Barbarların Amedspor hurucuna

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Vandallığın gazabıydı bu. Kürt çevrelerinden başka karşı çıkan, ırkçılığı lanetleyen yoktu. Bir avuç spor adamı, Afrika savanalarında vahşi köpeklerce sarılmış ceylan gibi yalnızdı. Başka yerde karşı gösteri de yoktu.

Medyada önceki gün eskilerin deyimiyle Türk devletinin "cibiliyeti"ni nakşeden ve "şimşir harfler"le yazılmış gibi duran, şu haber başlığı yer alıyordu: "Emniyet müdürü, deprem bölgesinde hırsızlıktan gözaltına alındı."

Dünyada, bekçi durduğu dükkanı soymak gibi başka bir hayat tarzı var mı, bilmiyorum. Ama maşallah "Türk dünyasında" var. Hatta, "bal tutan parmağını yalar" diye, ahlaksızlığı erdem yapan bir ata sözü vardır. Ve ahlaksızlık, temele yerleşiktir.

Bunların ataları, şişirdikleri gibi Selanikli Mustafa değildir, İttihatçılardır. Mustafa onların da fikir çocuğudur. Ve İttihatçılar, "hep birlikte medenileşelim" dediler; Ermeni, Rum katliamı, Kürtlerin dil yasağıyla işe başladılar. Selanikli Mustafa, Rum kadınlarına tecavüz eden eşkiyayı yakalamaya gönderildi. Ama o, eşkıya Topal Osman’ı kendine  yaver yaptı.

Devletin dibacesindeki siyasi entrikaları geçelim. "Atatürk" yaptıkları Selanikli Mustafa bir memurdu. Görünürde başka geliri yoktu, olmadı. Ama öldüğünde, geride çiftlikler, banka ortaklığı, fabrika ve işletmelerle şişkin bir banka cüzdanı bıraktı. Ha maaşıyla bunları yaptıysa, neyle geçindi?

Geçelim, bunu da. Aylaksızlık öylesine bir erdemdi ki, Tansu Çiler, gece yarısı açtırdığı  banka kasasından evine çuvallar dolusu dolar götürdü. Sonra, "sen ne ettin, o paraları" diye sorulduğunda, "vatan bölünmez, bu bayrak inmez" cevabını verdi. Mesele kapandı.

Recep ve adamları da odalar dolusu dolar, kasalar, sıram sıram kutular, para sayma makinalarıyla yakalandıklarında ırkçılık ve dincilikle kendilerini yıkadılar. "Bu vatan bölünmez, bayrak inmez" narasına, "bu ezan asla susmaz" sloganını ekleyince, yüzde 60’ı zeki olmayan toplumda paklandılar. Yani cahil, cühela diyarında dincilik ve de ırkçılık büyük kazandırıyor.

Asena Meral’ın fırıldakları

Günün fırıldağı Meral Akşener, soyu boyunca Bulgar kılıcını kuşanmış, bayrağını sallamış biri olarak, günün birinde ailesi, ev, iş, toprak sahibi olunca, yılanın deri atması gib bir değişime uğradı. Küçük yaşta kazancın dincilik ve ırkçılıkta olduğunu keşfetti.  MHP çetesinde iş tuttu. Namlı katilleri tanıdı. Başbuğ’a eğildi. O kadar hızlı bir ırkçıydı ki, ırkçı yazar Nihal Atsız’ın kitabından fırlama isimle "dişi kurt Asena" oldu. Ki, bu bir fırıldaklık başarısıydı. Arnavut Demiri bile geride bıraktı.

Fırıldak, Kürtçe uçmanın kökü olan "fır"dan türemedir. Besleyen eli ısıran, oturduğu çulu farkettirmeden kesen, vefasız ve ahlaki değerleri tanımayan, dön babam döncülere, fırlama veya fırıldak deniyor.

Akşener, portresiyle tam bir fırıldak. Bulgar sonra Türk. MHP’de kanlı Türk, sonra Demirel’in kurucusu olduğu Doğru Yol Partisi’nde politikacı. Ve burada Tansu Çiller’in gözdesi olarak milletvekilliği. Hemen ardından, başına talih kuşu pislemiş gibi mafya çeteleriyle bağları ortaya çıkan Mehmet Ağar’ın yerine İçişleri Bakanı koltuğu...

Artık, beyaz Toros marka arabalı resmi ve onlara yardımcı gayri resmi çetelerin başında, "Asena" adında yırtıcı bir dişi kurttu. Kurt vahşetinin bir özelliği vardır. Onlar yiyeceği kadar değil, güçleri yettiğince öldürürler.

