Siyasetin yolu İmralı’dan geçmek zorunda
Sezai TEMELLİ yazdı —
- Neden tecrit var? Neden bu tecrit mutlak izolasyona dönüşmüş durumda? Yanıtı İmralı’nın bir hakikat göstereni olmasıdır. Öcalan’ın ortaya koyduğu fikirler, ileri sürdüğü tezler ve ürettiği siyaset rejimin hakikatle yüzleşmesine davettir. Rejim ısrarla bundan kaçıyor. Kaçamadığı yerde de toplumu oyalamaya devam ediyor.
Siyaset o denli büyük bir buhran içinde ki batmakta olan bir geminin güvertesinde filikaları yakmakla meşgul. Geleceğe dair belirsizliğin giderek yoğunlaştığı, risklerin ölçülemeyecek kadar arttığı, çoklu krizlerin yoğunlaştığı bir süreçteyiz. Seçimlere yüklenen misyonun tüm siyasal yapılar adına ne büyük bir öngörüsüzlük içerdiği ortada, sonuçlarını dramatik bir biçimde yaşıyoruz…
Türkiye’nin siyasi ve iktisadi yapısal sorunları tartışmasız bölgesel niteliktedir. Rejim bu sorunları Kürt meselesini demokratik çözümden yalıtarak savaş ve şiddet yoluyla hem içeride hem de dışarıda çözümsüzlüğe sürüklerken, ittihatçı aklının esiri olarak ülkenin mezarını kazmaya devam ediyor. Bölgesel nitelikte bir siyaset var etmek her şeyden önce bölge gerçekliğine, küresel siyasal dinamiklere ve tarihsel hafızaya vakıf olmakla mümkün. Bu gerçeklikten kopuk hastalıklı bir zihniyetin böyle bir siyasal perspektife sahip olmasını beklemek mümkün değil.
Yaşadığımız tüm krizlerde sonuçlar üzerinde boğuşan ama temelde yatan yapısal sorunlara dokunmayan siyasal anlayış bugün yaşanan çöküşün başlıca sorunlusudur. Bu sorumluluk iktidarıyla muhalefetiyle tüm siyasal yapıların ortak sorumluluğudur. Histerik bir milliyetçilik duygusuyla kendi aklını tüketenler ülkeyi de tüketmiş durumdalar. Kürt düşmanlığı yayılmacı ittihatçı projenin bu histerik duygusuyla yaratılıyor. Misak-ı Milli hayali içinde debelenmek bir tür toplu hipnoz olsa gerek…
Neden tecrit var? Neden bu tecrit mutlak izolasyona dönüşmüş durumda? Yanıtı İmralı’nın bir hakikat göstereni olmasıdır. Öcalan’ın ortaya koyduğu fikirler, ileri sürdüğü tezler ve ürettiği siyaset rejimin hakikatle yüzleşmesine davettir. Rejim ısrarla bundan kaçıyor. Kaçamadığı yerde de toplumu oyalamaya devam ediyor.
Türkler ve Kürtler başta olmak üzere nasıl bir yeni misak yaratabiliriz? Kürtlerin statü sorunu nasıl bölgesel ölçekte çözüme kavuşabilir? Küresel siyasal dinamikler ve gelecek projeksiyonu nasıl ele alınmalı ve siyaset bu çerçevede nasıl bir rasyonaliteye kavuşmalı? Hakikatle yüzleşerek tarihsel gerçeklik ışığında toplumsal barış nasıl var edilebilir? Demokratikleşme, özgürlük meselesinin halkların kendi kaderini belirleme anlayışıyla çözümü, ekonomik ve toplumsal sorunların emekten, doğadan yana çözümü, toplumsal cinsiyet eşitlikçi bir yaşamın inşası başta olmak üzere radikal yapısal dönüşüm nasıl sağlanabilir? Bu sorular çoğaltılabilir. Yaşamın her alanına dair aklımızda onlarca soru var. Peki, çözüm üzerine söyleyecek sözümüz var mı?
Türkiye siyasetinin çözüm üzerine değil de daha çok çözümsüzlüğe endeksli hâkim bir algısı var. En temel meseleye bu algıyla yaklaştığınızda geri kalan meselelerin kalıcı bir çözüme kavuşması zaten mümkün değil. Konjonktürel çözümlerle bazı sorunlar sadece öteleniyor. Erdoğan iktidarı sorunları ötelemekte çok mahir. Ama öteleye öteleye kaçacak bir geleceği de kalmadı. Meşruiyeti tartışmalı son seçimler de onu kurtaramayacak. Ekonomide Nas’cılığına gölge düşüren ve mecburen yaptığı hamleler de beyhude çaba. Çözümün aslında nerede olduğunu biliyor ama devirdiği masanın altından kalkacak irade ne onda ne de o masayı kaldırmayı düşünemeyecek kadar rejime angaje olmuş muhalefette var. O masayı siyasete müdahale edecek toplum kaldırabilir artık. Radikal demokrasi mücadelesiyle bu mümkün…
Siyasetin yolu İmralı’dan geçmek zorunda. Yukarıda dile getirdiğimiz tüm sorunların çözümüne giden yolun ilk adımıdır İmralı. Hukuku yok sayarak, adalet duygusunu çürüterek sürdürülen tecrit aslında siyasetin ve toplumun çürümesinden başka bir sonuç yaratmadı. Hala bir şansımız var, hala bu kâbusu sona erdirebilecek seçeneğimiz var. Açın İmralı kapılarını, demokratik çözümün, demokratikleşmenin önü açılsın. Aksi halde bu kapı kapalı olmaya devam ettikçe her şeyden önce siyaset tükenecek, zorbalık kazanacak. Zorbalığın hâkim olduğu yarı diktatörlük hayali kuranlara karşı yaşamı, özgürlüğü savunanlar tecride, savaşa ve zulme karşı mutlaka yan yan gelmeli, Öcalan’a kulak vermeli…