Almanya Êzîdîlerden ne istiyor?

Forum Haberleri —

.

.

  • Herkese düşen Êzîdîler üzerinde yaratılmak istenen tahribata karşı durmak ve kendilerine dayatılan “Êzîdî Kürt’tür, Êzîdî Kürt değildir” tartışmalarını reddetmektir.

KEREMÊ ELEGEZÊ

Kürtler Kafkasya’da Müslüman ve Êzîdî inancına mensuptular. Müslüman Kürtler Azerbaycan Komünist Partisinin T.C ile birlikte yaptıkları operasyonlarla 1936’da Orta-Asya çöllerine sürgün edildiler. Geriye dönen Êzîdî Kürtler ise Gürcistan ve Ermenistan içlerinde ikamet ettiler.

Sovyetlerin dağılması ile birlikte, özellikle Ermenistan ve Gürcistan’daki Êzîdî Kürtler dünyaya dağıldılar. Bu göç dalgasının ilk durağı Avrupa ve özellikle de Almanya oldu. Almanya Kuzey Kürdistan’dan gelen Êzîdîleri asimile etmek için onlara özel politika uyguladı. Öncelikle herkesten önce Êzîdîlere iltica hakkı tanıdı, bunu “insani” diye yaptı. 1990’lardan sonra Sovyetlerden giden Êzîdîleri de özel ilgi alanına aldı. Bu ilgi sadece sığınma, barınma hakkı değildi, Kürtlerin tarihi belleğini parçalamak için kültürel, ideolojik saldırılarda bulundu. Kendi eliyle finanse ettiği bazı kişilikler ve dernekler üzeri “siz Kürt değil, Êzîdîsiniz” propagandasını geliştirdi. Buna Kafkaslarda bazı devlet destekli üniversiteler, istihbarat örgütleri de katıldı. 

Gelinen aşamada 03. 08. 2014 Şengal Êzîdî soykırımı yaşandı, toplumsal tüm kutsallıklara saldırıldı, el uzatıldı. Kürt halkı dört parçada ayağa kalktı, çocuklarını Şengal Êzîdî savunmasına gönderdi ve Şengal’i özgürleştirdi. Eksik ve fazlası ile bir kendini idare etme, kendini koruma sistemi gelişti. Şengal kimliği, Şengal olgusu dünyanın gündemine oturdu ve halen de dünyanın ilgi alanındadır. Irak’ta politika belirlemek isteyenler artık Êzîdîleri dikkate almadan politika oluşturamıyor, oluştursa dahi sonuç alamıyor.

Bunca yaşanmışlığa rağmen başta Almanya, PDK (KDP) ve onların ortağı bazı devletlerin istihbarat örgütleri, özel savaş yöntemleri ile tam bir toplum kırım politikası güderek Êzîdî toplumsallığını parçalamak istiyor. Parçalama argümanı ise; “Siz Êzîdîsiniz, Kürt değilsiniz." Bu ikilem üzerinden Avrupa’da, Rusya, Kafkasya’da ve Güney Kürdistan’da Êzîdîleri bir seçime zorluyorlar. Baştan şunu söyleyelim, bir topluluğun, bir halkın kendisi hakkında, kendisini kendisinden şüpheye düşürecek tartışmanın içine çekilmesi dahi toplumsal belleğin ne kadar dumura uğratıldığı ile ilgilidir. Her halde yer yüzünde her hangi bir hayvana rengi, biçimi, soyu sopu tartışılmaya konsa ve o hayvan bunu anlama düzeyi olsa, ilk refleksi karşısındakinin yüzüne tükürmek olurdu. Ama bizim üzerimizde bu tür tartışmalar yüz yılıdır yapılıyor, bilip bilmeden alet olanlar vardır ve şimdi bu tartışmaların geldiği düzey Êzîdîlerin toplumsal dokusunu tahrip ediyor.

