Almanya'nın Çin stratejisi!

Dosya Haberleri —

Çin-Almanya/Foto: AFP

Çin-Almanya/Foto: AFP

  • Almanya Dışişleri Bakanlığı, Çin'e karşı güç mücadelesini tırmandırmak için Tayvan'ın entegrasyonu ve belirli bölgelere bir bütün olarak ambargo uygulanması gibi ekonomik zorlama önlemleri planlayan taslak stratejisini sunuyor.

Çeviri: SERAP GÜNEŞ

Rusya'ya karşı bir güç mücadelesinin ortasında, Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock yönetimindeki Almanya Dışişleri Bakanlığı, Çin'e karşı güç mücadelesinde yeni bir tırmanışa hazırlanıyor. Bu, şu anda basında dolaşan, Çin'e yönelik yeni bir Alman stratejisi taslağından sızan alıntılarla da doğrulandı. Bunlara göre Alman Dışişleri Bakanlığı, resmi olarak yani görünüşte Çin Halk Cumhuriyeti'ne olan bağımlılığı önlemeyi amaçlayan, ancak aslında Alman endüstrisinin Çin ile olan ticaretini azaltmayı amaçlayan adımlar için bastırıyor. Ayrıca, istenirse belirli bir bölgenin tümünden, örneğin Sincan veya Hong Kong'dan gelen ürünlere ithalat yasakları uygulama seçeneği de sunuyor. 

Rapor aynı zamanda, Tayvan'la ilişkilerde Pekin'in kırmızı çizgilerini test etmesi muhtemel adımlar atılması çağrısında da bulunuyor. Dahası, dışişleri bakanlığı Çin ile işbirliğini, Pekin'in Alman dış politikasına boyun eğmesi ve Rusya ile tüm işbirliğini sona erdirmesi ölçüsüne bağlı kılıyor. Bu, Hindistan veya Güney Afrika açısından da bir ipucu, onlardan da Almanya ile işbirliği konusunda neler beklenebileceğini gösteriyor. Çin ile çatışmanın tırmanmasının sonuçları, Rusya'ya karşı yürütülen ekonomik savaşın sonuçlarını önemli ölçüde aşacaktır.

Dışişleri Bakanlığı taslağı

Alman hükümetinin Çin'e yönelik ilk özel stratejisi olan bu stratejinin benimsenmesi, SPD, Yeşiller ve FDP'nin koalisyon anlaşmasında yazılıydı. Taslağın hazırlanmasından dışişleri bakanlığı sorumluydu ve raporlara göre dış politikanın çeşitli yönleriyle ilgilenen diğer federal bakanlıklara birkaç gün önce dağıtıldı. Federal hükümet tarafından tartışılacak ve daha sonra kabul edilecek. Bildirinin, Ulusal Güvenlik Stratejisi'nin hemen ardından yayınlanması planlanıyor. Ancak kesin bir tarih henüz belirlenmedi. Bazıları bildirinin bir sonraki Münih Güvenlik Konferansı'nda (17-19 Şubat 2023) kamuoyuna duyurulacağını tahmin ederken, diğerleri daha sonra olsa da yine 2023'ün ilk dönemi içinde yayınlanacağını varsayıyor.

Gerilim testleri ve ithalat yasakları

Strateji belgesi mevcut haliyle kabul edilirse, Almanya ekonomisi için geniş kapsamlı sonuçları olacaktır. Taslak, aslında oldukça uzun bir süredir var olan "Almanya ile Çin arasında yakın ekonomik bağların hedefimiz olmaya devam” ettiğini iddia ediyor. Ancak takip eden bir sürü tedbir, resmi olarak, Halk Cumhuriyeti'ne herhangi bir bağımlılığı önlemek için Çin ile ticareti önemli ölçüde azaltmayı hedefliyor. Örneğin, Çin ile önemli miktarda iş yapan şirketler "düzenli olarak gerilim testleri yapmak" zorunda olacak. “Güvenlik açısından kritik alanlarda Alman ve Avrupalı [!] şirketlerin yabancı yatırımları” izlenmeli ve hatta istenirse yasaklanmalı. Taslak, "derinlemesine incelemeler"in yanı sıra, yatırımlar ve ihracat için şimdiye kadar normal devlet garantileri olan konularda net kısıtlamalar yapılmasını istiyor. Çin'in belirli bölgeleri için "insan hakları ihlallerinden yoksun tedarik zincirleri başka yollarla güvence altına alınamadığında" tam ithalat yasakları mümkün olacak. Berlin'in düzenli olarak insan hakları ihlalleri tespit ettiği Çin bölgeleri Sincan, Tibet ve Hong Kong.

