Asrın dönme dolabı gibi bir dönek...

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Asrın lideri kapı kapı dolaşarak topladığı borç para ile Irak ve Suriye Kurdistan’ını işgal ediyordu. Katil dediği devletlerin kapısında, merhamet dilencisi olarak diz çöküyordu. Mısır, İsrail, Körfez Emirlikleri ve Suudi Arabistan’dan sonra Suriye... Oysa, aynı asrın lideri, Suriye’de işgalciydi. En az bir milyon insanın ölümünden sorumluydu. Ülkeyi soyan ve talan eden, milyonları yurtsuzlaştıran...

Kemalistler (onlara şimdi Ergenekoncu deniyor) bir zamanlar sokakları, “Türkiye laiktir, laik kalacaktır” naralarıyla inletiyor, sonra mezarlıktan geçen korkağın ıslık çalışı gibi ekliyorlardı:

“Türkiye İran olmayacak!..”

Aslında, uygulamada “laiklik” diye bir olgu yoktu. Bağımsız, yansız olması gereken din ve kurumları “kutsal olan devlet” dolayısıyla devleti ele geçiren gücün emrindeydi. Din adamları da, politikacıların atadıkları, kendilerine en iyi hizmeti sunanlara makam verdikleri birer memurdu.

Memurun bağımsız, tarafsız olması mümkün müydü bilinmez, geride kalan yılbaşı İranlaşma ve Afganistanlaşmanın kanıtıydı. Yeni yılı dansözle karşılayan TRT’de müzik de yoktu. Sokaklar polis işgalinde ama, 6 yaşındaki çocuğu evlendiren İsmail Ağa tarikatı, kutlamaları protesto gösterisindeydi. Afganistan ve İran’da dahi olmayan Diyanet İşleri Başkanı camide kılıçla gösteri yapıyor, kimi tehdit ediyorsa…

Oysa Recep Tayyip liderliğindeki dinciler, iktidara yürüyüş süreci ve işgali tamamlayıncaya kadar, çok “laik”ti. İnsan kanı üstünde kurulmuş, ırkçı bir yapı olan devletin her türlü müdahalesini reddetiyordu. O kadar demokrat ve dinsel put kırıcıydı ki, oy avında genelevleri de ihmal etmiyor, “oylar bana gelsin” ziyaretleri yapıyor, eşcinsellere haklar paketi sunuyordu. Seçildikten sonra, Yunanistan Başbakanı ile buluştuğunda, onunla karşılıklı şampanya yudumluyordu. Kürtler konusunda da çok insaniydi. Mehmet Metiner’e yazdırdığı “Kürt raporu”nu, meydanlarda okuyor, gaspetilmiş, yasaklar çemberine sıkıştırılmış tüm hak ve hukuka özgürlük sağlanacağını vaadediyor, kesintisiz barış sözü veriyordu.

Hatta gittiği Batman’da, meydanı Kürtçe selamlıyor, “hun çewanı?” bile diyordu. Bir başka konuşmasında “soykırım köprülerinden” geçmiş Dersimlilerden özür diliyordu.

Her şey İtalyan Rönesans hareketinin başlangıç sürecinde, önemli politik figür ve yazar olan Floransalı Niccolo Machiavelli’in “Prens” adındaki kitabına uygundu. Machiavelli’in ruhunu dolaştırıyordu yani. Machiavelli, “amaç için her yol mubahtır” demişti. Yönetenin sevgi değil, korku salması gerektiğini öneriyordu.

Daha sonra, Recep Tayyip tarafından iki ileri, bir geri dans ritmiyle uygulanacak bu formül, aynı zamanda “faşizmin amentüsü”ydü.  
Recep Tayyip, en mahir uygulayıcı olarak çıktı tarih sahnesine. İslamo faşist suların dincisi Fetullah Gülen, iş ve nimetleri derme arkadaşıydı. Sonra, daha iyi ortak bulunca, Kürtlerin deyişi ile düz yolda “pal” attı. “Darbe var, darbecilere ölüm” naralarıyla İstanbul köprüsünde, IŞİD tarzı asker kesildi. Teslim alınan Ergenekoncuların “mabadına cop, sopa” sokuldu. Sonra, tepelerinden aşağıya ağır cezalar yağdırıldı. Türk ırkçılığı, Türk tipi İslamla lehimlenmişti.

