Başaramazsak dil ölür!

Toplum/Yaşam Haberleri —

Ahmet Güler

Ahmet Güler

  • Van’da Kürt dilinin geliştirilmesi için 2 yıldır çalışan ARSÎSA her yıl yaklaşık 500’e yakın kursiyer eğitiyor. Kürtçeye yeterince sahip çıkılmadığını belirten Mamoste Ahmet Güler “Kürtler Kürtçeyi yaşamın her alanında kullanmaktan geri kalmamalı. Çocuklarımızı ve gençlerimizi kendi dil ve kültürümüzle eğitmenin daha yaratıcı yollarını bulmak zorundayız” diyor.

NUDA KOÇAK/WAN

Yasaklanan ve programlı bir biçimde uygulanan asimilasyon politikalarıyla unutturulmaya çalışılan Kürt dili, derin kökleri ve zenginliği barındırdığından olsa gerek hala ayakta ve hala dünyanın en zengin dilleri arasında yer almakta. Fakat durum bu iken, devletin Türk-İslamcı politikaları ve Kürtlerin kentleşmeyle birlikte içine girdikleri ekonomik, kültürel ve sosyal değişimler, Kürtçeyi de bu değişimlere paralel olarak toplumsal dil olmaktan uzaklaştırmaya başladı.Kürtçenin kullanımında giderek bir azalmanın olduğu tartışmaları bir süredir yapılıyor. Biz de konuyla ilgili olarak Van’da çalışmalarını yürüten Dil Kültür Sanat Araştırmaları Derneği olan ARSÎSA’nın mamostelerinden Ahmet Güler ile konuştuk. Güler, Kürtlerin Türkçeye yöneliminin son zamanlarda daha da arttığını, ancak buna karşın dilini kaybetmeme konusunda direnmekten de vazgeçmeyen bir halk gerçekliğinin olduğunu belirtiyor.

Doğuştan hak ettiğimiz bir hak

Ahmet Güler, 32 yaşında, Şırnak doğumlu. 25 yıldır Van’da yaşıyor, 8 yıldır da Kürt dili eğitmenliği yapıyor. Bunda ailesinin politik bir aile olmasını temel sebep olarak gösteriyor. Yine aslında neredeyse bütün Kürtlerin yaşadığı o travmayı yaşıyor; “İlkokula başladığımda ailemin ve yakın çevremin konuştuğu dilin dışında bir dille eğitime başlıyor olmak, her Kürt bireyde olduğu gibi bende de başlı başına travmatik bir duruma sebep oldu” diyor. “İnsan olarak yeryüzüne geldiğimizde doğuştan ‘hak’ ettiğimiz bazı haklar var, bunun için ekstra bir mücadeleye gerek yok. Bunlardan en önemlisi toplumsal olarak konuştuğumuz dildir. Fakat Kürtlerin kendi dillerinin eğitim dili olması ve kamusal alanda da hizmet alacak bir dil olması için ödediği bedeller tarihin hiçbir noktasında örneği olmayan ağır bedeller. Dünyada her ulusun kendi diliyle konuştuğu ve bütün eğitimini ana diliyle alıyor olmasının karşısında Kürtlerin kendi dilleriyle konuşamıyor olmaları ve eğitim alamıyor olmaları beni buna iten bir başka neden” diyerek, Kürt dilini gramer olarak öğrendiğini, sonra da diğer Kürtlere öğretmeye çalıştığını ekliyor.

Yeterince sahip çıkılmıyor

“Kürtler, kendi dillerine ne kadar sahip çıkıyor, bunu sadece siyaseten değil, sosyal ilişkilerinde ne kadar kullanıyor” sorusuna Mamoste Ahmed, “Kürtlerin kendi dillerine yeteri kadar sahip çıkmadığı net bir şekilde ortada aslında. Kürtlerin kendi dilleriyle istenilen düzeyde kendi siyasetlerini yapmıyor olmaları da bunun en bariz örneği. Kürtler politik olarak ileri bir düzeyde olmalarına karşın dilsel ve kültürel olarak istenilen düzeye gelememişlerdir” diyor. Bunun nedenine ilişkin ise, “Tüm siyasal iktidarların Kürtlere dönük kültürel soykırım politikalarını yaygınlaştırmaları ve Kürtçeye hiçbir şekilde alan tanımamaları birinci nedendir. Bununla beraber aile içine kadar sirayet etmiş sistematik bir asimilasyon politikası var. Son yıllarda aile içinde Kürtçe konuşulmaz hale geldi. 90’larda köylerin zorla boşaltılması ve Kürtlerin kırsaldan kente zorunlu göç etmeleriyle kentin yarattığı düzen dahilinde yeni kaygı ve endişelerin ortaya çıktığı, köy yaşamını unutamayan ama aynı zamanda kente de adapte olamamanın yarattığı toplumsal bir realite var. Bu realite ile birlikte bir yandan şehrin yarattığı işsizlik gerçeği, öte yandan ulus devletin tektipleştirici, adına okul denilen ‘torna’ mekânlarını cazip kılıp, ‘okumazsanız işsiz kalırsınız’ argümanıyla Kürt çocuklarını okullara yönlendirme politikası neticesinde Kürtlerin kendi dil ve kültürlerini unutması için özel politikalar uygulanmıştır. Hal böyle olunca Kürtlerin Türkçeye yönelimi daha da artmıştır” diye belirtiyor.

