Barış uzak savaş şiddetleniyor

Dosya Haberleri —

Noam Chomsky/Foto:AFP

Noam Chomsky/Foto:AFP

  • Rusya ve Ukranya savaşına ilişkin konuşan Filozof Noam Chomsky, "Batılı askeri analistler çeşitli nedenler öne sürüyorlar. Nedenler ne olursa olsun, gerçek ortada. Ukraynalıların hayatları ve daha fazlası üzerine oynanan kumar da devam ediyor ve çok az dikkat çekiyor" dedi.

Söyleşi: C.J. POLYCHRONİOU / Çeviri: Serap Güneş

Filozof Noam Chomsky, Rusya ile Ukrayna arasında başlayan savaşın küresel etkilerini ele aldı. ABD öncülüğündeki NATO ile Rusya arasında bir çatışma alanına dönüşen Ukrayna savaşının Rusya için yenilgiye doğru ilerlediğine dikkat çeken Chomsky, Vladimir Putin'in konvansiyonel silahları henüz kullanmadığını, buna başvurulması durumunda nükleer savaş tehlikesinin artacağını vurguluyor. Chomsky, ABD'nin Çin'e karşı da çevreleme politikası izlediğine işaret ederken, küresel düzenin yeni hegemonya savaşlarına sahne olduğunu belirtiyor. 

Rusya ve Ukrayna yedi aylık çatışmanın ardından içinden çıkılması zor bir durumun içinde. Rusya büyük kayıplar yaşıyor ve son zamanlarda Ukrayna karşı saldırısıyla ülkenin kuzeydoğusundaki düzinelerce kasaba ve köyü kaybetti. Bu koşullar altında, her iki taraf da barış anlaşmasına istekli değil. İlk sorum, Rusya'nın savaş alanında yaşadığı sorunlara şaşırıp şaşırmadığınız. İkincisi ise, Macaristan Başbakanının geçtiğimiz günlerde Moskova'nın Kiev'e karşı hala büyük bir avantajı olduğu ve ne zaman isterse zafer ilan edebileceği yönündeki açıklamasına katılıyor musunuz?

Öncelikle, askeri durum hakkında söyleyecek orijinal bir şeyim olmadığını ve bu alanda uzman olmadığını belirteyim. Bildiklerim neredeyse tamamen Batılı kaynaklardan gelen haberler. Yorumcular, Rusya’nın yıkıcı bir yenilgiye uğradığı konusunda mutabık görünüyor: Bu yenilgi, Rus ordusunun mutlak beceriksizliğini ve gelişmiş ABD silahları ve Rus kuvvetlerinin düzeni hakkında ayrıntılı istihbarat bilgileriyle donatılan Ukrayna ordusunun olağanüstü kapasitesini gösteriyor; Ukraynalı savaşçıların cesaretine ve neredeyse on yıldır devam eden yoğun ABD eğitimine, organizasyonuna ve tedarikine bir övgü. Ayrıntılar dışında istisnasıza yakın olan bu yorumu destekleyecek çok sayıda kanıt var. Karmaşık ve belirsiz konularda sanal bir fikir birliği olduğunda, yararlı bir kural, bir şeyin atlanıp atlanmadığını sormaktır. Ana akım Batılı kaynakları takip edersek, gerçekten de dikkate değer başka şeyler de bulabiliriz.

Bir savaş bölgesinde beklendiği gibi, büyük bir belirsizlik var, ancak bunun Ukrayna ve onun ABD-NATO destekçileri için büyük bir zafer olduğuna dair çok az şüphe var. Macaristan başbakanının öne sürdüğü gibi, Putin'in bu küçük düşürücü aksilikten sonra basitçe “zafer ilan edebileceğini” düşünmüyorum. Bir barış anlaşmasına ilişkin beklentiler konusunda, söylenecek çok az şey olduğu için çok az şey rapor edildi veya tartışıldı.

