Aş, iş, barış için Yeşil Sol Parti

Sezai TEMELLİ yazdı —

  • Düzeni değiştirmek istiyorsak doğru yerde doğru tercihleri hayata geçirmeliyiz. Bir oy büyük bir adımdır, önemli bir güçtür. Siyasi ciddiyetten uzak, sandalye kavgasına tutuşmuş anlayışlara ayıracak ne zamanımız ne de oyumuz var

Türkiye uzun süredir çoklu kriz sarmalında. Bu krizleri daha da derinleştiren ve ülkeyi çöküşe sürükleyen bugünkü iktidar ve onun yarattığı uydurma sistemdir. Sistemin buraya sürüklenmesinde ise en önemli neden kuşkusuz yüzyıllık tekçi ulus devlet ve sermaye birikim modelidir. Özellikle son yirmi yıl boyunca ısrarla sürdürülen neoliberal politikalar ve masanın devrilmesinden bugüne yapılandırılmaya çalışılan neo-faşizm bu çöküşün başlıca iki nedeni. Bu ikili model Türkiye’nin en önemli iki sorunu olan Kürt ve yoksulluk meselesine bırakın çözüm üretmeyi adeta bu sorunların üzerinde yükselmeyi amaçlayan otoriter bir yönetim anlayışı yarattı.

Buraya kadar kısaca çizdiğimiz bu çerçeve artık herkes tarafından, tüm muhalefet tarafından biliniyor ve farklı kavramlarla da olsa dile getiriliyor. Mesele bu yapıya karşı nasıl bir çözüm geliştirdiğimizle alakalı. Birbirini tetikleyen, büyüten bu ikili sorundan kurtulmadan demokratikleşmenin sağlanması pek mümkün gözükmüyor. Nasıl bir üretim, nasıl bir bölüşüm ve nasıl bir büyüme sorularına vereceğimiz yanıt aslında bu ikili sorunun siyasi ve ekonomik alanda çözümüne yönelik olmak zorunda.

Yeşil Sol Parti olarak Demokratik Cumhuriyet anlayışımız çerçevesinde hem bu yapısal ve kronikleşmiş meselelerin çözümüne hem de geleceğe dair yeniden yapılanma anlamında önemli ve iddialı bir programı, stratejiyi savunuyoruz. Erdoğan iktidarlarının yarattığı yoksulluk, işsizlik, kaos ve şiddet aslında savaş eksenli bir yolsuzluk anlayışının sonucudur. Türkiye kapitalizminin dayandığı yolsuzluk ve ulus devlet anlayışının dayandığı Kürt düşmanlığı yaşadığımız gerçekliğin nedenlerini açıkça ortaya koyuyor.

Bu gerçekliği görmeksizin bir siyasi program üretmek sadece geçici çözümlerle aynı kâbusun içinde uyumaya devam etmektir. Yeşil Sol Parti olarak bu karanlık geceden ve kâbustan bizi çıkartacak bir siyasi ve ekonomik programı paradigmamızı referans alarak ve dönemsel özellikleri dikkate alarak ürettik. Bir yanıyla geçiş programı özelliği taşıyan bu program diğer yanıyla geleceğin inşası anlamında önemli bir başlangıç güzergâhı yaratmaktadır. Demokratik Cumhuriyet’e giden Üçüncü Yol stratejisinin yukardaki sorulara ürettiği yanıtlar yılların mücadelesinin içinden süzülüp gelen bir düşüncenin sonucudur.

Aş meselesi bir bölüşüm meselesidir. Toplumsal barış adına eşitlikçi, adaletli bir bölüşüm siyasi özgürlükler ve demokratik ekonomi için en kritik adımı oluşturmaktadır. Adeta talan ve soygun düzenine dönüşmüş olan bugünkü yönetim sistemi bu yolsuzluk anlayışını sürdürebilmek adına toplumsal barışı dinamitlemeye devam ediyor. Kürt düşmanlığı başta olmak üzere kadına ve emeğe olan düşmanlık yaşadığımız yıkımın başlıca nedenidir. Yıkıcı bir sömürü ve sömürge düzeni bölüşümdeki adaletsizliği yaratırken bunun sürdürülmesi kuşkusuz şiddetin ağırlaştırılarak yaygınlaştırılmasına bağlı. Faşizmin ekonomisi böylesi bir ‘sosyal politika’yı inşa ederken, yoksulluğu insanları yardımlara muhtaç ederek yönetmeyi amaçlamakta. Soframızdan aşı çalıp, ‘bir mermi ne kadar’ sorusuyla şiddeti soframıza taşıyan zihniyet, kırıntılarla insanların yaşamlarını idame ettirmelerini istiyor.

