‘Aile’ adı altında yalnızlaştırılıyorlar
Kadın Haberleri —

Kadın cinayetleri
- Evin Demirtaş, ‘yeniden evlendiği’ ve Yezda Akgün ise boşandığı için ‘namus’ adı altında katledildi. Rosa Kadın Derneği Başkanı Suzan İşbilen, devletin kadınları ‘aile bağları’ üzerinden yalnızlaştırmak ve erkek şiddetine karşı savunmasız bırakmak istediğini söyledi.
ASMİN BARAN / AMED
Kadın cinayetlerinde katiller cezasız bırakılırken, iktidarın 2025 yılını “Aile Yılı” olarak ilan etmesi, aileye odaklanan politikaların kadınları daha fazla yalnızlaştıracağı endişesini artıyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun (KCDP) 2024 yılı verilerine göre; 394 kadın katledildi, 259 kadın ise ‘şüpheli’ şekilde yaşamını yitirdi. Kadın cinayetlerinin azaldığı tek yıl ise İstanbul Sözleşmesi’ne imza atılan 2011 yılı oldu.
‘Yeniden evlendiği’ için!
Cezasızlık politikası, haksız tahrik indirimi gibi uygulamalar kadın cinayetlerine kapı aralarken; Kürdistan ve Türkiye’de ‘namus’ bahanesiyle işlenen cinayetler de devam ediyor. Amed’de Ekim 2024’te Evin Demirtaş, 10 yıl önce boşandığı Abdullah Şehmusoğlu tarafından “yeniden evlendiği” gerekçesiyle katledildi. Demirtaş, Şehmusoğlu ile 15 yaşındayken ailesi tarafından zorla evlendirilmişti. Katili ilk evlendiği kadını da katletmiş, Demirtaş onun 3’üncü evliği. Evliliği boyunca sistematik şiddete maruz kalan Demirtaş, Şehmusoğlu’ndan 2013 yılında boşanmıştı.
‘Namus’ zırhına sarılıyorlar
Aralık ayında ise Yezda Akgün oğlu Baver Akgün tarafından katledildi. Yezda Akgün de evli olduğu erkekten boşanmıştı. Kız kardeşi Şerife Aslan, Akgün’ün ölümünde azmettirici olduğunu belirterek, “Bu ülke kadınlar için yaşanılır bir yer değil, yasalar uygulanmıyor. Bu yüzden de erkekler kadınları katletmeye devam ediyor. ‘Namus’ adı altında ceza almıyorlar” dedi.
Yalnızlaştırılıyorlar
Rosa Kadın Derneği Başkanı Suzan İşbilen, kadın cinayetlerinin gerekçelendirilmesiyle, kadınların yalnızlaştırılmaya ve erkek şiddetine karşı savunmasız bırakılmaya çalışıldığını belirtti. İşbilen, “Namus kisvesi, kadınların mücadelesini caydırmak ve kazanımlarını geri almak için kullanılıyor. Kadını yalnızlaştırmak ve erkek şiddetine haklı zemin sunmayı hedefliyorlar” dedi.
Muhafazakâr politikalar şiddeti besliyor
İşbilen, muhafazakâr politikaların kadın üzerindeki baskıyı artırdığını ve kadın cinayetlerinin artışında bu zihniyetin etkili olduğunu söyledi: “Muhafazakâr ve siyasal İslam politikaları, kadınları köleleştirmeyi ve ‘makul kadın’ yaratmayı hedefliyor. Kadınların mücadelesi yükseldikçe, erkek zihniyet bu baskıyı artırıyor.”
Katillerin cezai indirimlerden faydalandığına dikkat çeken İşbilen, yasal değişikliklere rağmen cezasızlık kültürünün devam ettiğini belirtti. Bu durumun toplumsal ahlak anlayışıyla katilleri aklama çabalarına zemin hazırladığını ifade etti ve ekledi: “‘Namus’ adı altında işlenen kadın cinayetlerinde ağır tahrik unsuru taşıdığı gerekçesiyle faillere ciddi indirimler uygulanıyor.”
Aile iktidarın yardımcı kurumu
Aile kavramının kutsallaştırıldığını işaret eden İşbilen, “Kadın cinayetleri gibi ailenin ilk örgütlenişi de politiktir ve iktidarların en önemli yardımcı kurumudur. Aile, iktidarların siyasi amaçlarına hizmet eder. Özellikle devletler, bireyler üzerinde sosyal ya da siyasal olarak kuramadığı disiplini ‘aile bağları’ üzerinden kurarak bireyi hareketsiz kılar. Bugün kutsal denilen ve kutsanan ailenin en önemli işlevi budur” diye konuştu.
Örgütlenme şart
Kadına yönelik şiddetle mücadelede dayanışma ve örgütlülüğü güçlendirmenin önemine vurgu yapan İşbilen, “Kadınlarda cins bilincinin geliştirilmesi ve farkındalık oluşturulması şart. En etkili yöntem, kadın dayanışması ve örgütlenme ile bu politikaları etkisiz hale getirmektir” dedi.