Geçici anlaşma

Küçük şeyler ama hiçbir değeri yok. Müesses nizamın en büyük dergilerinden Foreign Policy’nin son sayısında, Fiona Hill ve Angela Stent (hükümetle yakın bağlara sahip saygın politika analistleri) şunları yazmış:

Konuştuğumuz çok sayıda eski üst düzey ABD yetkilisine göre, Nisan 2022'de Rus ve Ukraynalı müzakereciler, müzakere edilen bir geçici çözümün ana hatları üzerinde geçici olarak anlaştılar. Bu anlaşmanın şartları, Rusya'nın 24 Şubat'ta işgali başlatmadan önce sahip olduğu pozisyonlara geri çekilmesi olacaktı. Karşılığında Ukrayna, NATO üyeliği istemeyeceğine ve bunun yerine bir dizi ülkeden güvenlik garantisi alacağına söz veriyordu. Hill ve Stent, şüpheli kanıtlara dayanarak, bu çabaların başarısızlığından Rusları sorumlu tutuyorlar, ancak Boris Johnson'ın hemen Kiev'e uçup Ukrayna'nın Batılı destekçilerinin diplomatik girişimi desteklemeyeceği mesajını vermesinden ya da onu takiben ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin’in, ABD'nin savaştaki amacının Rusya'yı “zayıflatmak” olduğunu, yani müzakerelerin masada olmadığını yinelemesinden bahsetmiyorlar. Bu tür girişimlerin devam edip etmediğini bilmiyoruz. Ediyorsa, yalnızca Küresel Güney'de değil, “Almanların yüzde 77'sinin Batı'nın Ukrayna savaşını sona erdirmek için müzakereleri başlatması gerektiğine inandığı Avrupa'da bile halk desteğinden yoksun kalmayacaklar. 

ABD kumar oynuyor

Şaşırtıcı bir şekilde, Slovakların yarısından fazlasının bir Rus zaferinden yana olduğu bildiriliyor. Müzakerelerin başarısız olduğunu veya hiç düşünülmediğini varsayalım. Sonra ne olacak? Uzmanların genel fikir birliği, tüm trajik sonuçlarıyla birlikte, uzayan bir savaş gibi görünüyor. General Austin ve diğer ABD'li yetkililer, Ukrayna'nın Rusya'yı, muhtemelen Kırım da dahil olmak üzere tüm Ukrayna'dan çıkarabileceğine ön görünüyorlar. Bunun olası olduğunu varsayalım. Ardından can alıcı soru geliyor: Putin çantalarını toplayıp sessizce yok oluşa veya daha kötüsüne mi kaçacak? Veya Ukrayna'ya yönelik saldırıyı tırmandırmak için herkesin mecbur olduğunda hemfikir olduğu konvansiyonel silahları mı kullanacak? ABD, birincisi üzerine kumar oynuyor, ancak Ukraynalıların hayatları ve çok daha fazlası üzerine oynanan bu kumarın niteliğini bilmiyor değil.

Noam Chomsky/Foto:AFP

Savaş tırmanıyor

New York Times şöyle bildiriyor: Bazı Amerikalı yetkililer, Putin'in savaşı bazen Batılı yetkilileri şaşırtacak şekilde tırmandırmaktan kaçınmasına rağmen, en tehlikeli anların henüz gelmediğine dair endişelerini dile getiriyorlar. Kritik altyapıyı yok etmek veya Ukrayna hükümet binalarını hedef almak için yalnızca sınırlı girişimlerde bulundu. Ukrayna dışındaki tedarik merkezlerine saldırmadı. Her hafta Ukraynalı hedeflere karşı düşük seviyeli siber saldırılar düzenlerken, bunlar, özellikle de Rusya'nın sahip olduğunu gösterdiği yeteneklerle (Biden göreve başlamadan hemen önce keşfedilen, Amerikan hükümetine ve ticari sistemlere yönelik SolarWinds saldırısı da dahil olmak üzere) karşılaştırıldığında nispeten basittiler.