Sonra, iktidar doruklarında çeteler savaşı başladı. Asena Meral bu süreçte, iktidardan "besleyen eli ısırarak", fırıldaklığın ilk hamlesini yaptı. Onu baş zaptiye yapan Tansu Çiller dibe düşmüştü. Onu terketti. Devranın güçlüsü Mesut Yılmaz’ın saflarında (ANAP) yer tuttu. Tutunamayınca, topuk üstünde hızlı bir fırıldak dönüşle, yaratıcısı Erbakan’ı sattı ve bir başka fırıldak olan Erdoğan saflarına geçti. Ama fırıldaklığın sınırı ve durağı yoktu. Topuk gösterisiyle yeniden fırıldaklaştı. Gençliğinin ilk yuvası MHP’de iş tuttu, bu kez. Milletvekili, ardından MHP kontenjanından parlamento başkanvekili oldu. Gelgelelim, fırıldaklık bir dürtü idi ve durmayı bilmiyordu.

MHP’nin başını devirmeye kalkmıştı. Olmayınca kopardığı kadrolarla ayrıldı. İYİ partiyi kurdu. O arada, fırıldaklığın dolandırıcılık halleriyle, CHP’ye yanaştı.

Büyümesi için ödünç milletvekiline ihtiyacı vardı. CHP lideri Kılıçdaroğlu, AKP’yı yıpratma amacıyla 15 milletvekilini ödünç vererek, ona güç ve seçimde destek verdi.

Sonra, AKP iktidarına karşı, dört küçük partinin de katılımı ile "Altılı Masayı" kurdular. CHP, bir fırıldağı elde tutmak için, alabildiğine sağa kaydı. Kılıçdaroğlu it, kurt işareti gösterisine bile baktı. Fırıldak kadın küsmesin diye Kürtlere selamı bile kestiler.

Ama, bir fırıldakla yürümenin de sonu vardı. Altılı Masa, Cumhurbaşkanı adayını belirleyip açıklamak üzere toplandığında, olan oldu. Akşener, bir kere daha, vefa duygusuyla öpmesi gerekeni ısırdı. Bir Alevi Kürt olan Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığını içine sindiremediği için masadan kalktı. Sonra, Cumhurbaşkanı seçilecek Kılıçdaroğlu‘nun gücünü budamak üzere, pazarlık dansına başladı. Bu satırların yazıldığı saatlerde pazarlık sürüyordu.

Recep ise gözünü dikmiş, kapısına gelecek Akşener’in yolunu bekliyordu. Faşizmde (ırkçılıkta) ahlaksızlığın nerede, nasıl duracağı bilinmez ki...

Ve Türk ırkçılığın Amedspor’a hurucu

Amedspor, Kürtler için salt bir spor kulubü değildir. Onlar için, futbol sahalarında Kurdistani bir renk, simgesel bir motiftir. Kürt düşmanları, bunu bildikleri için, başından beri takıma olmadık cezalar vererek yok etme uğraşı veriyor. Oynamaya gittikleri Türk şehirlerinde, saldırı üstüne saldırılara uğradılar. Kürtlerin sevgilisi haline gelen oyuncu Deniz Naki’ye yaşama hakkı tanımadılar. Amedspor en son, hafta sonu maçı için Bursa’daydı.  

Takımın kaldığı oteli, akşam ablukaya aldılar. Mehter marşı çalıp ırkçı naralar attılar, tehditler savurdular. Bir yandan da şehirde Kürt avı başlattılar. Yakaladıkları Kürtlere işkence ettiler. Polisi arayanlar ise eli boş kaldılar.

Bu olanlar, ertesi gün olacaklarının ayak sesleriydi. Belli ki, gücün organizasyonuydu vandallık. Hiçbir önlem alınmadı. Trübüne, Türk devletinin 1990’larda Kürdistan’da kullandığı katillerin portreleri ve araçlarının beze çizilmiş motiflerini astılar. Naralarla sahaya indiler. Futbolcuları linç etmeye çalıştılar. Tribünlerden fırlatılan cisimlerle oyuncuları yaraladılar. Tatil edilmesi gereken maç,  saldırı altında devam etti.

Vandallığın gazabıydı bu. Kürt çevrelerinden başka karşı çıkan, ırkçılığı lanetleyen yoktu. Bir avuç spor adamı, Afrika savanalarında vahşi köpeklerce sarılmış ceylan gibi yalnızdı. Başka yerde karşı gösteri de yoktu.

Kürt düşmanlığı, böyle mi devam edecek?

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.