadaşlarım sonuçta devletlerin ekonomik ve askeri anlaşmalarına kurban edilerek rehin alındık. Tek suçumuz, insanlara hizmet etmekti.”

Üstün Alman tecridi!
Kavak, Almanya’daki cezaevi koşullarının oldukça kötü olduğunu aktarıyor: “Günün 24 saatinin 23 saatini dar bir hücrede geçirmek zorundasın. Her yönüyle sana bir teslimiyet dayatılıyor. Çoğu zaman hasta olmana rağmen seni revire çıkarmıyorlar. Bir taraftan dil sorunu var. Hijyen koşulları da oldukça kötü.”
Çok yönlü baskı, hapishaneyi geride bıraktıktan sonra da sona ermiyor. Kavak, tahliyeden sonrasını şöyle anlatıyor: “Çıktıktan sonra pasaport verilmedi. Şu anda yaşadığım Fransa’da da bana açık cezaevi yaşamı dayatılıyor. Pasaportum olmadığı için 30 kilometrelik bir alanın dışına çıkamıyorum. Almanya’ya on sene boyunca girişim yasaklandı. Pasaport için üç kez müracaat ettim ama DAİŞ’liler için çıkarılmış bir yasayı bahane gösterip pasaport vermiyorlar. Hem maddi hem de manevi anlamda bir mağduriyet söz konusu.”

‘PKK yasağı kalkmalı’
Demokratik ilkelere bağlılıktan hiçbir zaman ödün vermediklerini, kimseyi de mağdur etmediklerini belirten Kavak, devam ediyor: “Biz mağdur da olsak her zaman barışı dillendirdik ama sürekli suç işleyen Türk devletinin çeteleri burada ellerini kollarını sallayarak dolaşıyor. Tüm bu mağduriyetlerin ortadan kalkması için PKK üzerindeki yasağın bir an önce kaldırılması gerekiyor. Avrupa devletleri, Türk devletine taviz üzerine taviz vererek süreci kurtarmaya çalışıyor ama Kürtler buna rağmen yaşadıkları ülkelerin yasalarına saygı duyarak yaşamayı esas alıyor. Ben bugüne kadar hep halkıma hizmet etmeyi esas aldım. Şimdiye kadar neyi savunduysam bundan sonra da baskılara rağmen savunmaya devam edeceğimden kimsenin kuşkusu olmasın.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.