Ancak teslimiyet varsa işbirliği

Buna ek olarak, Baerbock'un Almanya'nın Çin stratejisi taslağı, Halk Cumhuriyeti'nin iç ve dış işlerine büyük müdahaleler öngörüyor. Örneğin gazete, uluslararası hukuka göre Çin'in bir parçası olan Tayvan ile ilişkilerin derinleştiğini duyuruyor. Taslağa göre Tayvan, (mevcut BM kararlarına açıkça aykırı olarak) uluslararası kuruluşlara daha güçlü bir şekilde entegre edilmeli. Ayrıca, dışişleri bakanlığı AB ile Tayvan arasında bir yatırım anlaşması yapılması için de çaba sarf ediyor. Bu aslında Tayvan'ın Çin'e bağlı olduğu gerçeğinin sorgulanması demek. Geçen Pazartesi günü, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, ABD Başkanı Joe Biden ile Bali'de yaptığı görüşmede, Tayvan'ın statüsü ile ilgili entrikaların Pekin için bir kırmızı çizgi olduğunu açıkça belirtti. Dışişleri bakanlığının taslağı aynı zamanda Halk Cumhuriyeti ile gelecekteki işbirliğini Pekin'in, Berlin'in münasip gördüğü dış politika konseptine uymasına bağlı kılıyor. Taslak, Almanya ile işbirliğine bağdaşmayacak şekilde “Çin ve Rusya birbirine daha da yaklaşıyor” diyor. Bu, Ukrayna'daki savaşa rağmen Rusya ile yakın işbirliği içinde kalan Hindistan, Güney Afrika veya Suudi Arabistan'a yönelik bir uyarı olarak da anlaşılabilir.

'Sistematik rekabet içinde'

Her ne kadar dışişleri bakanlığı taslak strateji belgesinde “yeni bir blok çatışması hedefimiz değil” iddiasında bulunsa da, bu sadece gerçek niyetlerin anlamsız bir şekilde gizlenmesi olarak algılanabilir. Sonuçta, yalnızca taslakta öngörülen ekonomik ve siyasi tedbirler değil, çeşitli sözlü bildiriler de yeni bir soğuk savaş başlatmayı hedefliyor. Örneğin, Çin'in mevcut “Ortak, rakip ve sistemsel rakip” kategorizasyonunu aynı anda sürdürmeyi amaçladığını ifade ediyor. "Ancak, son iki unsur giderek daha önemli hale geliyor." Dışişleri bakanlığı, Berlin ve AB'nin, Çin'in "etkisini önemli ölçüde artırdığı" güneydoğu Avrupa'da "sistemik rekabet" ile karşı karşıya kaldığını açıkça görüyor. Bildiriye göre artık mesele bu gelişmeye kendi faaliyetleriyle karşılık vermek. Aynı durum Latin Amerika, Afrika ve Güneydoğu Asya için de geçerli. Dışişleri bakanlığı, "Sistemler rekabetinde hiçbir stratejik boşluk bırakamayız" diye ısrar ediyor.

Almanya’nın emri! 

Dışişleri bakanlığının AB'nin Çin'e yönelik gelecekteki politikası için öngördüğü rol dikkat çekici. Kısa bir süre önce, Avrupa Dış Eylem Servisi (EEAS), bir strateji belgesinde, Birliğin üye ülkelerine -elbette Almanya da bunlara dahil- Çin ile ilişkilerde "izole edilmiş ve koordinasyonsuz girişimlerde bulunmama" çağrısında bulunmuştu, "bu, birleşik konumumuzu zayıflatabilir” denilmişti. Berlin, Çin'e yönelik yeni stratejisiyle, senkronize olmayan tek başına girişiminde yine hızla ilerliyor. Dışişleri bakanlığının taslak belgesi, yalnızca, Pekin ile daha kapsamlı anlaşmalara varılmadan önce AB kurumlarıyla temasa geçme sözü veriyor. Ayrıca, "AB ortaklarımızı Çin ile ikili görüşmelerimizin sonuçları hakkında düzenli olarak bilgilendirmeye devam edeceğiz" diyor. Koordineli bir yaklaşımdan söz edilmiyor. Bu, 26 üye ülkesiyle AB'nin bir kez daha Almanya'nın emri vakileriyle karşı karşıya kalacağı anlamına geliyor.

Dramatik sonuçlar

Çin’le bu tırmanışın sonuçlarının Rusya'ya karşı ekonomik savaşın sonuçlarından çok daha olumsuz olacağına dair yaygın kanıya rağmen, Çin'e karşı güç mücadelesini tırmandırma yönelimi harekete geçiriliyor. Örneğin Almanya, enerji kaynakları bakımından Rusya'ya bağımlıydı. Çin, bugün, nadir toprak ve işlenmiş lityum gibi vazgeçilmez doğal kaynakların, neredeyse değiştirilemez olan yüksek teknoloji ürünlerin ve Alman endüstrisi için düşük fiyatlı birincil ürünlerin tedarikçisi konumundadır. Alman otomotiv sektörü cirosunun üçte birini Çin'de gerçekleştiriyor. Batı'nın Çin Halk Cumhuriyeti'nden ayrılması durumunda, bu tür Alman şirketlerin Çin şubeleri muhtemelen Alman ana şirketlerinden ayrılacaktır. Avustralya'nın eski Başbakanı Kevin Rudd, Çin ile çatışmanın tırmanması kontrolden çıkarsa, Batılı şirketlerin Çin’deki yatırımlarından vazgeçmek zorunda kalacağı uyarısında bulundu, tıpkı Rusya’daki yatırımlarını unutmak zorunda kaldıkları gibi. Alman şirketlerinin Halk Cumhuriyeti'ndeki yatırımları 100 milyar Euro'ya yaklaşıyor.

Kaynak: www.german-foreign-policy.com/en/news/detail/9087

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.