Atık kağıt işçilerinin çöpüne de göz diktiler

Toplum/Yaşam Haberleri —

  • “Ankara’da atık kığat işini yapan 300’den fazla Hakkarili aile var. Bu işten çok para kazanmıyoruz; sabah 8’de işe başlıyoruz, gece 11’e kadar ortalama 250 kilo mal toplayabiliyoruz. Bu da ortalama 200-250 lira yapıyor. Bazen günde 50 lira kazanıyoruz.”

MASİS HESKİF / ANKARA

 

Kimi ellerinde onlarca kiloluk çekçekler, kimi boylarından büyük çuvallar, kimisi de hurda olmaya yakın kamyonetleri başına kadar karton doldurarak Türkiye başkentinin sokaklarında ekmek savaşı veren yüzlerce insan. Kent yoksulluğunu gözler önüne seren bu insanların çoğu 1990’lı yıllarda Kürdistan’daki köy boşaltmalarından, Romanlardan, Suriye’deki iç savaştan, Afganistan’daki Taliban zulmünden çıkıp yaşadığı yerden ayrılmak durumunda kalan insanlardan oluşmakta. Yaz kış, gece gündüz demeden başkentin her sokağında atık kağıt işçileri ile karşılaşmak mümkün.

Yalnızca Ankara’da değil, Türkiye’nin metropollerinde geçim sorunu nedeniyle atık kağıt işçiliği yapmak durumunda kalan ortalama yarım milyon insan var. Öte yandan atık kağıt/geri dönüşüm işçileri yıllarca yasal bir konumlarının olması adına mücadele etmekte. Yasal bir güvenceleri olmayan işçiler, dönem dönem birçok sorunla da karşı karşıya kalmakta. Valilik, belediye gibi devletin kurumları, dilediği şekilde işçilerin ekmek kazanmalarına engel olabiliyor, belediyenin anlaştığı şirketlerle yalnızca o şirketlere topladıklarını satma zorunluluğu getirebiliyor.

 

Ankara’daki Hakkarili kağıt işçileri

Kentin atıklarını toplamakla yaşamlarını idame ettiren Hakkarili atık kağıt/geri dönüşüm işçileriyle yaşam hikayelerini ve yaşadıkları zorlukları konuştuk.

Şemsettin Akdağ, Hakkarili, 90’lı yıllardaki devletin köy boşaltmalarında önce Van’a, orada da iş imkanı bulamadığından Ankara’ya göç etmek durumunda kalmış. Akdağ şöyle anlatıyor: “Köy boşaltmalarından sonra Van’a göç ettiğimizde yapacak bir işimiz yoktu. Bizim coğrafyamızda yatırım yok, var olan yatırımı da herkes kendi yandaşına veriyor. Van’da bir süre seyyar satıcılık, tatlıcılık, simitçilik gibi işler yaptık. Geçimimizi öyle sürdürüyorduk. Sonra baktık ki böyle olmuyor şehir dışına çıkmak zorunda kaldık. İstanbul, İzmir, Antalya gibi şehirlerde kot taşlamadan kağıt toplayıcılığına kadar her işte çalıştık. Son olarak 2003 yılında Ankara’ya yerleştim ve o günden bu yana atık kağıt işçiliği yaparak geçimimi sağlıyorum. Van’da da geri dönüşüm işi var fakat oradaki esnaflar, marketler vs. herkes kartonunu, demirini kendisi için topluyor.” 

 

Erkenden yıpranıyoruz

“Allah biz Kürtlerin kaderini böyle yazmış, ne kadar kötü, zor iş varsa bize nasip görülmüş” diyen Akdağ, yaşının 32 olduğunu ancak 40-45 yaşlarında göründüğünü, çalıştığı işlerin zorluğundan kaynaklı erkenden yıprandıklarını belirtiyor. Ankara’da Hakkarili Kürtlerin atık kağıt işçiliğini yoğun yaptığını vurgulayan Akdağ, “Ankara’da bu işi yapan 300’den fazla Hakkarili aile var.  Ankara’ya ilk geldiğimiz yıllarda kimse bize ev dahi vermiyordu, barakalarda yaşıyor, aylarca susuz elektriksiz yaşıyorduk. Şimdi bizi biliyorlar, özellikle Hakkarililere ev vermek istediğini söyleyenler var. O kadar kalabalığız ki düğünlerde, taziyelerde hep bir aradayız, evlerimiz birbirimize yakın, ilişkilerimiz çok güçlü. Aynı mekanlarda oturup, bir araya geliyoruz. Bir araya her gelişimizde memleketimize dönme hasreti oluyor, dönüş yolu elbet olacak ama ne zaman bilmiyoruz. İnsan toprağına dönmek istemez mi?” ifadelerini kullanıyor. 

