Ailesini diri diri gömdüler
Kadın Haberleri —

Êzîdî Soykırımı
- Nisbet Süleyman’ın ailesi DAİŞ tarafından katledildi, kendisi esir alındı: “Annemi ve kardeşimin çocuklarını diri diri çukura atıp bu şekilde öldürdüler. Kardeşlerimin ve çocuklarının kemikleri hâlâ kayıp. Sadece kemiklerimizi ve esirlerimizi istiyoruz”
Êzîdî toplumuna yönelik 3 Ağustos 2014 tarihli Fermanın 11. yıldönümünde, Êzîdî toplumu o acı dolu günleri bir kez daha anıyor. Şengal’de her evde, bir hikaye karşılıyor sizi. Binlerce Êzîdî kadın hâlâ DAİŞ tarafından köle olarak kullanılıyor ve binlerce kişinin akıbeti bilinmiyor. Şengal’in her yerinde toplu mezarlar açılmayı bekliyor. Tilkaseb köyünden Nisbet Süleyman, DAİŞ’in elinden kurtulmayı başaran bir Êzîdî kadın. Nisbet Süleyman ailesinin katledildiği, kendisinin esir alındığı o korkunç günleri Nujinha’ya anlattı.
Hiçbir önlememiz yoktu
Nisbet Süleyman (27), aslen Koço köyünden. Evlendikten sonra Tilkaseb köyüne taşındı. Ferman başladığında Tilkaseb köyündeydi. Nisbet Süleyman, daha önce DAİŞ’den hiç haberdar olmadıklarını belirterek, yaşananları şöyle anlattı: "DAİŞ'in saldıracağını bilmiyorduk, bu yüzden herhangi bir önlem almadık. 3 Ağustos sabahı DAİŞ köyümüze saldırdı. Yürüyerek kaçtık. Şengal’in dış mahallelerine ulaştığımızda DAİŞ bizi yakaladı ve esir aldı. Önce Şengal’e götürüldük, orada kadınları, erkekleri ve çocukları ayırdılar. Gece geç saatlerde köyümüzden bir kız ve eşimin kız kardeşi, genç kadınlarla birlikte bizi diğerlerinden ayırıp Beac şehrine götürdüler. Yaşlı kadınları Baduş şehrine götürdüler. Bir gece Beac'te kaldık. Sonra bizi Musul'a götürdüler ve yaklaşık 3 ay Musul'daydık.
Ölümle tehdit ettiler
Çok korkuyorduk. Çocuk yaştaki kızları alabilmek için sürekli arayıp duruyorlardı. Daha sonra bizi Tilafer'e götürdüler. Biz oradayken bir aile bizden kaçtı. Aile kaçtıktan sonra gelip bize işkence yaptılar ve telefonumuz olduğu bahanesiyle ölümle tehdit ettiler. Telefonumuz olmadığına onları ikna etmekte zorlandık. Orada eşimin kız kardeşini de yanlarına almak istediler. Eşimin kız kardeşi engelliydi ve konuşamıyordu. Engelli olduğunu anlayınca geri verdiler.
Yaşlı adamı vahşice öldürdüler
Halktan aldıkları zeytin ağaçları ve hayvanlar vardı, onlara bakmamızı istediler. Eşim, 'Beni ailemden ayırmazsanız, istediğinizi yaparım' dedi. Bu şekilde, birkaç aileyi yanımıza alıp çalıştırdık. Eşim ve diğer ailelerin erkekleri, kaçmanın bir yolunu bulmak için geceleri evlerden çıkıyorlardı. Çeteler, kaçarsak bizi öldüreceklerini söyleyerek bizi tehdit etmeye devam ettiler. Bir keresinde çeteler bir araba getirdiler. Eşim, arabanın kapısını açtığında, yaşlı bir adamın vahşice öldürüldüğünü gördü. Kaçmamamız için bizi korkutmak istediler. Bizi İslam'a geçmeye zorladılar. Korkudan resmen kabul ettik. Bizi tehdit ettiklerinde eşim, 'Artık sizin olduk, asla kaçmayacağız' diyordu. 3 ay kadar orada öyle kaldık.
Kaçmaktan vazgeçmedik
O dönemde hamileydim. Kış mevsimiydi ve hava soğuktu. Bir gün kaçmaya hazırlandık. O gün etrafta kimse yoktu. Saat 19.00'da yola çıktık. Sabaha kadar aradık ama bir çıkış yolu bulamadık. Geri dönmek zorunda kaldık. Kaçtığımızdan şüphelenmemeleri için her zamanki gibi evden çıktık ama hâlâ çok korkuyorduk. Etrafta kimse olmadığını görünce, onlar farkına varmadan eve döndük. 4 gün sonra kaçmak için başka bir fırsat gördük. Çocuklarım küçüktü, bu yüzden ağlamasınlar ve çete bizi fark etmesin diye onlara uyku hapı verdim. Saatlerce yürüdükten sonra sabah güvenli bir yere ulaştık. Kurtulduktan sonra Zaxo'ya geçtik ve yaklaşık 2 yıl orada kaldık. Oradan da Qadıya Kampı’na geçtik.
İnsanları toplu halde öldürdüler
Ailelerinden uzun süre haber alamayan ve kamplarda zorlu bir hayat yaşayan Nisbet Süleyman ve ailesi 7 yıl sonra Şengal’e döndü. Şengal’e dönüşün kendileri için çok zor olduğunu söyleyen Nisbet Süleyman şöyle devam etti: "Ailemizde yedi kardeş vardı: annem, babam, kardeşlerim ve onların çocukları. Emir verildiğinde ailem Koço köyündeydi. Koço köyünde çukurlar kazdılar ve öldürmek istedikleri insanları toplu halde bu çukurlara attılar. Babam ve beş kardeşim bu şekilde öldürüldü. Kardeşlerimden biri çukurlardan yaralı olarak kurtuldu. Annemi diri diri çukura atıp bu şekilde öldürdüler. Kardeşlerimin çocuklarını da bu şekilde öldürdüler. Kardeşimin eşi hala ellerinde, bildiğimiz kadarıyla Suriye'de.
Irak, Êzîdî soykırımını kabul etmedi
Şimdiye kadar sadece babamın ve iki erkek kardeşimin kemiklerine ulaştık. Annemin kemikleri hâlâ Bağdat'ta. Kardeşlerimin ve çocuklarının kemikleri hâlâ kayıp. Devlet sorumluluğunu yerine getirmiyor, bizi kandırıyor. Irak'ın kendisi henüz Êzîdî soykırımını kabul etmedi. Farklı bir şey istemiyoruz, sadece kemiklerimizi ve DAİŞ'in elindeki esirlerimizi istiyoruz." ŞENGAL