Yeşil Sol Parti olarak yoksullukla mücadele ve yoksulluğun sonlandırılması kuşkusuz en önemli önceliğimiz. Bunu gerçekleştirmenin öncelikli yolu güvenlikçi politikalara son veren, gelir ve servet dağılımında adaleti sağlayacak eşitlikçi bir sosyal politika anlayışımızdır. Bunu başarmak hem toplumsal barışın inşası adına önemli bir gelişimi sağlayacaktır hem de yerel demokrasi ekseninde katılımcı bir siyasetin önünü açacaktır. Yoksulların siyasete giriş engelini ortadan kaldırmak adına demokratik ulus, demokratik cumhuriyet anlayışımız özgürlükçü bir siyasetin de temelini oluşturmaktadır.

İş meselesi bir üretim meselesidir. Emekten kaçan yeni kapitalist sistem daha fazla işsiz daha fazla doğa tahribatı yaratarak yoluna devam etmek istiyor. Yığınsal işsizlik ve derinleşen yoksulluk ancak otoriter rejimlerle ayakta kalabilir. Otoriter rejimlerin beslendiği yüksel askeri teknoloji ekseninde gelişen yeni kapitalizmin Türkiye ayağı yoğun savaş ekonomisi eksenli bir üretim anlayışını karşımıza çıkarmıştır. Sermaye birikiminin bu yeni dönemi Kürt düşmanlığını sürekli besleyen, Kürt coğrafyasını bir savaş sahasına çeviren bir anlayışı karşımıza çıkarmıştır. Kürt meselesinin çözümsüzlüğü siyasi olduğu kadar bu iktisadi gerçekliğe de dayanmaktadır. Kürtlerin siyasi statüden yoksun bırakılması demokratikleşmek istemeyen bir rejimin başlıca dayanağıdır.

Yeşil Sol Parti olarak üretim alanında geliştirdiğimiz çözümler aynı zamanda siyasi üretim ile de doğrudan ilişkilidir. Siyasetin özgürleşmesi, sistemin demokratikleşmesi adına atacağımız adımlar beraberinde ekonominin demokratikleşmesini zorunlu kılacaktır. Tersi de doğrudur; ekonominin demokratikleşmesi siyasetin özgürleşmesi sağlayacaktır. Bu simbiyotik ilişki demokratik cumhuriyet modelimizin aslında en belirgin farklılığıdır. İşsizlik bu anlamıyla bugünkü sistemin tıpkı yoksullukta olduğu gibi bilinçli politik tercihidir. Bizim tercihimiz emekten, kadından, doğadan yana bir tercihtir ve siyaseten özgürlükçü yaklaşımımız bu anlayışımızın hayata geçmesi adına büyük bir farklılık yaratmaktadır.

Son olarak nasıl bir büyüme sorusuna yanıt verirsek; yukarıda ile getirdiğimiz bölüşüm ve üretim anlayışımızın içinden büyüme sorununa yaklaşmaktayız. Toplumu, siyaseti, ekonomiyi tahrip eden, gelecek kuşakları yok sayan, savaşı ve şiddeti olağanlaştıran bir büyüme değil, barışı, demokratik yaşamı eşitlikçi bir anlayışla büyüten bir yaklaşımla bugünün sorunlarını kalıcı olarak çözeceğiz. Bizim bu iddialı ve güçlü programımızın neden önemli bir seçenek olduğunu anlamak için bugün yaşananlara bakmak yeterli. Seçim hesabına kilitlenmiş muhalefet partilerinin böyle bir derdi yok, sosyalist olsalar bile...

Bu program bugünün sosyalizmine dair bir programdır ve bugünün sosyalizmi makinelerin değil insanı esas alan, ‘sosyalizmde ısrar insan olmak da ısrardır’ diyen bir anlayışın özetidir. Sandığa gittiğimizde bir oy’un ne denli önemli olduğunu işte bu program bize anlatıyor. Düzeni değiştirmek istiyorsak doğru yerde doğru tercihleri hayata geçirmeliyiz. Bir oy büyük bir adımdır, önemli bir güçtür. Siyasi ciddiyetten uzak, sandalye kavgasına tutuşmuş anlayışlara ayıracak ne zamanımız ne de oyumuz var, daha çok çalışarak düzenin tüm engellerini birlikte aşacağız, birlikte değiştireceğiz.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.