Bahçeli-Erdoğan soykırımda ısrarlı

Forum Haberleri —

  • Erdoğan Türkiye’nin ekonomisini savaşa yatırdı ve bitme noktasına getirdi. Dış politikası Kürtleri tecrit ve bitirmeye odaklandığı için dünyada daha önceleri olmadığı kadar teşhir ve tecrit oldu. Bütün ilişkileri ve pazarlıkları Kürtlerin düşmanlığına odaklanmış. İşte bu politikanın devamı olarak Garê’ye saldırdılar.

ZEKİ AKIL

Erdoğan savaş atına binmiş Türkiye’yi felakete sürüklüyor. Kürt halkını ve kazanımlarını yok ederek iktidarını kurtarma hesabını yapıyor. Kendisinden önceki yöneticilerin yapamadığını yani Kürt soykırımını tamamlayarak tarihe geçmek istiyor. Tam bir ırkçı ve soykırımcı hezeyana kapılmış durumda ve bunun için bütün insani ve hukuki kuralları ihlal ediyor. Kayyım politikasını çok sevdi. HDP’nin bütün belediyelerine kayyım atayarak gasp etti. Buna karşılık kendisine kayyım olarak atanan Bahçeli’nin ırkçı ve katliamcı politikalarını uygulayacak bir piyona dönüştü.

Bahçeli’nin Erdoğan’a koştuğu şartlar vardı. Bunların başında İmralı’yla bir daha görüşmeler olmayacaktı. Yani bütün barışçıl, siyasi ve demokratik yöntemler terk edilecek, sadece şiddet ve imha yöntemleriyle Kürtlerin üzerine gidilecekti. İşte bu politikanın son kurbanları Garê’deki savaş esirleri oldu. Halbuki daha önceleri gerillanın ellerindeki esirlerin hepsi insan hakları kuruluşları ve siyasi çevrelerin girişimleriyle sağ salim Türkiye’ye getirilmişlerdi. Erdoğan Efrîn’den, Heftanîn’e Xakurkê’den Şengal’e kadar olan bölgeleri Kürtlerden arındıracağını ilan etti.

Erdoğan, Kürtlere yönelik etnik temizlik, fiziki imhalar dahil soykırımın etkin araçlarını devreye koydu. Garê’yi işgal, Başûrê Kurdistan’ın önemli alanlarına üslenme bu stratejilerinin en önemli adımıydı. Kürtlerin direnişini ve örgütlü gücünü dağıtmayı kesin bir dille hep vurguladılar. “Son terörist ortadan kaldırılana kadar savaş sürecek” dediler. Bu plan aslında yeni değil. 1925’lerden beri uygulanıyor. Bazen provokasyonlarla, kitlesel katliam ve göçü uygulayarak bazen de kültürel soykırımla, süreklileşen bir asimilasyon stratejisiyle yürüdüler. Yine bu çerçevede 12 Eylül’deki ağır işkencelerle bütün demokratik yol ve yöntemler ortadan kaldırıldı. 1990’larda faili meçhuller de dahil on binlerce insan katledildi, 4 binden fazla köy yakıldı, yıkıldı.

2015’ten itibaren Sur, Cizre, Nusaybin, Yüksekova gibi şehirlerin yıkılması eşliğinde yüzlerce insan bodrumlarda, çatışmalarda katledildi. Bu yetmedi savaş Türkiye’nin sınırları dışında taşındı. Ruslarla yaptıkları kirli pazarlıklarla Efrîn’i Kürtlerden temizlediler. ABD, Avrupa buna göz yumdu. Yine Trump’la aynı biçimde yaptığı pazarlıklarla Serêkaniyê, Girê Spî işgal edildi, Kürtler topraklarından sürüldü. Güney Kürdistan askeri üslerle dolduruldu. Günümüz dünyasında hiçbir ülkede ve çatışma ortamında görülmedik oranda hava saldırıları düzenleniyor. Her taraf keşif uçaklarıyla gözetlenip vuruluyor. Kuzey Kürdistan’dan Şengal’e oradan Heftanîn’e kadar hiçbir sınırlamaya tabi olmadan hava saldırıları düzenliyorlar.

Erdoğan kovboy filmlerindeki gibi cenaze işiyle uğraşan, tabutlardan para kazanan şahıslara döndü. On binlerce Kürt çocuğunu öldürdüğünü başarı ve iftihar vesilesi olarak sürekli dile getiriyor. Katliamlardan ve kandan oy devşirmeye, iktidarına basamak yapmaya çalışıyor.

Ondan önceki hükümet başkanları gibi ‘terörün kökünü kazıyacağız’ edebiyatı peşinde. Hava üstünlüğü ve istihbarat çalışmasına bel bağlayarak bu savaşı kazanacağına inanmış. Buna inandırılmış. Savaş koçu Bahçeli de sürekli gaz veriyor, pedalı çeviriyor. Erdoğan Türkiye’nin ekonomisini savaşa yatırdı ve bitme noktasına getirdi. Dış politikası Kürtleri tecrit ve bitirmeye odaklandığı için dünyada daha önceleri olmadığı kadar teşhir ve tecrit oldu. Bütün ilişkileri ve pazarlıkları Kürtlerin düşmanlığına odaklanmış. İşte bu politikanın devamı olarak Garê’ye saldırdılar. Şubat’ın ortasında yani Önder Apo’nun Türkiye’ye teslim edilişinin yıldönümüne denk getirdiler. Komplo devam ediyor, size aman yok, sizi bitireceğiz demek istediler.

Türk devleti Garê gibi önemli bir alanı tutarak Güney üzerinde hakimiyetini artırmayı ve Medya Savunma Alanlarını birbirinden kopararak parça parça tasfiye etmeyi hesapladılar. Ayrıca Şengal ve Suriye-Irak sınırını da tutarak Rojava’yı da bütünüyle kuşatarak sonraki hamlelerle boğmayı tamamlayacaklardı. Bunlara ek olarak da yoğun bombardıman altında gerillayı hareket edemez hale getirecek, savaş esirlerini de oradan çıkarıp Erdoğan zaferini ilan edecekti. Hem seçimler için kullanışlı bir malzeme olacaktı hem de muhalefeti daha rahat susturacaktı. Ancak gerillanın insan üstü bir irade ve fedaice direnişiyle çarpılmışa döndü. Bütün istihbarat, teknik ve savaş malzemesine rağmen insan iradesinin gücünü bu düzeyde hesaba katmamıştılar. Hesapları gerekli yerler bombalanacak, uçaklar ve helikopterlerle kimseyi canlı bırakmayacak veya kıpırdayamaz hale getirecek, timleri de tünellere girip esirlerini kurtaracaktı.

Garê’de onlarca uçak, helikopter, keşif uçağı dört gün yoğun biçimde bomba yağdırdı. Buna rağmen onlarca özel savaş gücünü kaybetti, kullandığı kimyasal silahlarla da esirleri katlettiler. Korumadaki gerillalar şehit olmadan tünellere giremediler. Bu sonuçlara ve ağır ekonomik, insani kayıplara gözü dönmüş Erdoğan ve Bahçeli durmaz. Ölenler kendi çocukları değil. Bütün Kürdistanlılar, demokrasi güçleri, barışseverler bu soykırımcı saldırı ve politikalara karşı daha güçlü bir direniş ve dayanışma sürecini örgütlemeliler. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.