Amed’i Türkleştirme projeleri

Dosya Haberleri —

Türk devleti, kurulduğu ilk günden bu yana Kürdistan’ı Türkleştirme hedefiyle çeşitli projeleri devreye koydu. Cumhuriyetin ilk yıllarında Kürdistan’da özel bir çaba ile yaygınlaştırılan Türk Ocakları, Halk Evleri, Millet Mektepleri gibi kurumlar, “modernleşme” adı altında sömürgeci asimilasyon merkezleri olarak iş görüyordu. Ziya Gökalp gibi devşirmelerin de dahil olduğu ve Kürtlere “Siz aslında Türk’sünüz” denilip duran bu konseptin merkezlerinden biri de Amed oldu.

YILMAZ KAYA

Cumhuriyetin ilanıyla birlikte “yeni kimlik inşası” adı altında Kürdistan’ın belli kentlerinde Türkleştirme projeleri hayata geçirildi. 1923-1950 arası tek parti iktidarları döneminde kurulan Türk Ocakları, Halk Evleri, Millet Mektepleri, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu ve Umumi Müfettişlikler gibi kurumlar üzerinden Amed’de de Türkleştirme programı başlatıldı. Bu programın uygulanmasına gönüllü olan, programda görev alan çoğu Türk kökenli tanınmış aileler de bunun öncülüğünü yaptı. Tek parti döneminin sürdürdüğü “Türkleştirme programı”, 1950’de iktidar değişince rafa kaldırıldı.

Yeni kurulan cumhuriyet ile birlikte ümmetçilikten halkçılığa doğru bir kayış başlarken Türkleştirme politikaları da bu tarihten sonra “tek millet, tek dil, tek devlet” sloganı ile yürürlüğe konuldu.

Ancak tek parti döneminde yeni kimlik inşası çerçevesinde Türkleştirme projesinin uygulamasında en fazla zorlanılan kentlerin başında Amed geliyordu. Projenin nasıl uygulanacağı ve hükümetin ne tür yeni tedbirler alacağı yönünde iktidardaki CHP yönetimi, Kürdistan’a birçok kez müfettişler göndererek raporlar hazırlattı. Bu raporlardan çıkan sonuçlara göre politika belirlemeye çalışan hükümetler, buna rağmen Türkleştirmeyi başaramadı.

Türk devletinin cumhurbaşkanı Mustafa Kemal, 30’lu yıllarda, “kolonyal şapkası” ile Amed’e
ziyaretler yaparak “Türkleştirme” projesini yerinde kontrol etti.

‘Türklük merkezi Amed olacaktı’

CHP müfettişlerinin hazırladığı raporlarda özellikle Amed’in ‘Türklük merkezi’ haline getirilmesi hedefleniyordu. Siyasi, sosyal, kültürel, idari ve hukuki tedbirlerle Kürt illeri değişime zorlanırken, bunların başında ise Amed geliyordu. Amed’in etnik yapısı yeni kimlik inşasının önündeki en büyük engel olarak görüldüğünden, ilk olarak Kürt dil ve kültürü ortadan kaldırılmalıydı.

Bu konuda, daha 1922 yılında, Ziya Gökalp başkanlığındaki bir heyet tarafından çalışmalara başlandı.

Gökalp, milletvekili Rıza Nur’un isteği doğrultusunda Kürtlerin dil, tarih ve kültürleri ile toplumsal yapıları hakkında bir rapor hazırladı.

‘Türk olduğunu gösteren somut emareler!’

Türkleştirmeye kendisini adayan Ziya Gökalp, ayrıca 33 sayı çıkardığı Küçük Mecmua adlı yayında, çoğunlukla “millet” ve “Kürt aşiretleri” konularında yazılar yazıyor ve özellikle Amed üzerine yoğunlaşıyordu.

Bu çalışmaların sonucunda Gökalp, “Adetlerin, abidelerin, kitabelerin ve lisanın Diyarbakır halkının tarihten beri Türk olduğunu gösteren somut emareler” olduğunu ifade ederek, bu konudaki çalışmalarını yazdığı makalelerde ya da raporlarla hem toplumla hem de hükümetle paylaşıyordu.