Aynı rapor Putin'in şu uyarısını da aktarıyor: “Durum bu şekilde gelişmeye - ABD'nin son Ukrayna karşı saldırısına katılımına atıfta bulunuyor - devam ederse cevap daha ciddi olacaktır.” Örnek vermek gerekirse, Putin “Ukrayna altyapısına yönelik son Rus seyir füzesi saldırılarını 'uyarı saldırıları' olarak nitelendirdi.”

Ukrayna ordusu uyarıyı çok iyi anlıyor. Ukrayna Başkomutanı General Valery Zaluzhny, Rus seyir füzelerinin “cezasızlıkla ülkenin dört bir yanını vurabileceğini” yazmış ve “sınırlı nükleer savaşın göz ardı edilemeyeceğini” de sözlerine eklemişti.

Nükleer savaş

Hepimizin bildiği gibi, sınırlı nükleer savaştan nihai nükleer savaşa giden merdiveni tırmanmak çok kolay.

Basitçe söylemek gerekirse, ABD'nin savaşın Rusya'yı ciddi şekilde zayıflatmaya ve müzakereleri engellemeye devam etmesi gerektiğine dair tutumu oldukça dikkate değer bir varsayıma dayanıyor; yenilgiyle karşı karşıya kalan Putin, bavullarını toplayacak ve acı bir kadere sürüklenecek. Kolayca yapabileceği bir şeyi ise yapmayacak: Rusya'nın konvansiyonel silahlarını kullanarak, kritik altyapıyı ve Ukrayna hükümet binalarını yok ederek, Ukrayna dışındaki tedarik merkezlerine saldırarak, Ukrayna hedeflerine karşı gelişmiş siber saldırılara geçerek, cezasız bir şekilde Ukrayna'yı vurmak. ABD hükümeti ve Ukrayna askeri komutanlığının kabul ettiği gibi, tüm bunlar Rusya'nın konvansiyonel kapasitesi dahilinde uzak olmayan bir arka planda nükleer savaşa tırmanma olasılığı ile birlikte.

Bu, ABD-İngiltere’nin savaş tarzından uzak. Batılı askeri analistler için çeşitli nedenler öne sürüyorlar. Nedenler ne olursa olsun, gerçek ortada. Ukraynalıların hayatları ve daha fazlası üzerine oynanan kumar da devam ediyor ve çok az dikkat çekiyor.

Bazı haberlere göre, Ukrayna hükümeti gelişmiş Amerikan yapımı silahların teslimatı için arka planda müzakereleri sürdürüyor. Buna ek olarak, Başkan Zelenskyy ve hükümeti, Ukrayna'nın gelecekteki güvenliğini doğrudan ülkedeki NATO kuvvetlerinin varlığına bağlayacak olan ve Batı'dan uzun vadeli güvenlik garantileri içeren bir belge ortaya koydu. Beklenmedik bir şekilde, Moskova teklifi derhal geri çevirdi ve Rus Güvenlik Konseyi başkan yardımcısı bunu “üçüncü dünya savaşına davetiye” olarak nitelendirdi. Sözde Kiev Güvenlik Anlaşması, barış anlaşmasına giden bir yol mu, yoksa sadece çatışmayı süresiz olarak sürdürmek değil, aynı zamanda daha yüksek bir düzeye çıkarmak için de kesin bir yol mu?

Herhangi bir Rus hükümetinin Ukrayna'da NATO güçlerine göz yumacağını düşünmek zor. Bu, 30 yıldır bölge hakkında bilgisi olan üst düzey ABD'li yetkililer tarafından anlaşılmış bir şey ve şimdi daha da olasılık dışı. Rusya'nın tahammül edebileceği şey, bu talebin zayıflamış bir versiyonu: Diplomaside “stratejik belirsizlik” olarak adlandırılan uzun vadeli güvenlik garantileri ve Ukrayna için NATO üyeliği planlarının sona ermesi. Geçmişte Zelenskyy böyle bir şey önermişti. Bunun bir seçenek olarak kalıp kalmayacağını, geçen Nisan ayında Ukrayna ve Rusya'nın yaptığı gibi, diplomatik bir çözüme ulaşmak için bir çaba gösterilmeden elbette bilemeyiz.

