33 yıl 6 ay sonra döndüm; devrimi gördüm

Toplum/Yaşam Haberleri —

Dijwar Îsmaîl

Dijwar Îsmaîl

Türk devletinin zindanlarında 33 yıl 6 ay tutsak alınan Rojavalı devrimci Dijwar Îsmaîl’le hikâyesini, ‘içerisini’ ve yıllar sonra topraklarına dönüşünü konuştuk

  • 1989 yılında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ı Mahsum Korkmaz Akademisi’nde gördüm. Unutamayacağım bir andı. 5 Eylül 1991’de ihanet sonucu Wan’da esir düştüm. 6 farklı cezaevinde tutuldum, her türlü zulmü gördüm. Ancak davamdan vazgeçmedim.
  • Rojava’ya dönünce Kürdistan’ın özgürlüğünü hissettim. Şu an devrime dönmek tarif edemeyeceğim bir mutluluk. Ancak devrimimizi yok etmek isteyen Türk devleti, sizinle konuştuğumuz esnada bile Tişrîn’e saldırıyor. Ama bu kez bizi yenemeyecek. Biz kazanacağız…

FELEKXAN SERHAT

 Ben Ridwan Nesrî Silêman, Amûdê’nin Sînceqa Sedûn köyündenim. Ömrümün yarısını Türk devletinin zindanlarında geçirdim. Hep içeride neler yaptığımı, nasıl yaşadığımı soruyorlar. Ben içeride de davamı savundum” diyor Dijwar Îsmaîl. 

Tam 33 yıl 6 ay… Dijwar Îsmaîl, 1990’lı yıllarda Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) tarafından yargılanıp zindana atılan Rojavalı bir devrimci. Ona “eski tutsak” demeye dilim varmıyor. Onca yıllık esaretinin ardından Rojava’ya ayak basar basmaz annesi Fexriye Hito’nun mezarına koşmuş ve “Kürdistan devrimcilerinin annesi, oğlun geldi” demişti. Hawar Haber Ajansı’ndan (ANHA) özgürlüğüne kavuştuğu ilk günü takip ettiğimde duruşuna ve müthiş coşkusuna hayran kalmıştım. Konvoyla, davul zurnalarla karşılanmış ve “Size özgür tutsakların selamını getirdim” diyerek Tişrîn Barajı direnişine selam göndermişti. 

PolitikART’ın “Zindanda 30 yıl” başlıklı sayısında Dijwar Îsmaîl’e de yer vermek istedim ancak yolunu gözleyenlerin ziyaretlerinden dolayı uygun zamanı ayarlayamadık. Çünkü onu tutsak eden Türk devleti, 33 yıl 6 aylık sürede çocuklarını bir kez bile görmesine izin vermemişti. Hasretleri ve sevinçleri büyüktü. Şimdi en başa dönüp, kalbi hala halkının özgürlüğü için atan devrimcinin hikâyesini kendisinden dinleyelim. 

Dijwar Îsmaîl (Ridwan Nesrî Silêman), 1961 yılında Amûdê’nin Sînceqa Sedûn köyünde dünyaya gelir. Kürt Özgürlük Hareketi ile tanışmadan önce tarımla uğraşıp evini geçindirir. Ancak her zaman bir arayış içindedir. Önceleri Kürdistan Demokrat Partisi’ne (KDP) ilgi duyar ama Kürdistan İşçi Partisi’ni (PKK) tanıdıkça yaşamını yeniden şekillendirir.

Ahmet Aktaş, Ednan…

O süreci şöyle anlatıyor: “1980’li yılların sonlarıydı. PKK kadrolarının Suriye’de çalışma yaptığını duydum. Hemen onlara ulaşmak istedim. Ahmet Aktaş, Dr. Kemal, Ednan, Heci, Hisên Çawîş, Yusif Amo… Tanıdığım ilk arkadaşlardı.”

Dijwar Îsmaîl, evli ve 6 çocuk sahibi olmasına rağmen Rojava’da yürütülen çalışmalara katılır. Bir yandan evine getirdiği ekmeği yoldaşlarıyla bölüşür bir yandan BAAS rejimin baskısı altında yaşayan halkını bilinçlendirir. Tarih 1989 yılını gösterdiğinde Cizre Bölgesi’nden 15 arkadaşıyla Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ı görmek için Mahsum Korkmaz Akademisi’nin yolunu tutar. 

