Adamın ülkesini çalmış, ‘gel seni öpim kardeşim’ diyor!

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Hale bakın! Katil, adamın halkını kırmış, ülkesini yıkmış, geri kalanını çalmış, işgal ve ilhak gücü olarak yerleşmiş, sonra "gel seni öpim kardeşim" diyor. Görülmemiş, bir utanmazlık icadı bu...

Adamı "efendisi" biliyor, benimsiyordu. Tapınır gibi ve köle ittihatçılığıyla önünde el bağlıyordu. Toplantılarında "amigo"luk yapıyor, toplanan yandaşlarını kızıştırıp tava getirircesine komiklikler yapıyor, ondan bundan "apartma" bol kanlı, kellelerin uçuştuğu hamaset manzumeleri okuyordu.  

Ama günün birinde, efendisi tökezleyince, üstüne çullanmak üzere tüm düşmanlarından önce ihanetçi kesiliyordu. Kış kıtlığında aç kalmış genç kurdun ihtiyar babasını boğazlaması misali onu öteleyip birikimlerine "malı" bildiği yandaş kalabalığına konuyordu.
Durdurulamayan yükselişi böyle başlıyor, skandallar (rezalet) ile devam ediyordu. İçeride, evde kalmış aristokrasi kızlarına hayali aşk satan Kazanova, zengin olmayı hayal eden beyinsel ve cepsel yoksullara, kelepir zenginlikler sunan dolandırıcı Sülün Osman gibi hayal satıyordu. Aydınlara hayali özgürlükler bahşederek yıldızı parlak bir "şahsiyet" oluveriyordu.

Hırsızlığı, mafyayı da soyan bir vurguncu olduğu aşikar olunca, hem savcı hem de yargıç rolü üstlenerek kendini yıkıyor, tertemiz pak ediyordu. Halkının "en sevdiği" oluyordu.

Artık ülkede, her şeyin başın başı, parasal aksiyonların başefendisi, yatak odalarının da sorumlusuydu, sanki. Kimin, kaç çocuk yapacağına da o karar veriyordu. Bu kadar etkin ve yetkin yani...

Hal böyle böyle olunca, çekirdekten yetişme diplomatları "Monşer" diye küçümseyerek yandaş ve benzeşleriyle dış siyasetin de "baş efendisi", şantaj ve entrikanın adı ise "büyük diplomasi" olmuş oluyordu.

Gün de, gelecek de onundu artık. Yeryüzündeki tüm Kürtler, kafasının içinde bıcıl bıcıl bıcıldayarak kaynayan düşmandı. Düşmanı yok etmeyi, milletinin aydınlık geleceği (beka) için, ilk şart ilan etti. Ve kan dökme şenliğine başladı. Günde en az iki kere "sevgili milleti"ne sesleniyor, avurtlarını şişire şişire "öldürdük" müjdesi veriyordu. "Çok Kürt öldürdük!.."

O arada dünyayı turlayarak, "gel beraber Kürt öldürelim" diyordu.

Onu en iyi anlayan dünyalı, Rus Putin’di. Çünkü onun için Putin, artık bir alışkanlıktı. Putin onun canı, kan görmek istedikçe "hadi git, Kürt öldür" dedikçe, ona daha bir sıkı bağlanıyordu.

O artık "depoladığım mültecileri üstünüze salarım haaa" şantajıyla Avrupa’dan haraç almış bir dünya lideri, asrın adamıydı. Kafasına nasıl eserse öyle yapan veya saldıran biriydi.

Mısır devlet başkanına, "katil" deyip durdu. Onu devirmek için, ajanlar besleyip ülkesine soktu. Kellesi için bol miktarda para harcadı. Başaramayınca kapısında "ver elini öpim abi" kuyruğuna girdi.

Basra Körfezi ülkelerini düşman ilan etti. Tehditleri boşa çıkınca yollarına halı serip, şerefe atlı asker gösterileri düzenleyerek, onları "yaleyli" şarkılarla ağırladı. "Katil" dediği Suudi liderini 21 pare top eşliğinde kucakladı.

"Rus uçağının düşürülmesi emrini ben verdim" dedi. Sonra gürültü kopunca "ben yapmadım, FETÖ yaptı" diye çark etti. Sonra gidip Putin’in kapısında, tavana bakarak bekledi.

