Açların ağzına Kürt kanı sürmek!..

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Soygun ve talan kurbanları, açlık çektikçe, “devrim“ diye diye tersine gidişle koyunlaşanları, “ninni, uyu da büyü yavrum“ niyetine, “Kürt kanı“ teranesi ve “sela“ sesleriyle uyutup peşlerine taktılar. Oysa, esir de olsa, o coğrafyada 25 milyon Kürt yaşıyordu

Sokaktan geliyor, bunlar. Yol kesmeden, dolandırıcılık, kalpazanlıktan gelme...
Karın tokluğuna, derin (haydut) devletin, “ülkücü“, “akıncı“ kokartlı tetikçisi, yol keseni, insan kaçıran “vatan severleri“ydiler.
Oradan, buradan toplanıp devşirilmiş göçmen çocukları, torunları olan bunlardan, “en has“, süper “arı“ Türk nesli elde etme, “Hira dağı kadar Müslüman“ yaratma adına, Türk ve Müslüman öldürmeden geliyorlar. Ülkücü ve dincilikleri bu, bunların: Katillik...
1970’lerde, “Milli ve Yerli“lerin “ağabeyleri“ Oğuzhan Asiltürk ve Korkut Özal’ın İçişleri Bakanlığı yıllarında, dokunulmaz katillerdi. Geride, 6 bin Türk ve Müslüman bırakıp Çorum’u, Maraş’ı, iki kere Sivas’ı, Malatyayı kanatarak geldiler.  Üst-başları kan içinde, giyitleri lime lime...
Bunların elinde, bugün ordular var: Yer yüzün gezgin katilleri dincile takviyeli asker, polis, MİT, Sadat orduları ve nişangahta Kürt soyu...
IŞİD dini ve ırkçılıkla afyonlayıp koyunlaştırdıkları kalabalıklara “bak işte, senin beka engelin, soy düşmanın“ diyerek, Kürtleri gösterip  oyalıyorlar.
Geride, mafyayla ortaklaşa, “gün hırsızlık, talan günüdür“ diye diye, satış için araziye, yollara, dağlar, omanlara hücum edip gelirlerini aralarında paylaştılar. Fabrikaları, iyi satış yapan mağazaları, limanlar, koy ve tersaneleri sattılar.
Dünün magandalarından, yeni büyük Türk sosyetesi yarattılar. Gecekondulardan, kürek sallayan amele, sıcakta güneş altında pişik pişik olan ırgat, gece yarısı kalkıp işe koşan çağdaş kölelerden vergi adı altında aldıkları haraçla inşa edilen Saraylara, köşklere taşındılar. Orada, yine halkın ödediği vergilerle, sofralar kurdular. Çağın en lüks arabalarına bindiler. On üç uçaktan oluşan gezi filosu kurdular.
Hep birlikte yiyip içtiler. Havuzlar, denizlerde cip cip ettiler. İşsiz, avare oğulları, kızlarını, damat ve tekmil sülalelerini gemi filoları, gecikler, işletme, fabrika, medya, halkın parasına çökme ile vakıf sahibi yaptılar.
Talan ve çalmadan arta kalan parayla,  Kürt düşmanlığı üzere ırkçılığı bilediler. Soygun ve talan kurbanları, açlık çektikçe, “devrim“ diye diye tersine gidişle koyunlaşanları, “ninni, uyu da büyü yavrum“ niyetine, “Kürt kanı“ teranesi ve “sela“ sesleriyle uyutup peşlerine taktılar.
Oysa, esir de olsa, o coğrafyada 25 milyon Kürt yaşıyordu. Alevi, Êzîdî ve diğer inançtaki kitlenin yanında, Kürt çoğunluğu Müslümandı.
Ancak, Kürtlerin gözleri içine bak baka, camilerin minarelerinde bağırılan “Sela“ların eşliği ve “it,kurt başı“ işareti yapan ırkçıların gösterileri arasında, Kürtleri öldürmeye, şehirleri, köylerini yakıp yıkmaya gidiyorlardı.
Oysa, onların “sela“lı, it başlı bayramı, Kürtlerin matemi, yas tutma zamanıydı.
Kanlı “ülkücü-akıncı“ oligarşisi, şu günlerde bir kere daha, kendi eseri olan krizde çırpınıyor. Çünkü, içerde Türk parası sıfırı tüketti. İşsizlik, fukaralık diz boyu. Dolar yüksek hızıyla eriyip ağza giden lokmaları da götürüyor.
Öte yandan, İttihatçıların 1900’lerin başaramadığını, günümüz dünyasında gerçekleştirip “ırkçı-dinci“ Türk imparatorluğunu kurma hayaliyle, işgal ettikleri Suriye, gırtlaklarına dolandı.  Ruslar bir yanda, Suriyeliler bir yanda, “faili meçhul“ füzeler yağdırıyor, tepelerine.
Magandalar oligarşisi, bu manzarayı unutturmak ve ömrünü uzatmak için, açım diyenleri uyutmak üzere, bir kere daha yamyam tamtamıları çalmaya başladı. Kürt kanı vaadediyor, ırkçılıkla yoğrulup beyni afyonlanmışlara.  
  Ergenekoncu (ırkçı) emekli generallerle, eski diplomatlar televizyon ekranlarında, harita üzerinde işgal edilecek yeni toprakları işaret ederek, ganimet hayali görenler hırsızları sevindiriyorlar.
Ama Kürtlerin katli, bunlara hayat suyu olur mu, sanmıyorum. Çünkü, kurdukları diktatörlük, bile artık sesleri susturamıyor.
Karşılarında siyasi muhalefet yok ama, buna rağmen hırsızlıklar, talan ve mafya “çökme“leri televizyon ekranlarında, dizi dizi. Bilal’in vakıflarıyla götürdükleri, Binali Yıldırım milyarları, oğlunun kokain ülkesi ziyaretleri dillerde...
Bütün bunlar bir yana. TC tarihinde, kimse hırsızlıkları, talan ve “çökme“ler yüzünden, iktidardan, su başlarını tutmaktan gitmedi, bugüne kadar. Irkçılık ve cinayetlerden de...
Koyunların melemeye başlaması da bir şey değil. Bu rejim “sıfırı tükettiği için“, Rusyadaki Sovyet rejiminin bir benzeri olarak, vurulmuş fil gibi dört ayağı üstüne çöküyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.