Amazon cinayetleri

Toplum/Yaşam Haberleri —

Amazon'daki cinayetlere karşı eylem / Foto:AFP

Amazon'daki cinayetlere karşı eylem / Foto:AFP

  • Dünya çapında her hafta dört kişi topraklarını ve ormanları korumaya çalışırken öldürülüyor. Sadece geçen yıl doğal alanları koruyan 200 insan katledildi. Peru’da ise son üç yılda en az 30 çevre aktivisti ve topluluk lideri öldürüldü.

İSMET KAYHAN

Arevalo Lomas 89 yaşındaydı. Peru Amazonlarındaki Shipibo Konibo yerli halkının lideriydi. Evine yaklaşan bir erkeğin birkaç el ateş açmasından sonra Lomas yere yığıldı ve hayatını kaybetti.

Arevalo Lomas, yağmur ormanları ve yerli halkın hakları için mücadele veriyordu ve aynı zamanda “şifacı” idi. Cinayetten kısa bir süre önce Arevalo, “Toprağımızı yok ederlerse bizi de yok ederler” demişti.

Peru, ormanlarını koruyan yerlilere, çevre aktivistlerine yönelik cinayetlerin en yüksek olduğu ülkelerden biri. Aslında dünya çapında her hafta dört kişi topraklarını ve ormanları korumaya çalışırken öldürülüyor. Sadece geçen yıl doğal alanları koruyan 200 insan katledildi. Peru’da ise son üç yılda en az 30 çevre aktivisti ve topluluk lideri kimisi “büyücülükle”, kimisi “cadı” denilerek öldürüldü.

50 dolar için cinayet

Birleşmiş Milletler Özel Raportörü Michel Forst’a göre bu sadece buzdağının görünen kısmı. Çünkü tüm ülkelerde araştırma yapılamıyor. Latin Amerika'da, Afrika'nın bazı bölgelerinde ve Filipinler'de çevreciler sistematik bir şekilde öldürülüyor. Her iki günde bir, 1 çevre savunucusu öldürülüyor. Bazıları kaçırılıyor ve sonsuza kadar ortadan kayboluyor.

Sadece 2012 ile 2021 yılları arasında bin 733 arazi ve çevre savunucusu öldürüldü. Bu cinayetler en çok Brezilya, Kolombiya ve Filipinler’de işlendi. Forst’a göre Latin Amerika'da çevre aktivisti olmak çok tehlikeli: “Biri sizi öldürmek isterse, bir tetikçiye 50 dolar ödemesi yeterli.”

‘Balsapuerto'nun Sürgünleri’

Christo Geoghegan aslında bir fotoğrafçı. Peru’da cadılıkla suçlanıp öldürülen doğa savunucusu insanların hikayeleri peşinde koşuyor. Yakın zamanda bunu “Balsapuerto'nun Sürgünleri” ismiyle kitaplaştırdı.

“Balsapuerto'nun Sürgünleri”, röportajlar, görgü tanıklarının ifadeleri, dava dosyaları, tıbbi raporlar, kültürel tarih ve kendi fotoğraflarını bir araya getirdiği bir çalışma.

Kitap, cadılık-şifacılık uygulamalarıyla ilgili suçlanan insanları merkezine alıyor. Beş yıllık bir incelemesinin ürünü olan bu çalışma, örtbas edilen cinayetlere ışık tutuyor.

Hem ilginç ve aslında pek bilinmeyen bir mevzuya odaklanan Geoghegan, “Amacım dünyanın dört bir yanından hikayeleri ve vakaları belgeleyerek her birinin farklılıklarından ve benzerliklerinden neler öğrenebileceğimizi görmek. Bunu yaparak benzer insan hakları ihlallerinin yaşanmasını önlemeye yardımcı olabileceğimi umuyorum" diyor.

Christo'nun çalışmaları 2022 yılında Birleşmiş Milletler'in büyücülük inanç ve uygulamalarına yönelik insan hakları ihlallerine adanmış ilk Uzmanlar Çalıştayı'na dahil edildi. Ardından Balsapuerto'nun Sürgünleri fotoğraflarından bir seçki Cenevre'deki Birleşmiş Milletler'de konuyla ilgili bir serginin parçası oldu.

Cadılıkla suçlanan şifacılar

“Balsapuerto'nun Sürgünleri”, Peru Amazonları'nın ücra bir köşesinde, 2010 ve 2011 yılları arasında geleneksel şifacı topluluğu içinde bir dizi şiddetli ve sistematik cinayetin işlendiği bir topluluğa odaklanıyor. Bazı raporlar, ölü sayısının 14 ila 30 arasında olduğunu iddia ediyor. Raporlarda neredeyse tüm şifacıların büyücülük ve cadıcılıkla suçlandığını ve bunun bedelini de hayatlarıyla ödediklerini belirtiyor.

Christo, 2011'de ilk cinayet işlendiğinde bu konuda yazılmış bir makaleye rastlamasıyla başlamış. Şöyle anlatıyor: “Araştırmaya başladım. Ancak bu cinayette dair bir çözüm bulunup bulunmadığına dair güvenilir bir bilgi bulamadım. Bu nedenle, bu katliamın ardında kalıcı bir etki bırakıp bırakmadığına ve en başta nasıl gerçekleştiğine bakmak istedim.”

‘Sömürgeciliğin başka biçimi’

itsnicethat.com’daki habere göre Geoghegan şifacılar görüştürken çok hassas davrandığını söylüyor: “Çünkü, bu açıkta tartışacağınız bir şey değil. Çalışmalarımın yerli toplulukları 'egzotikleştirmesini' asla istemiyorum, çünkü bu sömürgeciliğin başka bir biçimi. Bu cinayetler gibi, yerlilere atfedilen şiddetin, genellikle onları 'barbar ve medeniyetsiz' olmakla suçlayan bir çerçevede aktarıldığını bildiğimden hassas oldum. Cadılık gerekçeli şiddetin haberleştirilmesindeki ‘işkence pornosu’ dinamiğinin, bu fenomenin kamuoyu tarafından anlaşılmasına yardımcı olmaktan çok zarar verdiğine inanıyorum. Suçlar genellikle o kadar dehşet verici ki ve bu şiddetin tasviri o kadar şiddetli ki, belgesel fotoğrafçıları olarak tam tersini yapmamız gerekirken, izleyiciyi hikayeden kopmaya zorluyor. Balsapuerto gibi bir yerde her şeyi üç kez düşünmek zorundasınız.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.