Amara’ya, Güneş’in sofrasına

Gülsüm ve Fatma Öcalan

Gülsüm ve Fatma Öcalan

  • Gülsüm Öcalan, hiç görmediği amcası Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın kadın özgürlüğüne dair değerlendirmelerinden etkilendi ve ortak O’na ‘amca’ değil ‘Önderlik’ dedi. Gülsüm, “Önderlik ‘kadını özgür olan bir toplum özgürdür’ diyerek Kürt halkına çözüm yolunu gösterdi. O meşale yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor” şeklinde konuştu.
  • Fatma Öcalan ise en son 15-20 yıl önce yaptıkları görüşmede ağabeyi Öcalan’ın özellikle kadınlardan bahsettiğini, onlara selam gönderdiğini belirtti ve ekledi: “Şu anda durumu hakkında hiçbir bilgiye sahip değiliz. Sağlığı nasıl bilmiyoruz. Görüşe gittiğimde kadınların bir arada olmasının öneminden bahsediyordu.”

Gülsüm Öcalan 35 yaşında. Amcası olan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ı hiç görmemiş ve sadece ailesinin anlatımlarıyla tanımış. “Çocukken, ailemiz bize Önderliği anlatırdı ve büyük bir lider olduğunu söylerlerdi. Unutamadığım anlatılardan biri şuydu; Önderlik bir çocukla kavga etmiş ve Üveyş nenem ‘Git onun kafasını kırmadan geri gelme’ demiş ve o da gidip çocuğun kafasını kırıp gelmiş. O zamandan mücadeleci bir kişiymiş. Bu anısı bize çok anlatılırdı” diyor.

Öcalan’a önceleri ‘amca’ diyen Gülsüm, bu anlatımlardan sonra milyonlarca Kürt gibi artık ona ‘Önderlik’ demeye başlamış.

Çadır kurduk, gitmedik

Jinnews’ten Öznur Değer’e Öcalan’ı ve devletin yıllardır aile üzerinde kurduğu baskıyı anlatan Gülsüm, şöyle diyor: “1986 ve 2002’de iki defa Adana’ya sürgüne gönderildik. Ardından Önderliğin ‘Ne yaparlarsa yapsınlar, devlet istediği kadar baskı yapsın köyden çıkmayın’ demesi üzerine tekrar Amara’ya geldik ve tüm baskılara rağmen bir daha köyden çıkmadık. Önderliğin doğduğu evin bahçesinde çadır kurduk ve üç gün çadırda kaldık. Köyümüz sürekli askerler tarafından basılıyordu, üzerimizde çok baskı vardı ve babam gözaltına alınıyordu. Günlerce işkencede kalıyordu.

İlk sorduğumuz şey sağlığıydı

Babam görüşe gittiği zaman sağlık durumunu çok merak ediyorduk. İlk sorduğumuz şey sağlığı oluyordu. Ve kötü giden bir şey olduğu zaman oturup ağlayabiliyordum. Her ne kadar bir halkın lideri olsa da ‘amcam’ olması nedeniyle duygusal yaklaşıyordum.”

Kadını tanıdım

Gülsüm, kendisini etkileyen en önemli eylemin ‘Güneşimizi Karartamazsınız’ eylemleri olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “O bir bilim insanı ve ideolojisi tüm dünyaya yayıldı. Üzerinde yoğun bir baskı var. Devlet ailenin ve avukatların Önderlikle görüşmesinden korkuyor. Çünkü tek bir mesajının ne kadar etkili olduğunu biliyorlar. Kadın köleliğini çözümlemesi ve kadın özgürlüğüne dair düşüncesi beni çok etkiledi. Ayrıca, kitaplarından çok etkilendim ve orada ideolojisini tanıdım. Kadınların her alanda olması gerektiğini söylemesi ve kadına duyduğu inanç, kadın özgürlüğüne duyduğu inanç çok önemliydi.”

 

 

O meşale hala yanıyor

Öte yandan, Riha’da feodalizmin ve aşiretçiliğin ön planda olduğunu ancak buna rağmen birçok şeyin aşıldığını dile getiriyor.

“Önderliğin önümüze koyduğu felsefe, kadının var oluşunu ve kadının her alanda kendini geliştirmesini sağladı. Kadınlara açtığı yaşam alanı kölelik zincirlerini kırdı. Kadınlar bu felsefe ile var olduğunu göstermek için şu an her alanda. Kadın artık sadece ev içerisinde mutfakla sınırlı kalan bir varlık değil her alanda her şeyi üretebiliyor. Önderlik ‘kadını özgür olan bir toplum özgürdür’ diyerek Kürt halkına çözüm yolunu gösterdi. Kadınların önünü aydınlattığı meşale halen yolumuzu aydınlatmaya devam etmektedir.”

