Aydınlık bir 12 Eylül sabahına uyanmak için...

Forum Haberleri —

.

.

  • Darbe rejimlerinden demokrasilere geçişte, darbe rejimleriyle bir şekilde yüzleşmeden ya da hesaplaşmadan, geleceğin sağlıklı demokrasisi kurulamıyor. Deneyim buna işaret ediyor.

CELALETTİN CAN

12 Eylül darbesinin üzerinden 41 yıl geçti. 12 Eylül’ü unutma ve unutturma politikalarına karşı aksine bizim kuşak 12 Eylül’ü hatırlıyor ve hatırlatıyor. Yaşanmışlıklarımızı apaçık konuşuyor, tartışıyor, yazıyor.

Geçmişle yüzleşmeden, geçmişin çürümüş yanlarını bütün sonuçlarıyla tasfiye etmeden yaşanılır bir gelecek rüyası “ham hayal” olarak kalır.

Amaç intikam olmamalı. Bir daha aynı şeylerin yaşanmayacağı özgür bir gelecek olmalı. Zaten ortada suçlu yoksa herkes vicdanen rahatta olmalı.

Ancak ön adı “geçici” olan bir madde adeta kalıcıymışçasına 29 yıl yürürlükte kalabiliyorsa bir “sürekli cezasızlık” ve adaletsizlik hali olduğu açık değil mi? Her şey bir yana bizler için açık değil mi? Yaşadıklarımız neydi?

12 Eylülcüler darbe yapar yapmaz anayasayı rafa kaldırdılar. Anayasal parlamenter düzene son verdiler. Cumhuriyetin temel kurumlarından Cumhurbaşkanlığına son verdiler. Yasama, yürütme, yargı yetkileri kendinde toplayan beş kişilik cunta, ülkeyi üç yıl süresince anayasasız, parlamentosuz, Cumhurbaşkansız yönetti. Bir milyon insan gözaltına alındı. Sayısız işkence, kayıp, yargısız infaz hadisesi hala açığa çıkmayı bekliyor. Cunta mahkemeleri tarafından yüzbinlerin üstünde insana milyonlarca yıl mahkûmiyet cezası verildi. 50 insan idam edildi. Milyonlarca kitap yasaklandı ve yakıldı. Binlerce öğrenci ve öğretim görevlisi okuldan, on binlerce işçi ve memur işten atıldı. Milyonlarca insan fişlendi. Yüzbinlerce insana pasaport verilmedi. On binlerce insan yurttaşlıktan çıkarıldı. Tüm bu mağduriyetler hala tanzim edilmedi.

12 Eylül darbeciliğini unutmayacağız!

Unutmak tüm bu haksızlıkları ve hukuksuzlukların unutmaktır!

Darbe rejimlerinden demokrasilere geçişte, darbe rejimleriyle bir şekilde yüzleşmeden ya da hesaplaşmadan, geleceğin sağlıklı demokrasisi kurulamıyor. Deneyim buna işaret ediyor.

Hitler Nazizm’ini ve Mussolini faşizmini yaşayan Batı Avrupa’dan, Franko faşizmini yaşayan İspanya’ya, Albaylar cuntasını yaşayan Yunanistan’dan Latin Amerika ülkelerindeki cuntalara, Güney Afrika rejimine kadar ortaya çıkan yüzleşme ve hesaplaşma deneyimleri bunu gösteriyor.

“Burası Türkiye” deyip geçilebilir.

“Denmemek” ve de “geçmemek” gerekiyor.

12 Eylülcülerin yargılanmayışı, bu yüzyılın başından beri, zaman zaman insanlığa karşı işlenmiş suçların yargılanmayışının ürünüdür.

12 Mart'ın yargılanmayışının ürünü 12 Eylül’dür.

12 Eylül’ün yargılanmayışının ürünü kalıcılaşan sürekli darbecilik rejimidir, sivil iktidarlar görüntüsü ardında ülkenin darbe anayasası ve yasalarıyla idare edilmesidir. Mafyatik Susurluk düzenidir. Tek adam rejimidir. Barışın Kürt ve Türk kardeşliği temelinde sağlanmasının engellenmesidir.

Toplumun kendine olan özgüvenini kaybetmesi, kişiliğini yitirmesidir. Katılımcılığın yerine edilgen, bir buyruk olmadan harekete geçmeyen bir kişiliğin geçmesidir. Toplumsal değişim iradesinin yerini bu ülkede “hiçbir şey değişmez”, “benden sonra tufan” anlayışının almasıdır. Gençliğin kaybedilerek Türkiye'nin geleceğinin karartılmasıdır. 

Tek cümleyle sınırsız toplumsal tahribattır. Tüm bunlar suçtur. Bir yanda ülkeye ve insanlığa karşı işlenmiş sayısız suç, öte yandan 41 yıldır devam eden “sürekli cezasızlık” durumu kabul edilemez. Türkiye bu denli ağırlaşmış suluyu ve suçluluk halini kaldıramaz. İşte kaldıramıyor da…

Her şeye ama her şeye rağmen bu kötücül tablo aşılabilir.

İnsan tükenmedikçe umut tükenmez!

Hukukun üstünlüğünün, şeffaflık ve hesap verilebilirliğin sağlandığı, hak ve özgürlüklerin çağdaş toplum ve birey üzerinden anayasal güvence altına alındığı bir ülkede yaşamak için atılacak ilk adımlardan biri Geçiş dönemi adaleti çerçevesinde “Sürekli Darbecilik” kavramına tekabül eden bütün darbe yasalarını, kurumları ve kuralları ile birlikte tasfiye etmektir.

Bu sadece hukuki bir mesele değildir, demokrasinin önünün açılması ve Türkiye'nin geleceğinin kazanılması bakımından gerçek bir siyasi meseledir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.