Biden yönetimi, özellikle de Pentagon, savaşa müdahilliğini, Washington ve Londra'yı şaşkına çeviren, henüz gerçekleşmemiş olan Rus tepkisini ortaya çıkaracak kadar hızlı bir şekilde artırmamaya dikkat etti. Kongre ise başka bir mesele. Felakete balıklama dalmaya istekli görünüyor. Uçuşa yasak bölge çağrıları ve diğer çok tehlikeli girişimler Pentagon tarafından engellendi, ancak çok sayıda kılıç sallanmaya devam ediyor. Bu, son NATO zirvesinde alınan kararlar ışığında Çin'e ya da kurallara uymak açısından “Kuzey Atlantik'in Hint-Pasifik bölgesi” olarak adlandırmamız gereken yere kadar uzanıyor. Nancy Pelosi'nin Tayvan ziyareti yeterince pervasızdı, ancak iki partili bir kolektif olan kongre şahinleri, nükleer savaş olasılığını daha da yükseltmeye kararlılar. Bu yönde önemli bir adım, 14 Eylül'de Senato Dış İlişkiler Komitesi'nin, Komite Başkanı Robert Menendez (D-NJ) ve Lindsey Graham (R-SC) tarafından desteklenen 2022 tarihli Tayvan Politika Yasasını onaylamasıyla atıldı. Yasa, Tayvan'ın “NATO dışı önemli bir müttefik” olarak belirlenmesini istiyor. Tayvan'a, "Tayvan Hükümeti ile kapsamlı bir eğitim programı" oluşturmanın bir parçası olarak, önümüzdeki dört yıl içinde 4,5 milyar dolarlık güvenlik yardımı sağlanacak. Asia Times’ın bildirdiğine göre, yasa aynı zamanda “ortak ABD-Tayvan acil durum masaüstü tatbikatlarının, savaş oyunlarının ve sağlam, operasyonel olarak alakalı veya tam ölçekli askeri tatbikatların yanı sıra, ABD ve Tayvan orduları arasında daha fazla ortak operasyon kabiliyetini” amaçlıyor. Ayrıca, yasa, ABD hükümet politikasının, "Tayvan halkına, yabancı ülkeler, milletler, eyaletler, hükümetler veya benzer kuruluşlara eşdeğer fiili diplomatik muamele sağlamak" ve her düzeyden ABD'li yetkilinin “Tayvan Hükümetindeki meslektaşlarıyla doğrudan ve rutin olarak etkileşimde bulunma” kabiliyeti üzerindeki "gereksiz kısıtlamaları" kaldırmak olduğunu ilan ediyor.

Felaket yasası!

Bir kez daha, uluslararası hukuku hiçe sayan ABD'nin “kurallara dayalı düzeni”nin, “ABD hegemonyasının korunmasından” başka bir şey olmadığı görülmektedir. Kabul edilirse, “Yasa, oyunun kurallarını değiştirecek ve Amerika'nın bölge ve dünya için felaket olacak bir savaşa girmeye hazır olduğunun yansıması olacak.” Bu yasa, Avustralya'yı, ABD'nin egemen olduğu bölgesel sisteme olan bağlılığını yeniden düşünmeye sevketmeli.

Yasanın metni, Rus işgali öncesi Ukrayna'yı ABD ordusunun sözleriyle “fiili bir NATO üyesi” haline getiren programlar üzerine modellenmiş gibi görünüyor. Biden yönetimi, Pelosi'nin eyleminde olduğu gibi, bu tedbire de karşı çıkıyor. Menendez-Graham tedbiri, yarım yüzyıldır istikrarsız bir bölgede barışı koruyan Tek Çin politikasının “stratejik belirsizliğine” ciddi bir darbe olacaktır.