O evden bir şey alarak ayrılırdı herkes

Gülsüm, son olarak 4 Nisan’da yapılan kutlamalara duyduğu özlemi anlatarak unutamadığı bir anısını paylaşıyor: “4 Nisan festival havasında kutlanır ve hazırlıklar günler öncesinden başlardı. Bir gün öncesinde Halfeti’de festival hazırlıkları yapılırdı. Annelerin, gençlerin gözündeki o ışıltı, mutluluk heyecan katardı. Önderliğin doğup büyüdüğü evi herkes ziyarete gelirdi. Hiç unutamadığım ve çok duygulandığım bir an vardı. Bir anne Amara’da toprak yiyerek üzerine su içmişti ve ‘Bu bana şifadır’ demişti. Bu beni çok etkilemişti. Gelen herkes fotoğraf çekerdi. Fidan ekerlerdi. Ve özellikle Önderliğin doğduğu evden, bahçeden bir şeyler alırlardı. Bir taş, toprak… 4 Nisan’da tüm halkımızı Amara’da Güneş’in etrafında kenetlenmeye çağırıyoruz.”

Hep birlikteydik

Öcalan’ın 75’inci yaş gününe bir gün kalırken kız kardeşi Fatma Öcalan (71) ise Önderliğin çocukluğunu anlatıyor. Önderliğin daha çocukluğunda çevresine duyarlı ve herkese yardım ettiğini, birlikte tarlada çalıştıklarını, fıstık topladıklarını ve bostan ektiklerini paylaşıyor:

“Her işi birlikte yapardık. Ardından okul okumak için Antep’e, Nizip’e ve Ankara’ya gitti. Kışın dışarıda, okulda olurdu yazları ise köye yanımıza gelirdi. Bize karşı çok duyarlıydı. Değerimizi biliyordu. Kimseye bir zararı dokunmazdı. Babam ona çok kıymet verirdi.

Amara’nın öğretmeni

Doğayı, kuşları ve çiçekleri çok severdi. Yemeklerden bulgur ve ayranı severdi. Annem de ona bulgur ve ayran yapardı. Eve genelde arkadaşlarıyla gelirdi. Arkadaşlarıyla zaman geçirmeyi çok severdi. Birlikte yemek yerlerdi. Okumayı çok seviyordu. Amara’daki herkese o ders veriyordu. O dönem Amara’dan 20 öğretmen çıktı.”

Öcalan’la görüşme haklarının elinden alındığını ve bu hukuksuzluğa son verilmesini isteyen Fatma Öcalan, şöyle devam ediyor:

“Durumu hakkında hiçbir bilgiye sahip değiliz. Sağlığı nasıl bilmiyoruz. Kendisinden haber almak istiyoruz bir an önce. 15-20 yıl görüşe gittim. Görüşe gittiğimde özellikle kadınlardan çok bahsederdi. Kadınlara çok değer verirdi. Ve onlara özel selam gönderirdi. Kadınların bir arada olmasının öneminden bahsediyordu. Eve gelip gidenleri sorardı. Gelişmeleri sorardı.” RIHA

 

* * *

Sizinle güneşin sofrasındayım

Abdullah Öcalan, 2014 yılında Amara’ya giden yüz binlere gönderdiği mektupta şöyle diyor: “Sevgili Kürdistan Halkı, 4 Nisan’ı benim kişisel doğum günümden çok bir halkın yeniden doğuşu olarak anlamlandıran, özgürlük hayallerini şahsımda birleştirip, Amara’ya yürüyen bütün yoldaşlarımı, gençleri, kadınları saygıyla selamlıyorum. Bugün sizlerle beraber Amara’da kurulan güneşin sofrasındayım. Bu coğrafya çok kimlikli, çok kültürlü, çok inançlı ve çok farklı gerçekliklerin yan yana yaşadığı bir halklar bahçesiydi. Bütün uygarlığın doğumuna tanıklık etmiş topraklarımızı başta kadın ve genç yoldaşlarımız olmak üzere bütün halkımızın özgürlük bilincine emanet ediyorum. Özgür yarınları kurmak, ancak köleleştirilmiş insanın yerine özgür insanı koymakla mümkündür.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.