Bayraktar: Ezberleri sorgulamalıyız

Ulaş Bayraktar
- "Ezberleri sorguladığımız bir sürece ihtiyaç var" diyen Barış Akademisyeni Ulaş Bayraktar, yakınlarını kaybedenlerin bir araya gelmesinin önemine işaret ederek, "Belki biraz bildiklerimizi unutup can kulağıyla dinlememiz gerekiyor" dedi.
İnsan Hakları Derneği (İHD), Kürt sorununda çözümün konuşulduğu bu sürecin toplumsallaşması ve toplumsal barışın inşasının nasıl olması gerektiğine dair “Barışa Giden Yol: Hafıza ve Adalet” buluşmasını 21-22 Haziran tarihlerinde Amed’de gerçekleştirdi. Kürt sorunundaki askeri çözümsüzlük nedeniyle yakınlarını kaybeden gerilla ve asker ailelerinin de katıldığı buluşmada, ilk gün daha çok zarar görenlerin yaşadıkları acılar ve hikâyeleri paylaşıldı. Toplantıda yer yer duygusal anlar da yaşandı. Katılımcılardan biri de 1980’de PKK’nin silahlı eylemlerinde babasını kaybeden Ulaş Bayraktar'dı. "Bu Suça Ortak Olmayacağız" bildirisini imzaladığı için 11 Ocak 2016’da üniversiteden ihraç edilen Mersin Üniversitesi Kamu Yönetimi öğretim üyesi Doç. Dr. Ulaş Bayraktar, kendi hikayesini paylaştı.
Ölümü üzerinden 45 yıl geçti
Buluşmaya katılan ve Kürdistan’da yaşanan acıları bizzat dinleyen Ulaş Bayraktar, MA'ya konuştu. Bayraktar, hikayeleri daha önce de duyduğunu belirterek, "Öğrencimden, arkadaşımdan, komşumdan, haberden, televizyondan biliyorum. O yüzden aşinayım ama bildiğini sandığın hissiyatı göz göze bakarak, elini tutarak dinlemek başka bir şey oldu" dedi. Bayraktar, babasının ölümünün üzerinden 45 yıl geçtiğini ve sorunun halen çözülemediğini hatırlatarak, "Eğer bu sorun yakıcı bir şekilde devam ediyorsa başka bir şey yapmanın zorunluluğu ortada. 'Terörsüzlük' dedikleri şey, onu var eden sebepler ortadan kalkmadıkça mümkün değil. Birçok farklı şey var; bombalar, işkenceler, tutuklamalar, cenazeler, cenazesini bulamayanlar..." ifadelerini kullandı.
Biraz dinlememiz gerekiyor
Barış sürecinde bilinmeyenlerden çok, bilindiği sanılanların sorgulanması gerektiğini vurgulayan Bayraktar, yaşadığı bir anısını şöyle aktardı: "Üniversitede bir arkadaşımızın yakını vefat etmişti, cenaze için cemevine gittik. Öğrencilerim, ‘Hocam şimdi ne olacak?’ dedi. ‘Bilmiyorum ki, ben de ilk defa cemevine geldim’ dedim. ‘Ne yani siz Alevi değil misiniz?’ diye sordular. O kadar eminler ki… Adı Ulaş, solcu solcu konuşuyor, muhalif. Kesin Alevi. İşte o biliyor: Ulaş Alevi! Bu kötü, bu hain, bu bölücü, bu faşist, bu şeriatçı… Bilmediklerimizden çok, bildiğimizi sandığımız şeyler tehlikeli. Herkesi bir kalıba koyuyoruz. Belki biraz bildiklerimizi unutup, can kulağıyla dinlememiz gerekiyor. Ezberleri sorguladığımız bir sürece ihtiyacımız var."
Yeni bir diyalog süreci
Bayraktar, bu sorgulamayı "her şeyi unutmak" ya da "belleksizleştirmek" anlamında söylemediğini, adaletsizlikleri de unutmadan ama onların gölgesinden kurtularak yeni bir diyalog süreci başlatmanın mümkün olabileceğini söyledi. "Umutlu olmak bir tercih değil, zorunluluk" diyen Bayraktar, "Ben umutlu olmaya çalışan bir insanım. Her şey muhtemelen kötü olacak ama tam da bu yüzden iradenin umuduna sarılıp, bir şeyler yapmak gerekiyor" diye konuştu.
Nefretle araya mesafe
Sürecin diline de dikkat çeken Bayraktar, şöyle devam etti: "Benim en büyük korkum, mağdurların mağrur pozisyona gelmesi. Farkında olmadan bize nefretle yaklaşanlara aynı dille cevap vermeye başlarsak bir nefret öznesine dönüşürüz. Öfkeye ve nefrete mesafe koymaya çalışmalı. Çünkü o duygunun etkisine girersem şu anda itiraz ettiğim adaletsizliklere ben de ortak olurum diye korkuyorum."
Buluşmalar sürmeli
İHD'nin düzenlediği bu buluşmaların sürmesi gerektiğinin altını çizen Bayraktar, şunları söyledi: "Gerçek bir barış süreci olacaksa böyle olur. Kurumlar, makamlar, örgütler ateşkes yapar ama bireyler ve toplumlar barışır. Gerçekten sürdürülebilir bir barış olacaksa bu tür salonlarda, bu tür karşılaşmalar yaratmamız lazım. Barış kelimesinin kökü dayanışmak, yardımlaşmak, birbirini tanımaktır. Bu barış, annelerin bir araya gelmesiyle mümkündür. Bu küçük, mütevazı etkinliklerin sayı ve coğrafya olarak yayılması çok önemli."
Vazgeçmek olmaz
Barış Anneleri ile yaptığı bir sohbeti de paylaşan Bayraktar, şunları dile getirdi: "Bana ‘Sen git, annen gelsin’ dediler. Annemle tanışmak, onun da burada olmasını istiyorlardı ama bu kolay değil. İki annenin yaşadığı acılar arasında büyük farklar var. Çocukken 'Hadi kardeş kardeş oynayın' diye bizi bir odaya gönderirlerdi. Anneler için böyle bir şey söyleyemeyiz. Bu süreç yavaş yavaş, deneye yanıla ilerler. 'Şu yapılmalı' diye kesin bir formülüm yok ama denemek zorundayız. Bugün biz karşılaştık, yarın belki annem karşılaşır. Bu süreci biraz da sanat ve kültür yoluyla, ortak estetik buluşmalarla yürütmeliyiz. Vazgeçmek olmaz. İradenin umuduyla bir şeyler yapmak lazım." AMED