Mamoste Ahmed, tüm bunlara karşı direnmekten vazgeçmeyen bir halk gerçekliğinin dün olduğu gibi bugün de devam ettiğini, ancak kentleşmeyle beraber geçmişten çok da iyi bir noktada olmadığımızı da sözlerine ekliyor.

 

Dil Kültür Sanat Araştırmaları Derneği (ARSÎSA)

 

ARSÎSA’nın çalışmaları

Van’da bir süredir Dil Kültür Sanat Araştırmaları Derneği (ARSÎSA) adıyla Kürt dilinin geliştirilmesi başta olmak üzere sanat ve edebiyat alanlarında da çalışmalarını yürüten bir dernek mevcut. Mamoste Ahmet de bu dernekte çalışmalarını sürdürüyor. ARSÎSA’nın yasal merkezi Van’ın Erciş ilçesi. Pandemiden kısa bir süre önce açılan dernek, pandemiyle birlikte çalışmalarını daha başlamadan durdurmak zorunda kalmış. Pandemiden sonra Van merkezde açılan dernek de resmiyette Erciş’in şubesi olarak faaliyetlerini sürdürüyor. Ancak aktif olarak çalışmalarını sürdüren de yine burası.

Yaklaşık 2 yıldır aralıksız olarak çalışmalarını sürdüren ARSÎSA, çocuklar için ayrı, yetişkinler için ise seviyelerine uygun olarak (1, 2 ve 3. seviyelerde 3 aylık Dil Atölyeleri şeklinde) dil bilgisi, edebiyat ve dil bilinci alanlarında eğitimler veriyor. Her yıl yaklaşık 500’e yakın kursiyer bu alanda eğitim alıyor. 2 kez kurs bitirme sertifikaları halkın ve demokratik kurumların katılımı ile şenlik havasında verilmiş. Mamoste Ahmet, derneğin yaptığı bu çalışmaların özünü, “İnsanların, özellikle de Kürtlerin Kürtçe düşünme, okuma, yazma ve kendilerini ifade edebilmelerini kolaylaştırmak ve toplumsal bir bilinç yaratabilmek” şeklinde ifade ediyor. ARSÎSA’nın çalışmalarından verim alındığını, atölyelere gelen kursiyerlerin sosyal yaşamlarında da Kürtçeyi kullanıyor olmasına tanıklık ettiklerini ve bunun çok değerli bir sonuç olduğunu ifade ediyor.

Ana dil asıl olarak evde öğrenilir

Kürtlerin kendi dilleri konusunda nasıl bir tutum sahibi olmaları gerektiği yönündeki sorumuza Mamoste Ahmet şöyle cevap veriyor: “Ana dil evde öğretilen ve öğrenilen bir olgu olduğundan, Kürtlerin evde çocuklarıyla kendi dilleriyle konuşması en temel görevdir. Çocuklarımızı ve gençlerimizi kendi dil ve kültürümüzle eğitmenin daha yaratıcı yollarını bulmak zorundayız. Bununla beraber büyüyerek ve gelişerek ilerleme kaydeden demokratik Kürt siyasetinin dil politikalarını daha fazla toplumsallaştırması için Kürtçeyi birincil dil olarak belirleyip kullanması gerek. Dilin sadece bir iletişim aracı olmadığını, içinde ahlakı da barındırdığını, kültürün gelecek nesillere aktarılmasının en temel öğesinin dil olduğunu, bunlar olmadan ulus olunamayacağının bilinciyle daha fazla toplumsallaştırmalı. Kürtlerin Kürtçeyi yaşamın her alanında kullanmaktan geri kalmamaları gerekiyor. Hepimizin Kürtçenin anayasal çerçevede resmi dil olarak yer almasını sağlamak için daha fazla mücadele etmesi gerekiyor. Bunları başaramazsak maalesef dil ölmeye mahkûmdur.”

Yaşamın her alanına yayılmalı

Kürtçenin yaygın dil olmasının önündeki en temel sorunu “eğitim dili olmaması” olarak gördüğünü belirten Mamoste Ahmet, bununla beraber bu dilin uluslararası ticarette kullanılamıyor olmasını da temel sorunlardan biri olarak görüyor. “Şu aşamada Kürtçe eğitimin verildiği kurumların yaygınlaştırılması ve bütün toplumu kapsayıcı dil çalışmaları yürütmek önemli. Dilin dört duvar arasında öğretmen-öğrenci ilişkisinden uzaklaşması gerekiyor. Sosyal yaşamın her alanına yaymak gerekiyor.  Sivil toplum kuruluşları, meslek odaları gibi oluşumların çalışmalarını Kürtçe yapması bir diğer önemli durum” diyerek toplumsal ve eğitsel yöntem beklentilerini ifade ediyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.