30 yıllık tutsağın ilticası reddedildi

Yurt Dışı Haberleri —

  • Hamza Deniz, Türkiye'de 30 yıllık tutsaklığın ardından tahliye oldu ancak üzerindeki baskılar devam etti. Bu nedenle Almanya’da iltica eden Deniz'in başvurusu “Türkiye’de demokrasi olduğu" gerekçesiyle reddedildi. Deniz, “Alman yetkililerden talebim basit. Türkiye’deki şartlı sürem bitene kadar geri dönmek istemiyorum. Bu bir siyasi ilticadır, haklı bir taleptir” dedi.

ERKAN GÜLBAHÇE

Türkiye’de 1990'lı yıllarda Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından müebbet hapis cezasına çarptırılan ve 30 yıl sonra şartlı (6 yıl) tahliye olan Hamza Deniz'in Almanya'ya yaptığı iltica başvurusu reddedildi. Hamza Deniz ile cezaevi yılları ve Almanya’da yaşadığı mülteci sürecini konuştuk.

Nusaybin’in Bahçebaşı köyünde 1961 yılında doğan Hamza Deniz’in çocukluk yılları 14 yaşına kadar köyde geçer. Babasının vefatından sonra ailenin en büyüğü olarak dört kardeşine bakmak zorunda kalır. 1980’li yıllarda “Devrim nedir, Kürdistan nedir, Kürtlerin sorunu ve kimlik meselesi nedir?” üzerine kafa yormaya başladığını belirten Deniz, “Nusaybin’deki derneklere gidip geliyordum. Zamanla partinin görüşleri ilgimi çekti, yönümü oraya çevirdim. Partiyi tanıdıkça milis düzeyinde, yurtsever bir çizgide çalışmalara katıldım. Gücüm el verdiğince mücadele ettim, arkadaşlarla tanıştım, Apocuları tanıdım. O dönem herkes Apoculardan bahsederdi. Ben de Apocuları görmeyi tanımayı çok istiyordum” dedi.

Ferhat Kurtay ile tanışma

“Bir gün terzi dükkanı olan Edip isimli bir arkadaşla tanıştım. O gerçek bir Apocuydu” diyen Deniz şunları aktardı: “Bir öğlen vakti dükkanının üstündeki küçük çardağa davet etti. Orada ilk kez Ferhat Kurtay’ı gördüm. Kızıltepe doğumluydu. Askeri renkli bir ceket, kadife pantolon, mekap ayakkabılar giymişti. Yanında konuşmayan iki kişi daha vardı. Ferhat sürekli sorular soruyordu. ‘Nerelisin, ne yapmak istiyorsun, gençlerle nasıl buluşabiliriz, devrim süreci başlıyor’ diyordu. Onu dinlerken içimde büyük bir heyecan hissettim, tüylerim diken diken oldu. Henüz 17–18 yaşlarındaydım, ortaokula gidiyordum. Türkçem zayıftı. Köyde Türkçe konuşmak ayıp sayılırdı, herkes Kürtçe konuşurdu. Bu yüzden düşüncelerimi anlatmakta güçlük çekiyordum.’’

 

 

Evliyken gerillaya katıldı

1987–89 yılları arasında politik nedenlerle tutuklanarak 1,5 yıl cezaevinde kalır. Tahliye olduktan sonra milis düzeyinde çalışmalara başlar, sık sık dağ kadrolarıyla temas kurar, onlarla görüşür. 1990’da evli olmasına rağmen gerillaya katılan Hamza Deniz o yılları şöyle anlattı: ''1992 yılına kadar, yani yakalanıncaya kadar hem dağda hem şehirde faaliyet yürüttüm. Özellikle Botan bölgesinde arkadaşlarla birlikte yoğun bir mücadele sürecimiz oldu. Nusaybin’deki bazı arkadaşların şehit düşmesi üzerine şehir faaliyetlerini sürdürmem istendi. Nusaybin’e giderek silahlı bir grup oluşturduk. Kısa bir süre sonra Batman’da bir arkadaşın yakalanmasıyla bizimle bağlantısı açığa çıktı. Bunun üzerine bulunduğumuz yere operasyon düzenlendi. Operasyon sırasında çatışma çıktı, ben yaralandım. Diğer arkadaşlarım ise çatışmada şehit düştü.”

