- Recep Tayyip, Saddam yolunda koşuyor. Amerika’ya rağmen Kürtlere saldıracak gibi görünüyor. Öte yandan, Amerika’nın Yunanistan’daki varlığına saldırıyor, Avrupa Birliği üyesi Yunanistan’a savaş darbesi indirmekle tehdit ediyor...
Birinci Dünya Savaşı ile yerküre haritasını kana bulayan Alman Adolf Hitler ve çömezi İtalyan Benito Mussolini ikilisi, birer kaçıktı. Yoluna yağ döken dalkavukları, yaranmak için her yanını yalayan avcılarının pohpohlamasıyla olan akıl mantıklarını da kaybederek asrın birer delisi kesildiler.
Yurttaşı Kürtler için, "toplu mezarlar” kazmış, İran’ın topraklarını ülkesine katma hevesiyle fethe çıkıp bir milyon insanın kanına girmişti, Iraklı Saddam Hüseyin. O da öldürmeyi insanlık sanıyordu. Bu yolda, gözü kapalı yürüdüğü için yandaşları ona "Savaşların Tanrısı" diyor, yüceltiyorlardı. O da, dalkavukların yağlamasıyla, "Vay be, bu ben miyim!" havalarına giriyordu.
O kendince, "asrın lideri”ydi. Bağdat sokaklarında apak atıyla gösteri yapıp tüfeğini ateşleyerek, peşin peşin gelecekteki zaferlerini kutluyor, Kazımiye Camii Meydanı’nda seccade serip "şükür namazı”na duruyordu.
Aldığı gazla, yenilmezliğinin simgesi "kıyamet topları” ile Amerika’nın "yapma” ricalarına rağmen, Kuveyt’e dalıyordu. Amerikalıları tepesinde görünce de bir kuyuya gizleniyordu. Sonra oradan çıkarıp ipe götürüyorlardı.
Arjantinli General Jorge Rafael Videla, kendini Hitler’in ortalıkta dolaşan hayaleti sanıyordu. Gidip Britanya’nın sofrasındaki Falkland Adaları’na saldırdı ve kendini hapishanede buldu.
Yukarıda sıraladığım tipler, asrımızda deliyken pohpohlanınca zır deli kesilip, kendini de, halkını da kezzaplı bir çukura sürükleyen tiplere örnektir.
Arkadan gelen seri katil ruhlular, ibret alsınlar diye, tarihin kanlı deliler çöplüğüne yatırıldılar. Ama, bir yararı olmadı.
Dalkavuklar, soytarı, kendini pazarlayarak geçinen yağdanlıkların övgü yağmuru altında, yeni belalılar türedi. Türk tarihi bir bakıma, içinde soykırımlar da barındıran, bir kanlı belalılar yatağıdır.
Öte yandan, biatçı "çok yaşa Padişahım" geleneğinden gelme Türk toplumu, "tapınılacak adam” yaratıp tapınma meraklısıdır. Tapındığını övgü yağmuru altında delirten...
Osmanlı’dan sonra tapınılacak kişi boşluğunu, bir Osmanlı subayından “Ata” yaratarak doldurdular. Yüz yıldır, onun ruhunu çağırıyorlar. Her gelen Kürt kanını dökmede taklitçisi...
Recep Tayyip, bu yolun yolcusu. Su başlarını tutunca, onu "ironi” (alay) olsun diye, şıpıdık, "dünyaya hiza veren asrın lideri” payesini boynuna astılar. Kimileri için, bu paye bir "ironi” idi. Dalkavukların övgü sağanağı ile kafası yıkandı. "İroni”yi ciddiye aldı. Belalı olma yolunda hızla ilerlemeye başladı.
Her "asrın lideri” belalının bir kan deryası vardı. Bunun önüne Kürtleri attılar.