Onunla komşuluk yapmanın, trajedik sonuçlarına bakın bir de: Avrupa’dan yükselen "cız" seslerin korkusundan Yunanistan’a diş geçiremiyordu. Ama "dost" diye diye Ermenistan’ın etrafında fır dönüyordu. Ama bir gece tepelerine biniverdi. Dişleri Ermeni gırtlağına saplanmıştı.

İran’a karşı dişlerini karnında gizliyor ve orada sıkıyor...

Sınır boyunda, İran’ın hemen yanında yer alan Güney Kürdistan’da el üstünde tutuluyordu. "Torpil" arayanlar, orada görevli ya da ıskartaya (emekli) çıkmış generallerin kapısında bekliyordu. Ama "efendi" ülkeyi istemeye başlayınca, ilişkiler bozuldu. O da, Barzi’ye "Aşiret reisi" diye hitaba ve "bir gece ansızın" tehdidine başladı. Şimdi, orada sınır yok. Ülke işgal altında. Barzinigiller işgalcilerin hizmetinde. Hırsızlık, soygun ve yasak her yerde. Barzani kendi ülke toprağına giremiyor. Askerleri ormanları kesiyor, korucular, kesilenleri odun niyetine pazarlara taşıyor.

Suriyeye gelince:

Kürtlerin asrın lideri Esad’a "kardeşim" diyor, karşılılı aile ziyaretleri yapılıyor, birlikte tatiller geçiriliyordu. Sonra, giderek Suriye’nin iç işlerine elini, ellerini daldırmaya başladı. Esad’dan Müslüman Kardeşleri iktidara ortak etmesini istedi ve isteğinde ısrarcı oldu. Bunun üzerine, ipler koptu.

Kendini, Ortadoğu’yu yeniden düzenleme projesinin ikinci başkanı ilan edip, Suriye’ye savaş açtı. Dünyanın dört bir yanından getrilen teröristleri donatıp ülkeye saldı. Esad ülkesini savundu, ama Suriye harabeye döndü. Milyon kişiden bahsediliyor, ama kaç kişinin öldüğünü kimse ne olarak bilmiyor.

Efendi Recep, kanayan ve yanan ülkeyi uzaktan seyrediyor ve gidip Şam’da namaz kılarak zaferi kutlama anını bekliyordu. Olmadı. Kobanê’de de Kürtlere yenildi. Bundan sonra, IŞİD’in davetiyle (o buna IŞİD ile savaş diyor) Suriye topraklarını işgal etti. Rojava saldırısı ile işgali genişletti.

O şimdi, Putin aracılığı ile Esad’ın kapısında, dolandırıcı Sülün Osman gibi içeriye alınmak üzere bekliyor. Amacı Esad’ı öpmek. Ama unutmamak gerek. Öpücüğü, yılanınkini andırıyor. Öptüğünü ısırıyor ve bir daha iflah olmuyor.

Barzani’yi öptü, sonra ülkesinin efendisi oldu. Libyalılara yardıma gitti. İşgalci olarak kaldı. Ermeni öpücüğü, sonra bombaya dönüştü. Putin’i bir kaç kez ısırdı. Ancak, o panzehire sahipti. İran ilişkilere sınır koydu.

Şimdi Putin’i de kullanarak, yeniden Suriye’nin başına bela olmak istiyor. Amacı, Kürtlere karşı Esad’la bir ve beraber olmak. Ajanları karşılıklı olarak, görüşüyorlarmış. Ama süreç yavaş ilerliyormuş. Öyle diyor, asrın Türk’ü...

Esad, ülkesini işgal eden, ilhakın taşlarını döşeyen yurttaşlarının katiliyle "Şam" (birlikte) olur mu, bilemiyorum. Ama babası, onurlu bir liderdi. Yaşasaydı, sanırım ülkesinin katiline, "buyur içeri" anlamında, ajanlar seviyesinde görüşmeye oturmazdı. Halkının onuru adına ona, "Şerefli bir düşman gibi, önce ülkemden çık, sonra kapıma gel" derdi.

Hale bakın! Katil, adamın halkını kırmış, ülkesini yıkmış, geri kalanını çalmış, işgal ve ilhak gücü olarak yerleşmiş, sonra "gel seni öpim kardeşim" diyor.

Görülmemiş, bir utanmazlık icadı bu...

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.