 

 

Karşımda bir bilge vardı

“Unutamayacağım bir andı. Büyük şaşkınlıklar yaşadım” diyor ve devam ediyor: “Fotoğraf çektik, yemek yedik, sohbet ettik. Herkes Rêber Apo’ya iki üç sordu. Üst üste sorulan yaklaşık elli soruyu bilgece yanıtladı. Bitirdikten sonra ‘Başka sorunuz kaldı mı?’ diye sordu. Ona hayran kalmıştım. O zaman bir soruya yanıt vermemişti ancak zaman geçtikte verdiği yanıtlar içinde o sorunun yanıtını zaten aldığımı fark ettim. Örgütsel ilişkileri o zamanlar çok anlamasam da duruşu ve bilgileri bende köklü değişimler yarattı.”

1990 yılının sonlarında artık Kürdistan dağlarına geçmeye karar verir ve 5 Eylül 1991’de Wan’ın Çatax ilçesine bağlı bir köyde ihanet sonucu Türk devletince esir alınır. Dijwar Îsmaîl, “Aralık 1990’da yapılan 4’üncü kongreden 20 gün önce bir kampta kaldık. Kongreye katıldık, bazı önemli kararlar alındı. Bunlardan biri de ‘korucuların affedilmesiydi.’ Bu kapsamda çalışmalar için bazı korucu köylerine gittik. Kendilerini yurtsever gösterdiler, üstelik bazılarının çocukları da bizimleydi. Sonra bize ihanet edip, ihbar ettiler. Bu kişiler Alan aşiretinin bazı üyeleriydi. Böylece zindana düştük. Hep içeride neler yaptığımı, nasıl yaşadığımı soruyorlar. Ben içeride de davamı savundum” diyor.

6 cezaevi, 6 zulüm evi

Gürpınar’da bir karakolda 13 gün kaldıktan sonra Dijwar Îsmaîl için tutsaklık süreci başlar. Amed, Antep, Yozgat, Siirt, Bandırma ve Afyon’da olmak üzere 6 cezaevinde kalır. O Türkiye’de esir alınırken çocukları Mesud, Diyala, Axîn, Mizgîn, Doxan ve Dîcle’yi de Amûdê’de babaları olmadan büyüyeceği zorlu günler bekler. Dîcle o zamanlar henüz 11 aylıktır. 

 

 

Hiç unutmam, hiç unutmayın

Dijwar Îsmaîl, insanın dile getirmede dahi zorlandığı cezaevi günlerini, unutamadıklarını ve yoldaşlarını, güçlü ama bir o kadar da hüzünlü bir sesle anlatıyor: “Çok insan gördüm; direnen, ihanet eden, davasını savunan, şehit düşen, uzaklaşan… Elbette güzel yoldaşlarım oldu. Ferhat Aksoy, Süleyman Güler, İrfan Güler, Remzi Avcı ile aynı koğuşları paylaştım. Remzi arkadaş daha sonra Kürdistan’ın gökyüzünde yıldız oldu, şehit düştü. Birçok anım oldu ama hayatımın sonuna kadar asla unutamayacağım iki olayın tanığı ve katılımcısı oldum. İlki 4 Ekim saldırısıydı. 4 Ekim 1994 tarihinde Diyarbakır E Tipi Cezaevi’ne baskın yapan devlet, siyasi tutsaklara vahşice saldırdı. Savaşlarda kullandıkları silahları bize karşı kullandılar; bixiler, gaz bombaları, patlayıcılar, coplar ve ucu çivili sopalar… Elbette biz de direnişe geçtik. 4 Ekim, kahramanların direnişiydi. Mazlumların, Hayrilerin, Kemallerin ve Akiflerin mirasıydı. Bu saldırıda düşman gerçekliğini daha yakından tanıdım. ‘Bir direniş nasıl örgütlenir ve nasıl verilir?’ sorularının yanıtını aldım. 

Beni, yoldaşlarımı ve tüm Kürt halkını yıkan bir diğer olay ise Rêber Apo’nun esir alınmasıydı. Evet, 15 Şubat komplosu. İçeride bizim için yaşam adeta durmuştu. Her anlamda yaşamıyorduk, uzun bir yas hali vardı. Tabi Mehmet Halit Oral arkadaşın başlattığı ‘Güneşimizi karartamazsınız’ eylemleri, bizi yeniden diriltti.”