34 gün boyunca işkence

Yaralandıktan sonra sığındığı Nusaybin’in Koçerler Mahallesi’ndeki eve baskın yapıldığını anlatan Deniz, “Yurtsever bir ailenin evine sığındım. Daha sonra ‘PKK üyeliği’ gerekçesiyle gözaltına alındım. Dosyamda, Mardin ve Nusaybin’de askeri cephe faaliyetlerinden sorumlu 'Hamza Deniz' olarak geçiyordu. Yakalandığımda kendimi gizlemedim. Apocu ve PKK’li olduğumu açıkça söyledim ve bunu savundum. Bu tavrım nedeniyle çok ağır işkencelere maruz kaldım. Toplamda 34 gün boyunca ağır işkencelere uğradım. Direnişimden hiçbir zaman taviz vermedim” dedi.

 

 

Zindan ve yazıyla direniş

İlk olarak Mardin Cezaevi’ne konulan sırasıyla Elazığ, Adıyaman, Amed, Bartın, Kocaeli, Siirt ve Bandırma’da 32 yıl kalır. Cezaevini de bir direniş alanı haline getirmeye çalıştığını belirten Hamza Deniz tutukluluk yıllarına dair şunları aktardı: ''Bu uzun yıllar boyunca yazıya sarıldım. Cezaevinde arkadaşların düzenlediği hiçbir etkinlikten geri durmadım. Her zaman ön saflarda yer aldım. F Tipi döneminde daha fazla yazmaya başladım. Kürdistan tarihi ve edebiyatı üzerine yoğunlaştım; 13 üç kitap yazdım. Bunların çoğu cezaevinde yazıldı. 'Rêwiya Partizanekî’ adlı 1100 sayfalık romanım henüz yayımlanmadı, ancak şiir kitabım 'Xewnên Bêjingkirî' basıldı. Üç şiir kitabım daha basıma hazır. Diğer kitapları da basım için hazırlıyorum.’’

Yeniden tutuklama tehdidi

2022 yılında cezaevinden çıktıktan sonra ailesinin yaşadığı İstanbul’un Kanarya semtine yerleşen Deniz, mücadelesine kaldığı yerden devam etmek isteyince tekrardan devletin hedefi haline geldiğini belirterek şöyle devam etti: “Mücadeleyi toplumsal alanda sürdürmek istedim. Basın açıklamalarına, dernek toplantılarına katıldım. 9 Ekim komplosunun yıl dönümünde Tutuklu Aile Derneği’ndeki bir etkinlikte avukat Rezan Sarıca ile birlikte konuşma yaptım. Toplantıdan dönerken sivil polisler tarafından durduruldum ve karakola götürüldüm. Şartlı salıverilmiştim. ‘Propaganda yaptığım’ gerekçesiyle tutanak düzenlediler. Bırakıldım ama bu olay bana sistemin gözünün hala üzerimde olduğunu hatırlattı. Nusaybin’e döndüğümde Diyarbakır, Silvan, Batman ve Siirt’e sık sık gidip gelmeye başladım. Cezaevinde tanıdığım yoldaşların ailelerini ziyaret ediyor, onların acılarını paylaşıyordum. Bu ziyaretler sırasında askeri noktalarda durduruluyor, sorgulanıyor, kimi zaman tehdit ediliyordum. Bölgedeki bazı korucu aileler hala bize düşmanca davranıyordu. Ailemin tedirginliği artmıştı. Altı yıllık şartlı tahliye süresi boyunca en küçük bir gerekçeyle yeniden cezaevine gönderilme riskim vardı. Ailem güvende olmam için Avrupa’ya gitmemi istedi. Ekonomik bir nedenim yoktu. Asıl sebep, yeniden tutuklanma ihtimaliydi. Uzun tartışmalardan sonra Avrupa’ya çıkma karar verdik.’’