 

  • “Bizi piyasadan kaldırmak istiyorlar. Belediye çöp işini şirketlere ihale veriyor. Şirketler bizim istediğimiz fiyata çöpü vermiyor, daha düşük fiyat çekiyor. Şimdi devlet rant alanı yaratarak, büyük şirketlere bu işi verdi.”

 

Kürtler, Suriyeliler ve Afganlar çalışıyor

“Atık kağıt işini Türkler çok yapmıyor, genel olarak Kürtler, Suriyeli ve Afgan mülteciler yapıyor" diyen Akdağ şöyle devam ediyor: "Mülteciler de buradaki geçimi bilmedikleri için ucuza çalışıyor, kartonlarını çok ucuza satıyorlar. Bizler de çok para da kazanamıyoruz, sabah 8’de işe başlıyoruz, gece 11’e kadar ortalama 250 kilo mal toplayabiliyoruz. Bu da ortalama 200-250 lira yapıyor, tabi bu durum gün gün değişiyor. Bazen günde 50 lira kazanıyoruz. Eğer araba ile geziyorsak bunun 50 lirası arabaya gidiyor. Bireysel satarsak bize daha çok para kalıyor. Biz yine arabamız olduğu için şanslıyız ama el arabası ile taşıyanların durumu daha da kötü. Onlar hemen hemen hiç kazanmıyor.”            

 

Bizi piyasadan kaldırmak istiyorlar

Atık kağıt işinin durumuna da değinen Akdağ, hem belediyelerden hem de devletten dolayı işlerinin çok sıkıntılı gittiğini söyledi. Çöp işinin tekelleştirildiğini ifade eden Akdağ, "bizi piyasadan kaldırmak istiyorlar" diyor: “Belediye çöp işini şirketlere ihale veriyor. Şirketler bizim istediğimiz fiyata çöpü vermiyor, daha düşük fiyat çekiyor. Öncesinden böyle değildi, kendimiz topluyor, gidip istediğimiz yere, bize uygun fiyat veren yere satıyorduk. Geçimimizi iyi oluyordu. Şimdi devlet ve kurumları baktı ki kağıt işçileri işi çok yapılıyor, ondan kâr almak için rant alanı yaratarak, büyük şirketlere işi verdi. Büyük şirketler de kaç kiloya isterse kiloya satın alıyor. Şu an kağıdın kilosunu 1 liraya satıyoruz, eğer belediyenin şirketine vermek zorunda kalırsak 40 kuruşa falan vermek zorunda kalacağız. Belediye bazen marketlere bildiriler dağıtıp, ‘Sokak toplayıcılarına kağıt vermeyin, belediye aracı gelip alacak’ diye uyarıyor. E biz de marketlere bağlıyız, marketlerden, kurumlardan vs. kağıt alamazsak zaten kağıt toplayıcıları nasıl geçinecek? Kısacası bizi sömürmek, piyasadan kaldırmak istiyorlar."

 

  • “Kafede, lokantada işten çıkarılanlar kığat işine geliyor. Kurumlarda muhalif olanlar işten çıkarılıyor, bu işe geliyor. Bazıları çalıştığı işte aldığı maaşı yetmiyor, akşam sokağa çıkıp bu işi yapıyor. Belediyeler de belli şirketlerle anlaşıp bizi tamamen sokaktan çekmek istiyorlar. Artık çöp işi de yandaşa veriliyor!”