Cezaevinde ayrı bir devlet; İGK

Dijwar Îsmaîl, 30 yılını doldurunca özgürlüğüne kavuşmayı bekler. Ancak tahliyesi İdare ve Gözlem Kurulları (İGK) tarafından engellenir; 3 yıl 6 ay daha tutsak kalır. 33 yıl 6 ay boyunca ailesiyle sadece 3 kez görüşmesine izin verilir. 1995 yılında eşi Xalise Ebdurezaq’ı, 2008 yılında babası Nesrî Silêman’ı, 2013 yılında ise annesi Fexriya Hito, babasını ve erkek kardeşini görür. Göremediği 6 çocuğu da büyür, çalışır ve kendi ailelerini kurar. Dijwar’ın şu anda 21 torunu var.

 

 

Döndüm, devrimin müjdesini aldım

Ve özgürlük zamanı gelince Dijwar, Sînceqa Sedûn köyündeki evine gitmeden önce 2015 yılında yaşamını yitiren babası ile 2020 yılında yaşamını yitiren annesinin mezarlarını ziyaret eder. Yıllar sonra devrimin yapıldığı topraklarına dönünce yaşadığı duyguları şöyle tarif ediyor: “Halkımı ve özgürlük ruhunu gördüm. Kürdistan’ın özgürlüğünü hissettim. Devrimi gördüm, bu mutluluğu görmek benim için büyük bir şans. Özgür ama sınırları henüz dar olan bir Rojava’ya yıllar sonra dönmüştüm. Ancak bir şey çok içimde kaldı. Özgür kaldıktan sonra annemle birlikte devrim çalışmalarını yürütecektik. Hep bunun hayalini kurdum. Maalesef annemi kaybettim. Duygularımı hiç saklamayacağım, çok üzüldüm. Onu kaybetmek içimde derin bir boşluk yarattı.

Şu an devrime dönmek tarif edemeyeceğim bir mutluluk. Ayak basar basmaz geleceğin müjdesini aldım. Ancak devrimimizi yok etmek isteyen düşman hala saldırıyor. Sizinle konuştuğumuz esnada bile Tişrîn’e saldırıyor. Ama direniyoruz, direneceğiz. Türk devleti bu kez bizi yenemeyecek. Biz kazanacağız, devrimimiz, şehitlerimiz kazanacak.”

 

* * *

Sağdan sola Rohat Silêman, Nesrî Silêman ve Fîdan Amûdê 

Amûdê’nin yurtsever ailesi 

Dijwar Îsmaîl’in kişisel mücadelesi kadar Silêman ailesinin de mücadelesine yer vermeden geçemeyeceğim. 1980’li yıllarda onlar da evinin kapısını Kürt Özgürlük Hareketi’ne açar ve lokmasını paylaşır. Öyle ki Dijwar’ın babası Nesrî Silêman, kız kardeşi Fîdan Amûdê (Remziya Silêman) ve kızı Rohat Silêman’ı halayla, davul zurnayla Kürdistan dağlarına uğurlar. 1995 yılının Mart ayında, aynı evden hala-yeğen el ele vererek özgürlüğe adım atar. 

O günleri Dijwar Îsmaîl’in yeğeni gazeteci Jiyan Bozo şöyle hatırlatıyor: “Öyle sıradan bir katılım değildi. Nenem, Rohat ve Fîdan’ı yanına alarak çarşıya gitmiş. En güzel kıyafetleri almış. Eve dönüp en güzel yemekler yenmiş, halaya durulmuş ve fotoğraf çekilmiş. Herkese örnek olacak bir duruş sergilemişler. Dedem Nesrî Silêman, kızına ve kız kardeşine, ‘Gerilla saflarında açlık, susuzluk, ölüm, yaralanma, tutuklanma gibi şeyleri yaşayacaksınız. Sizi bugün alnımın akıyla uğurluyorum ancak ne olursa olsun geri dönmeyin. Bir gün Kürdistan özgürleştiğinde bana seslenip, ‘Baba bak Kürdistan’ı özgürleştirdik’ diyeceksiniz’ demiş. İki kadın da verdiği sözü tuttu. Rohat, 1998 yılında Xinerê’de şehit düştü. Fîdan ise şu anda Rojava’da çalışmalarını sürdürüyor.”

 

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.