Al sana seyreyle!..

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Polis, selama durması gereken eski milletvekili, HDP İstanbul il başkanı Roboskili Ferhat Encü’ye İstanbul’un orta yerinde ve kameralar karşısında, saldırdı. Encü, Roboski’de yakınlarını kaybeden ve onların davasını gören biriydi. Onu karşılarında görünce, kırmızı görmüş gibi oldular.

Pakistan’ın darbeci Generali Ziya Ülhak rejimince idam edilen Başbakanı Zulfikar Ali Butto’nun, daha sonra da bir suikastla katledilen kızı eski Başbakan Benazir Butto’nun bir sözü var:

“Kürtçeyi yasaklayan İslam ülkelerinin, hangi Allah’a inandıklarını şeytan bile anlamış değil...”

Evet, hiç bir dinin Allah inancına sığmayan, insanlık vicdanının evrensel çemberinde yeri olmayan, barbarca bir zoralığın esiri Kürtler.
Özgürlük sevdalısı her Kürt, dün eşkıya idi. Bugün sarıklı ve kravatlı mafya koalisyonu nezdinde terörist...

Reis diye hitap edilen diktatör Reco, diyar diyar dolaşıp önünde el bağladığı herkese, “gel beraber Kürt öldürelim” diye yalvarıyor. Kan nehirlerini akıtma davetine “hayır” cevabı veren Amerika, “skandal” (ayıp) işleyen olarak ilan ediliyor. Vinçlere, salkım salkım insan asan, öldürülecek kadın avı düzenleyen İran mollarına, Rusya’ya “hamd u sena” ile eğiliniyor...

Öte yandan, Türk’e Kürt avı alabildiğince serbest. Avcılar Kürtleri gördükleri yerde, Granada kırlarının besili boğaları gibi, burunlarından soluyarak saldırıyorlar.

Polis, selama durması gereken eski milletvekili, HDP İstanbul il başkanı Roboskili Ferhat Encü’ye İstanbul’un orta yerinde ve kameralar karşısında, saldırdı. Encü, Roboski’de yakınlarını kaybeden ve onların davasını gören biriydi. Onu karşılarında görünce, kırmızı görmüş gibi oldular.

Haydutlara yakışanı yaptılar. Hep hayduttu, bunlar. Yasak ve inkar da haydutluğun bir iz düşümü ve kimileri için iftihar olgusudur.
Hadi onurlanın, şan, şerefle anın, 17-25 Aralık 2013 tarihleri arasında dünyanın gözleri önünde sergilenen, Türk tarihinin en büyük hırsızlık ve soygununun yıl dönümü. Kutlu olsun, bu utanç tablosu...

Ve sizler, hepiniz tanıksınız. Sabahın erken saatleriydi. Güneş daha yeni zerikleşiyordu. Türk’ün aziz ve muhterem Reis’i, önceden proğramlanmış bir seyahate çıkmak üzere, başbakanlık merdivenlerindeydi. Başı eğik, kulağına tuttuğu telefona, herkesten, tüm dünyadan gizlemeye özen gösterdiği bir fısıltı ile konuşuyordu.

Karşısında, uykudan uyandırılmış Bilal’i vardı. Gözleri mahmur, beyni yarı uyku halinde iyice bulanıktı. Duyduklarını algılamakta zorlanıyordu.

O konuşma, daha sonra utancın karası olarak tüm dünyaya yayıldı. Bu olaydan sonra onuru olan kimilerinin intihar etmesi beklenirken, tersi oldu. Babalanıp üste çıktılar. Suçlular (hırsızlar) emirle mağdur, mağdurlar suçlu oldu.

Allah’ın herkese bağışladığını bile yasaklayan dindarlar dünyasında ola gelen şeyler bunlar. Gerçi yıllardır, her zaman her yerde tekrarlanıyor, ama bir kere daha okuyun o günkü konuşmayı:

“Reco Reis: Selamün aleyküm!..

Bilal: Selamün aleyküm...

Reco Reis: Sen evde misin oğlum?,

Bilal: He, evet evdeyim babacığım.

Reco Reis: Şimdi sabah şeyler... Operasyon falan şeyler yapıyorlar. Bu Ağaoğlu (rejimin zampara iş adamı) Reza Zarrab (rejimin hayırsever mafya reisi), işte bizim Erdoğan (Bakan)ın oğlu, Zafer’in oğlu (Ekonomi Bakanı) Muammer’in (İçişleri Bakanı) oğlu falan; bunların şu anda evlerinde aramalar falaan yapılıyor.

Bilal: Evet...

Reco: Tamam...

Bilal: Bir daha söylesen babacım...

Reco: Diyorum ki,  şimdi..... 18 kişi şu anda büyük operasyon şeyiyle, evlerinde arama yapıyorlar falan, filan tamam...

Bilal: Tamam...

Reco: Diyorum ki, senin eline ne var ne yok bunları çıkar, tamam  mı...

Bilal: Bende ne olabilir baba? Senin paran var.

Reco: Onu diyorum işte. Ondan sonra sen şimdi, gönderiyorum kardeşini (Sümeyye Bayraktar) tamam mı?
-       Kimi gönderiyorsun?
-       Kardeşini gönderiyorum, diyorum.
-       He tamam!..
-       Ondan sonra, aynı şekilde bu bilgiler onda var, tamam. Abinle konuş
-       Evet..
-       Onda var mı bir şey, yok mu, onu şey yapın. Amcanla konuşun.
-       Onu da aynı şekilde çıkarın. Eniştenle konuş. O da..
-       Eee, ne yapalım baba bunları? Nereye koyalım?..
-       Belirli yerlere, oralara şey yap işte...”

En az 5 bin Kürt ve Selahattin Demirtaş ile kadro arkadaşları, Türk-İslam diktatörlüğünün yani faşizmin esiri olarak mahpushanede.

Onların suçu hırsızlık, hırsızlık paralarını istifleme değil, insanlık arayıcılığı, barlığa karşı özgürlük savaşçılığı. Geriden gelen torunlarına karşı alınları açık, yüzleri ak, pak...

Ha, bu diyalogdan sonra ne mi oldu? Bilal ve aile o gece sabaha arabalarla, saklı parayı taşıyıp korsanın hazinesi gibi gizlediler. Yani, “sıfırladı”lar. Kim bilir ne kadardı. Miktarını kimse bilemedi.

Ama dolar istiflerini ortaya çıkaran savcı ve polisler iki gün sonra suçlu ilan edildi. Yurt dışına kaçan kurtuldu. Kaçamayan hapsi boyladı.

Bilal mı? O şimdi işletmeler zinciri sahibi ve bir emlak ile vakıflar kralı. Reco ise ülkenin babası, ağzı, el işareti ise yasa. Dilediğinde hayatlar sönüyor, dilerse hayatlar ihya oluyor...

Al sana, ucundan tut ve seyrele!.. Irkçılıkla beyni yıkanmış Türkler Reis’in varlığı ile mesut. Açlık çeken herkes, Reis sarıklı mafya sayesinde tok. Açlıktan ölen 6 yaşındaki Elif Nur bir şey değil, yaşasın Bilal ile babasının düzeni.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.