Avrupa Birliği, Çin ve Hindistan'a Rus petrolüne tavan fiyat konması fikrini desteklemeleri için baskı yapıyor. Rusya elbette fiyat sınırı koyan ülkelere petrol satmayacağını söyledi, bu yüzden buradaki soru iki yönlü: Birincisi, Çin ve Hindistan'ın AB'nin önerisine uyması ne kadar olası? Moskova'nın Ukrayna'yı işgalinden bu yana sadece Rus petrol alımlarını artırmakla kalmadılar, aynı zamanda indirimli fiyatlarla satın alıyorlar ve ikinci olarak, baskıya yenik düşmeleri ve Batı’ya uymaları durumunda bunun siyasi sonuçları ne olur?

Bütün bunlar, bir süredir devam eden ve Putin'in canice saldırganlığı tarafından teşvik edilen küresel düzenin yeniden yapılandırılmasının bir parçası. Bir yan sonuç, Avrupa'yı Washington'ın eline teslim etmekti. Bu çok hoş karşılanan hediye, Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un işgali önlemeye yönelik son dakika çabalarını sonunda açık bir küçümsemeyle reddederek Washington'ın Atlantikçi küresel hegemonya projesine büyük bir katkıda bulunan Vladimir Putin tarafından ABD’ye karşılıksız olarak verildi. Bence söz konusu olan tek kutupluluk çok kutupluluk meselesidir. ABD 80 yıl önce İngiltere'den dizginleri devraldığından beri, İngiltere'nin hayallerinin çok ötesine geçerek tek kutuplu bir dünya arayışında oldu ve bu amacı büyük ölçüde gerçekleştirdi. Ama her zaman direniş olmuştur. Birçok yönden en önemli ve en az tartışılan direniş biçimi, eski sömürgelerin uluslararası düzende bir yer bulma çabaları oldu.

UNCTAD, Yeni Uluslararası Ekonomik Düzen, Yeni Uluslararası Bilgi Düzeni ve diğer birçok girişim. Bunlar, başka araçlar yeterli gelmediğinde bazen suikast düzeyine ulaşan adımlarla emperyal güç tarafından ezildi (en önde geleni Patrice Lumumba vakası). BRICS [Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika'nın ekonomik ittifakı] gibi bazı unsurlar varlığını sürdürüyor. Modern küresel sahnede en önemlisi, yükselen Çin, çok kutuplu bir düzen geliştirme çabalarına öncülük ediyor.

Zaman kısa

Şu anda, uzun vadeli çatışma birçok somut şekilde kendini gösteriyor. Biri, ABD'nin Çin'in teknolojik gelişimini engelleme ve onu ağır silahlı ABD uydularından oluşan bir halkayla “çevreleme” yönündeki yoğun çabası. Bir diğeri de, Putin'in işlediği suçlarla bir şans bulan ve yakın zamanda resmi olarak Hint-Pasifik bölgesini de kapsayan NATO merkezli ve ABD tarafından yürütülen Atlantikçi projedir. En büyük rekabet unsuru, Çin'in devasa kalkınma ve yatırım projesi olan Şanghay İşbirliği Örgütü tarafından desteklenen, Orta Asya'yı kapsayan ve şimdi çok daha ötesine ulaşan Kuşak ve Yol girişimidir. İdeolojik düzeyde, karşı karşıya geliş, BM temelli uluslararası düzen ile kurallara dayalı (ama kuralları ABD’nin koyduğu) uluslararası düzen arasında. İkincisi, ABD'de neredeyse hiç tartışılmadan ve hatta farkına bile varılmadan kabul edildi.

Soruda ortaya atılan önemli özel konular, bu daha geniş çerçeve içinde yerlerini bulmaktadır. Çözümleri, uluslararası düzenin geniş kapsamlı yeniden örgütlenme sürecinin nasıl geliştiğine bağlıdır. Bu, son derece belirsiz ama olayların yönünü belirleyecek bir mesele.

Uzak arka planda değil, bir kenara bırakılamayacak daha temel bir mesele. Büyük güçler, insanlık tarihinde ortaya çıkan en önemli tehditlerle (çevresel yıkım ve nükleer savaş) yüzleşmenin yollarını bulmadıkça, başka hiçbir şeyin önemi kalmayacak. Ve zaman kısa.

https://braveneweurope.com

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.