 

 

Türkiye ‘demokratik’ bir ülkeymiş!

Hamza Deniz bir daha cezaevine girmemek için Haziran 2023’te Almanya’ya geldi ve iltica etti. Gießen’deki iltica kampına yerleştirilen Hamza Deniz iltica sürecine dair ise şunları söyledi: “Başvurumuzu yaptık, ancak iki yıl boyunca sonuç çıkmadı. Yaklaşık altı ay önce duruşmam gerçekleşti. Başvurum reddedilmişti. Kararda 'Türkiye demokratik bir ülkedir, cezasını tamamlayan biri artık tehlike altında değildir’ deniliyordu. Ben siyasetçiyim, köşeye çekilip sessiz kalamam. Bizim büyük bir iddiamız var, bedel ödedik. Bu yüzden Türkiye’ye iade edilmem doğru olmaz. Türkiye’deki avukatım eğer iade edilirsem tutuklanabileceğimi belirtiyor. Devletin benim hakkımda soruşturma açtığını bildirdi. Devletin elinde her zaman yeni gerekçeler olabilir. 'Neden sınırı aştın? Şartlı salıverilmişken niye yurt dışına çıktın?’ gerekçeleri dahi onlar açısından tutuklama için yeterlidir.’’

Yeniden tutuklanabilirim!

"Otuz yılın ardından bir kez daha Türkiye’ye gönderilme durumunda cezaevine gönderilip özgürlüğümü kaybetme ihtimali ile karşı karşıyayım” diyen Deniz şöyle devam etti: “Türkiye’de Kürtçe yazmak hala bir tehdit olarak görülüyor. Bir kelime bile cezalandırma gerekçesi yapılabiliyor. Meclis komisyonlarına giden Kürt ailelerin bile Kürtçe konuşmasına izin verilmiyor. Böylesi bir ülkede yaşamam mümkün değildi.

Bir dönem yalnızca ‘Sayın Öcalan’ dediğimiz için infazlarımız yakılmış, cezalarımız uzatılmıştı. Benim de infazım yakılmış ve 2028’e kadar cezaevinde kalmama karar verilmişti. Ancak bir süre sonra Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan aynı ifadeyi kullandığında dilekçe verdim. Yargıtay bu dilekçemi kabul etti, kararı bozdu ve infazım düzeltilerek tahliyem sağlandı. Verdiğim dilekçe, o dönemde benimle aynı durumda olan diğer arkadaşlar için de emsal kabul edildi. Bu olay, Türkiye’de yasaların ne kadar keyfi biçimde uygulandığını açıkça gösteriyor. Bugün hâlâ üzerimde 6 yıllık şartlı tahliye hükmü var; her an yeniden tutuklanmam mümkün.”

 

 

'Bu bir siyasi ilticadır, haklı bir taleptir'

Türkiye’deki şartlı süresi bitene kadar geri dönmek istemediğini belirten Hamza Deniz son olarak Alman devletine çağrıda bulunarak şunları söyledi: “Benim Alman yetkililerden talebim basit. Türkiye’deki şartlı sürem bitene kadar geri dönmek istemiyorum. Bu bir siyasi ilticadır, haklı bir taleptir. Almanya’nın ve Avrupa’nın Kürtlere karşı daha samimi davranması gerekir. Kürtlerin ne yaşadığını, neyle karşılaşabileceğini en iyi onlar biliyor. Türkiye’nin demokratik olmadığını Almanya herkesten iyi biliyor olmalı. Eğer Almanya’da hukuk hâlâ geçerliyse, yasalar Kürtlerin aleyhine çiğnenmemeli. Biz fazlasını istemiyoruz. Yalnızca siyasi iltica hakkımızın tanınmasını bekliyoruz. Almanya’dan tek beklentimiz adaletin yerini bulması.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.