 

Ailece çöpten ekmek kazanıyoruz

23 yıldır atık kağıt ve geri dönüşüm işi ile uğraşan 46 yaşındaki İsmet Temel de 1986 yılında Van’dan Ankara’ya gelmiş. Aslen Hakkarili olan Temel de Akdağ gibi memleketinde iş imkanı olmadığından kaynaklı göç etmek durumunda kaldığının altını çiziyor. Kendisinin 90’lı yıllardaki köy boşaltmalarından önce Hakkari’den çıktığını söyleyen Temel, köyler boşaltıldıktan sonra Ankara’ya çalışmak için gelenlerin sayısının çok daha arttığını kaydetti. Ankara’da atık kağıt toplama işini ilk olarak Romanlar ve Hakkarililerin yaptığını ifade eden Temel, “Bizler şu an ailece bu işten ekmek kazanıyoruz. Toplayıcılar topladıkları kağıt, demir, bakır, naylon vb. gibi eşyaları bana getiriyorlar, ben de onlardan satın alıyorum, ondan sonra hurdacılar sitesine götürüp satıyorum. Biri kalkıp tek başına topladıklarını hurdacılar sitesine götürse zaten topladığı karın yarısı kadar yol ücreti veriyor. O yüzden bana getirip satıyorlar, kaldı ki çoğunun aracı yok. Hepsi çekçekle buraya getiriyor” diye anlatıyor.   

 

Atık kağıt işçiliği herkesin çaresidir

Temel, yaptıkları işin son yıllarda hemen hemen toplumun tüm kesimi tarafından yapıldığını kaydederek, bu işi ilk yaptıkları dönemler insanların kendilerine, “Bu çöplerle ne yapıyorsunuz” diye sorduklarını ancak şimdi her kesimin bu işi yapabildiğini belirtti. Temel, son zamanlarda atık kağıt işini Suriyeli, Afgan mülteciler, üniversite okumalarına rağmen atanamayan, iş bulamayan insanlar, işten çıkarılanlar, Kanun Hükmünde Kararnamelerle işlerinden olan insanlar vs. herkesin yaptığına dikkat çekerek şunları söylüyor: “Kafede, lokantada işten çıkarılanlar buraya geliyor. Kurumlarda muhalif olanlar işten çıkarılıyor, bu işe geliyor. Bazıları çalıştığı işte aldığı maaşı yetmiyor, akşam sokağa çıkıp bu işi yapıyor. Çaresiz kalıyorlar ve bu işi yapıyorlar. Çünkü bu insanların geçimlerini sağlamaları gereken aileleri var. Bu iş herkesin çaresidir. Dışardan bize kötü bakılıyor ama ülkede kim düşerse bize geliyor.”

 

Çöpten aşağı bir ekmek kapısı yok

Atık kağıt işinin yasal güvencesinin olmadığını ve bu sebeple her an işsiz kalma tehdidi yaşadıklarına vurgu yapan Temel, bazı dönemlerde valilik kararlarıyla kendilerine yasaklar getirildiğini ve çalışmalarına engel olunduğunu söylüyor. Temel, “Yasal bir konumumuz olmadığı için belediye ya da valilik istediği zaman bize müdahale edebiliyor. Bu konuda çok sıkıntılarımız var. Yasal bir konumumuz olursa daha rahat çalışırız. Şimdi korku ile çalışıyoruz. Bu işten başka çaremiz yok. Ben 23 yıldır bu işi yapıyorum, bugün bu iş elimden alınsa ne yapacağım? Bizlere dokunulmaması lazım. Bugün çöpten ekmek yiyorsam bir başkası bana ‘Hayır yeme’ diyemez. Dediği zaman farklı bir seçenek sunması lazım. E çöpten daha aşağı bir ekmek de olmadığı için kimse bir şey dememelidir” diyor.

 

Çöp işi de yandaşa veriliyor!

Temel de bu işin tekelleştirilmesinden rahatsız. "Belediyeler belli şirketlerle anlaşıp bizi tamamen sokaktan çekmek istiyorlar" diyen Temel buradan da bir rant çıkarılmaya çalışıldığını dikkat çekiyor: "Kendilerine yakın şirketlerle anlaşıyorlar ve bize, ‘Siz sokaktan bir şey toplamayın, toplayacaksanız da bu şirketlere getirin’ diyorlar. Yıllardır yaptığımız geri dönüşüm, atık kağıt işini belediye, devlet gibi kurumlar daha bilmeden biz yapıyorduk. Hatta onlara bu işi biz öğrettik. Şimdi devlet, kurumları, patronlar bu işi öğrendi ve bizi sokaktan çekmeye çalışıyorlar. Zamanında bize ‘Siz bu kağıtları neden topluyorsunuz, yakmaya mı götürüyorsunuz?’ diyorlardı. Biz çöpleri alıp, satıp, ekonomiye kazandırıyorduk.  ‘Teşekkür’ beklerken bizi devre dışı bırakıyorlar.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.