Türk sömürgeciliğinin Kürdistan’da yaratmak istediği “yeni insanın” eş anlamlısı “Türkleşmiş Kürt”tü. Bu dönemde Amed’de çekilip basın organları üzerinden yaygınlaştırılan fotoğraflar, Amed’deki Kürdistan atmosferinin ne ile ve nasıl değiştirilmek istendiğine ve cumhuriyetin “modernleşme” düsturunun asimilasyonla nasıl bir akrabalığı olduğuna dair ipuçları taşıyor.

 

‘Irken Türk neslinden olduğumu anladım’

Ziya Gökalp, Amed’in “lisan, hars, tarih ve mezhep bakımından” Türk olduğunu iddia ederek bunu ispatlamak için yerel ve ulusal basını kullanıyordu. Ziya Gökalp, “Diyarbakır’ın Türklüğü” hakkında şunları yazıyordu: “Bu alametler bana Diyarbekirlilerin Türk olduğunu gösterdiği gibi babamın iki dedesinin birkaç batın evvel Çermik’ten, yani bir Türk muhitinden geldiklerine nazaran ırken de Türk neslinden olduğumu anladım.”

Amed’de ocak ve dernekler açıldı

Tek parti iktidarı döneminde cumhuriyetin yeni kimlik inşa süreci, başta siyaset kurumu olmak üzere, Umumi Müfettişlikler, zorunlu iskân ve sürgün gibi demografik müdahaleler ile zorunlu eğitim, Türk Ocakları, Millet Mektepleri ve Halk Evleri’nin çalışmalarıyla gerçekleştirilmekteydi.

Bunlara ek olarak cumhuriyet, yeni kimlik inşasında mimarlığı bir ideolojik aygıt olarak kullanarak bölgedeki ulaşım ve yeni imar çalışmalarıyla bir taraftan mekanın ulusallaşmasını, diğer taraftan ise devletin kontrolünde olmasını amaçlamaktaydı.

Türk Ocakları ve Millet Mekteplerinin asıl rolü

1930’lara gelinirken demografik müdahaleler ve zorunlu göç politikası ile batı illerine ve Trakya’ya doğru mecburi iskana tabi tutulan Amed’de, sosyal, siyasal ve ekonomik bir dönüşüm hedeflenip “yeni bir Diyarbakır”, “yeni bir insan” yaratılmaya çalışılarak tek parti yönetiminin istediği şekilde bir kimlik inşa edilmeye başlandı.

Tek parti döneminde Türkçenin yaygın bir kullanıma sahip olması ve Türkleştirme politikalarının başarıya ulaşması için zorunlu eğitime ayrıcalıklı bir rol biçildi. Cumhuriyetin ilk yıllarında Amed’de açılan özellikle yatılı ve kız okulları ile ilk, orta, lise, mesleki ve teknik okullar, Millet Mektepleri ve Dicle Köy Enstitüsü gibi kurumlara, halka yeni kimliğin benimsetilmesi konusunda önemli rol biçilmişti. Ayrıca Amed’deki eğitim kurumlarının dışında faaliyet gösteren başta Türk Ocağı ve Halk Evleri olmak üzere çok sayıda dernek, kulüp, cemiyet ve basın organı da yeni kimliğin inşasında önemli bir rol üstleniyordu. En önemli görevi ise Türk Ocağı ve Halk Evleri yapıyordu. Bunun içindir ki, “Türkleştirme”nin uygulanmasını çok isteyen hükümet, ilk olarak bu kurumları,  Elazığ, Dersim, Bingöl, Urfa, Amed, Mardin, Siirt, Bitlis, Van ve Ağrı gibi illerde açtı.

Amed’de Türkleştirme programı, dikkatle ve yoğun bir şekilde uygulanıyordu. Cumhurbaşkanı Atatürk ve Başbakan İsmet İnönü de 1930’lu yıllarda Amed’e gelerek programın nasıl uygulandığını yerinde kontrol etti.

‘Dağ Türkleri’

Amed Türk Ocağı, yeni kimlik inşasını konu edinen çeşitli kurslar, konferanslar, müsabakalar ve yayınlarla bu programı gerçekleştirmeye çalışıyordu. CHP’nin büyük umutlarla hayata geçirdiği Türk Ocakları’nın devamı olarak açılan Halk Evleri’nin Amed’deki nihai amacı da halkı tek parti politikası doğrultusunda yetiştirmek ve bu politikaları tabandan halka yayarak onlara benimsetmekti. Bu gibi kurumlarda Kürtlerin “özünden koptuğu” ve “dağ Türkleri olduğu” ileri sürülerek “Türklüğe geri dönmeleri için” faaliyetler yürütülüyordu.