Êzîdî’ toplumsallığı kendi varlığını, kendi dini, kültürel değerlerini kendisi koruyabilir, geliştirebilir, ama bunu kendi varlığını tartıştırarak, kendi tarihsel kültürel belleğinden şüpheye düşerek geliştiremez. Hele Kürdistan toplumsallığından koparak, Laleş’ten, Şengal’den koparak, Ermenistan’da olduğu gibi suni Laleşler yaparak varlığını kazanamaz. Dikkat edelim, üç semitik din: Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam da Kudüs kutsaldır. Çünkü bu üç dinin çıkış noktasıdır. Êzîdîlik’te ise Şengal ve Laleş tapınağı kutsallığın kıblegâhıdır.

Almanya devleti, 1914 yılında Ermeni halkının Anadolu ve Mezopotamya’dan kırımdan geçirilmesinin baş mimarı, 1939’da başlayan Yahudi Soykırımı’nın uygulayıcısıdır. 1921’lerden günümüze ise Türk devletinin Kürdistan’da yaptığı saldırıların mimarı, sponsoru, askeri, siyasi ve psikolojik mühendisidir. 

Êzîdî toplumsallığı kendini var kılmak için, kendi varlığı üzerinde yaratılan bu tehlikeli tartışmalardan uzak durmak zorundadır. Çünkü bu tartışmalar Êzîdî varlığına yöneliktir, yoksa Êzîdîler genel Kürtlük içinde zaten bir avuçturlar. Yaklaşık sayısı 60 milyon olan Kürt toplumsallığı, diasporada ve Şengal dahil tüm Êzîdîlerin sayısal varlığının artıları olmaz, ama Mezopotamya’nın, Kürdistan’ın, Kürtlüğün kültürel belleğinden ciddi yaralar açar. Zaten Kemalizm, Alman ırkçı devleti ve BAAS’çılık Mezopotamya’nın tüm renklerini bitirme aşamasına getirdi, biraz toplu olarak kendi rengi ile kalan Êzîdîlik de şimdi her türlü yok etme saldırıları ile karşı karşıyadır.

Herkese düşen Êzîdîler üzerinde yaratılmak istenen tahribata karşı durmak ve kendilerine dayatılan “Êzîdî Kürt’tür, Êzîdî Kürt değildir” tartışmalarını reddetmektir. Êzîdîler’in her bireyi kendini nasıl adlandırırsa, nasıl bir anlam biçiyorsa bırakalım öyle biçsin, tersi durum karşıtını yaratıyor, ki şimdi yeterince bu zıtlığın zemin taşları döşenmiş durumdadır. Bundan dolayı Êzîdîlerin varlık olgusunu tartışmak, Sünni İslamı’nın selefi kara faşist ideolojisinin “Êzîdîleri öldüren cennete gider” diye saldıran ve onlar “Müslüman değil” deyip DAİŞ’e kapı aralayarak soykırıma bırakanlar kadar Êzîdîliğin sonunu hazırlar.

Kürdistan Êzîdîlerin 15 bin yılık hafızasıdır, Alevi, Yarsan ve Kakayî gibi, bu hafıza tüm insanlığın ahlaki, vicdani belleğidir, bu belleğe saldırılar ideolojiktir, bilinçlidir. Hedef, Kürt’ün ortak tarihi hafızasının taşıyıcılarını yok etmektir, DAİŞ’le yapılamayanı özel savaş yöntemleri ile yapmak istiyorlar. Saldırılar fiziksel değil, kültüreldir. Kültür bir toplumun form kazanmış hali ise bozulan form da toplumsallığı sonuna kadar erimeye açmıştır. Özel savaşın en etkin amacı da toplumsallığı belekten koparmaktır, bellekten kopan toplumsallıkta başı kopmuş tavuk misali yerlerde debelenir. Gerisi hiçliktir ve çok tehlikeli bir durumu ifade ediyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.