Kasımpaşa’nın Recep’i o günden beri, tepeden tırnağa kadar faşizmin rengi kara giyimli, kara peçeli ve insan başını kesmede kullanılan kara saplı kamalı, tecavüzcülük, hırsızlıkla "temayüz" etmiş dinci IŞİD (DAİŞ) katillerle takviyeli, Türk ordularının başkomutanı olarak Kürtlere dalıyor. Bölge boyunca, "ayağı yanmış şey” gibi deli deli eserek bir o bir de bu yana seğirtip Kürt çocuklarının kanına giriyor, ülkelerini, mal ile mülklerini çalıyor, talan ediyor...
Yeri gelmişken, dünyada ilk savaşlardan beri, "barış” diyen karşıtları vardı. Son çağlarda öncüleri solculardı. Türkler de bile vardı bunlar. Vietnam, Irak savaşına karşı çıktılar. Filistinilere sahip çıktılar.
Ama, Kürtler söz konusu olunca, buharlaşıp kayboldular. Kemalist postundan yaratılma ve "alameti farika"ları, "kahrolsun Amerikan emperyalizmi” sloganı olan Türk solcuları Kürtler söz konusu olunca, buharlaşıp yok oldular. "Kutsal devletleri”nin yüzüne bakıp "kahrol emperyalizm" diyemediler.
Muhalefet gibi yapan partiler, Kürt düşmanlığında en hızlılarıydı. Recep Tayyip kadar değil, ondan çok ileri derecede Kürt kanı heveslisi...
Ama Kürtler, yüz yıllık katillerine "dayanışma” sesi çıkardığında, "ilkel milliyetçi” diye ortalığa fırlayan...
Ergun Babahan’ın yazdığı üzere, Türk toplumu laikçisi, dincisiyle, bitmeyen bir cihatçı ruhla donanımlı. O nedenle, Recep Tayyip’in sonu felaketle biteceği belli fetihçi koşusuna destekçi...
Televizyonların tekmilinde, Kürt canı alınacak, malı, mülkü talan edilecek diye düğün, bayram şenliği. Türkleri irşad eden kiralık adamlardan kimilerinde "bu gecikme neden” feryadı. Kana, bu derekede susamışlık yani...
Saddam, dalkavukları dilinde "Savaşlar Tarısı”ydı. IŞİD’in Halifesi Ebubekir’in geride bıraktığı katiller ordusu mirasına da komuta eden Recep Tayyip, Amerika’nın "dur” ricalarına aldırışsız bir kara bela olarak, Kürdistan’ın Rojava parçasının da fethine koşuyor. Gözü kara.
Oysa, Amerika Saddam’a da ‘Kuveyt’e girme’ demişti. Karşısındaki belayı ısrarcı görünce, "sen bilirsin” demiş, sonra kuyudan çıkarıp bir Kürt yargıcın önüne çıkarmıştı.
Recep Tayyip, Saddam yolunda koşuyor. Amerika’ya rağmen Kürtlere saldıracak gibi görünüyor. Öte yandan, Amerika’nın Yunanistan’daki varlığına saldırıyor, Avrupa Birliği üyesi Yunanistan’a savaş darbesi indirmekle tehdit ediyor...
Amerika’nın, kara belanın tüm bu herzelerini unutup üstüne yatacağını, kimse ummasın. Amerika, bugüne kadar, kendini gücüyle baş edilmez bela sanan, hiç kimseyi boş geçmedi. Putin’e de nafile yere güvenmesin. Amerika şu yoldan ya da bu şekilde yaptıklarının faturasını kesip, Recep Tayyip’in önüne koyacaktır. Bu böyle biline...
paylaş
Ahmet KAHRAMAN yazıları
Diktatörü devirmek...
13 Mayıs
'V' korkusu ve 'Selo' sendromu
6 Mayıs
Hulusi’nin soykırım itirafı
18 Nisan
Seccade fırtınası!
4 Nisan
İslam imparatorluğu derken!
1 Nisan
Newroz’dan HDP’ye...
21 Mart
Türk tipi kontra: Hizbullah
18 Mart
Haydut devlet çatırdarken
28 Şubat
Allahın ikinci lütfu: Deprem
25 Şubat
Ölü tecavüzcüleri!
21 Şubat
Irkçı katili durdurmak
18 Şubat