Halk Evi Amed’de ayrıca eğitim, sağlık ve toplumsal konularda da çalışmalar yaparak topluma yeni bir kimlik kazandırma görevini üstlenmişti. Amed’deki yeni kimliğin inşasında ulaşım ve bayındırlık faaliyetleri ve bu faaliyetler neticesinde yaşanan değişim ve dönüşümler önemli bir yer tutmaktaydı.

Bu faaliyetler kapsamında modern imar girişimleri de hayata geçirildi. Cumhuriyetin ve modernleşmenin sembolü olarak yeni yollar, yeni kamu binaları ve yeni konutlar yapılmaya başlandı.

Amed’de birçok kamu binası ve yapılaşmanın Sur dışına çıkarılarak Yenişehir ilçesine taşınması bu döneme rastlar. 

Eşraf, yeni kimlik inşasını destekledi

Türkleştirme çalışmaları kapsamında Amed’de çoğunluğu Türk kökenli eşraf ya da büyük aileler de Türk Ocağı, Halk Evi, Millet Mektepleri gibi kurumlara yerleştirildi. Bunlara kaynak yaratılarak hem “Türkleştirme” kurumlarını kontrol etmeleri hem de bu projenin öncülüğünü yapmaları istendi.

Tigrel, Pirinççizade, Ganizade, Ekincizade ve Uluğ gibi aileler bu eşrafın başında geliyordu. Bunların hem toprak ağalığına hem de yerel nüfuzlarına dokunulmadı.

“Yeni kimlik” inşasındaki tüm proje ve propagandalara rağmen 13 Şubat 1925’te başlayan Şêx Said İsyanı sonrasında CHP, Kürdistan’da birçok ilde mevcut teşkilatlarını kapattı ve İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar söz konusu illerde parti teşkilatı açmadı.

CHP, bu süreçten sonra bölgeyi Mülki Müfettişlikler ve Halk Evleri ile yönetmeye başladı. Amed CHP İl Teşkilatı ise ancak 16 Eylül 1944 tarihinde yeniden açılabildi. Bu tarihe kadar Amed, merkezden belirlenen ve tamamına yakını Amedli olmayan milletvekilleriyle temsil edildi. Tek parti iktidarı süresince Amed milletvekilliği yapan 24 milletvekilinden sadece 11’i Amed kökenliydi.

Karşı çıkanlar bertaraf edildi

Cumhuriyetin yeni kimlik inşasına karşı ortaya çıkan tüm muhalefet bastırılırken, Şêx Said İsyanı sonrasında çok sayıda kişi hapis, sürgün ve idam cezasına da çarptırıldı. Verilen kararlar, TBMM’nin onayına sunulmalarına gerek kalmadan, kurulan Şark İstiklal Mahkemeleri tarafından yerinde infaz edildi.

Şeyh Said İsyanı’nda idam edilen 47 kişi için herhangi bir temyiz yolu yoktu. Kararlar alınıyor ve yerinde infaz ediliyordu. İdamlar sadece isyanlar sonrasında değil, irtica tehlikesi görülen kişilere karşı da kullanılıyordu. Amaç, yeni kimlik inşasına karşı olan her kesimi bertaraf etmek idi.

Türkleştirmeye tepki olarak oylar DP’ye gitti

1923’ten başlayıp 1950’ye kadar devam eden CHP iktidarı döneminde tekleştirme ve yeni kimlik inşası, ister istemez muhafazakar kesimin tepkisine neden olduğu gibi bölge illeri de bu konuda içten içe rahatsızlık duyuyordu. Demokrat Parti’nin kurulması ve girdiği 1946 yılındaki ilk seçimde Celal Bayar, Adnan Menderes gibi isimleri vekil seçmesi, halkı heyecanlandırdı. Batı‘dan gelen baskılarla gelen “oyların gizli kullanılması, tasnifin açık olması” uyarısı üzerine 1950 genel seçimlerinde Demokrat Parti, tek başına iktidar oldu. Demokrat Parti’ye en fazla oy ise 30 yıldır “Türkleştirme” programının zorla uygulandığı Kürdistan illerinden geldi.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.