Her türlü herzeyi ye, sonra camilerde Allahu Ekber de...

Kürtler için ‘terörist’ fermanı yürürlüğe kondu. Şehirleri muhasaraya alınıp katliamlar yapıldı. 200 kadar genç, diri diri yakıldı. Selahaddin Demirtaş ve arkadaşları suç işlemiş köle gibi hapishanelere sürüklendi. Kürdistan belediyeleri savaş ganimeti misali gasp ve talan edildi.

Kürt vurmak serbest oldu. Topluca işten atıldılar. Delilsiz, ağır hapis cezalarına çarptırıldılar. Kürtçe konuşan ya da müzik dinleyen kurşunlandı.

Machiavelli’in ruhu, her yerde, herkesin tepesindeydi. Tiran’ın sevmediği Türkler de düşmandı. Çağın kıvancı bir kalem olan Ahmet Altan’ın dinle, dindarlıkla alakası yok, ama Kürtlere zulümde, zalimin yanında değil karşıttı. “Kürtçü” diyemedikleri için, onu Fetullahçı yaptılar. Ömür boyu hapis istemiyle beş yılı aşkın süre mahpus tuttular.

Ahmet Altan’a kızgınlık büyüktü. Çünkü, işine mal olan “Atakürt” yazısından sonra, İslamo faşizmin planlı Roboskî Katliamı’ndan sonra yazdığı yazı ile katillerin gırtlağına satılmıştı.  Recep Tayyip, katliamdan sonra orduyu kutsar, ırkçılar katliamı sokaklarda dans edip havai fişeklerle kutlarken, Ergenekon’un kasidecisi yazar, Kürdistan şehitlerini aşağılayıp katırların yasını tutarken, Ahmet Altan’ın başında olduğu gazete, “güç halkını bombaladı” benzer bir manşetle piyasaya çıkmıştı.

Ahmet’i geçelim, Osman Kavala’nın suçu insan olmaktı. Onu dayanaksız gerekçeyle, ömür boyu hapse mahkum ettiler, 6 yıldır içeride. Kıskaçtaki Özgür Yaşam gazetesine destek çıkan bir dizi gazeteci, ağır hapis cezalarına çarptırıldılar. “Başörtülü bacı”lar, birden bire Fetöcü olunca, bacılıktan çıktılar.  Evleri tanklarla basıldı. Ağır işkence ve çıplak arama ile aşağılandılar.

Öte yandan, mahallenin Recep’ine Kürtleri kırma ve onlara eziyet delisi olması nedeniyle, dinci, ırkçı kesimler “asrın lideri” payesi vermişlerdi. Asrın lideri kapı kapı dolaşarak “hadi gelin beraber Kürt öldürelim” teklifleri götürüyor, aldığı izin, bulduğu borç para ile Irak ve Suriye Kurdistan’ını işgal ediyordu.

Bu uğurda ekonomi çökertince, bir anda kulağı düşmüş yaratığa dönüyor, dün meydan okuyup katil dediği devletlerin kapısında, merhamet dilencisi olarak diz çöküyordu. Mısır, İsrail, Körfez Emirlikleri ve Suudi Arabistan’dan sonra Suriye...

Dünyada eşi, benzeri olmayan hızda, bir topaçlık, döne döne başı dönen bir dönmelik örneğiydi, bu. Suriye devlet başkanı Esad’a “ver öpim” demek ve Kürt katliamında işbirliği yapmak üzere, Putin’in aracılığına sığınıyor, ilk resmi görüşmeler başlıyordu. Oysa, aynı asrın lideri, Suriye’de işgalciydi. En az bir milyon insanın ölümünden sorumluydu. Ülkeyi soyan ve talan eden, milyonları yurtsuzlaştıran...

Ve Esad’ın onuruna vay ki, bununla masaya oturuyordu. Demek ki, yakışanlar birbirini buluyormuş. Ve ayrıca, her halk layık olduğu liderce yönetilir. Türk çoğunluğunun layığı da bu tip işte...

Yeni yıl vesilesiyle, portresinden ibretlik zikzaklar sunayım dedim...

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.